Neden Ölüyorsun?
"Neden yaşıyorsun?" sorusunu çok duymuşuzdur. Aslında farkında olup da konuşmadığımız konu öldüğümüz. Hepimizin bildiği ve sonu belli olan bir hikayede yer alıyoruz fakat nedense sorularımızı bu sondan kaçarak sormayı ve cevaplamayı tercih ediyoruz.
Kolayımıza öyle geliyor muhtemelen.
Neden ölüyorsun?
Bu soru çok ilginç çağrışımlar uyandırıyor insanda.
Hep daha fazla kazanmak için uğraştım, gece gündüz çalıştım, yemedim içmedim sonunda zengin oldum.
Şimdi de öldüm!!!
Konuyu inanç boyutundan çıkarıp değerlendirmeye kalksak acaba karşımıza ne tür sorular çıkardı?
Kurguyu kendim oluşturarak gitsem, kendime herhalde ilk olarak, şu anda öldüğüme göre işime yarayacak elimde ne var diye sorardım.
Buradaki mal, mülk ve zenginliklerden hiç bir şeyi yanıma alamayacağımın farkındayım. Farkında olduğum tek konu, bu maddi şeylerin ruhuma fayda sağlayacağını düşündüğüm devam eden yararları olabilir belki.
Geride bırakılan, hala işe yarayan bir şeyler olduğunu bilmek ruhen şu anda bile insana bir tatmin duygusu veriyor.
Peki geriye fayda sağlayacak ne bırakılabilir? Bu soruyu sorduğumda aklıma ilk gelen iki başlık var:
- İyi yetiştirdiğin bir çocuk: Bu kendi çocuğun da olabilir, başkasının çocuğu da olabilir. Burada bir sınırlama koymaya gerek yok aslında. Kişinin kendi çocuğu üzerindeki sorumlulukları daha fazla olabilir belki ama sonuçta burada değerlendirdiğimiz geride hala fayda üreten bir şeylerin bırakılması olduğundan bu sayıyı artırmanın tek yolu başka çocuklarla da ilgilenmek. Özellikle de hayata herkes kadar fırsatla doğmayan çocuklarla.
- Hala faydalanılan bir eser: Bu bir kitap da olabilir, bir yapı da olabilir. Buradaki seçenekleri üretmek için, dahi olmaya gerek yok sanırım. ‘Herkese malumu ifade’ gereksiz… Sanırım dikkat edilmesi gereken husus, bir kitap da olsa yapı da olsa bundan iyi bir şeylerin çıktığından ve insanlara fayda sağladığından emin olunması. Yoksa kötü bir şeyler yapmak için kullanılıyor veya insanlara zarar verme maksadı taşıyorsa bunun ruha nasıl bir tatmin duygusu vereceğinden emin değilim.
Neden yaşıyorum acaba?
Bu soru hayatın değişik safhalarında her birimizin aklına gelmiş, fakat herkesin bu soruya verdiği cevap da aldığı tavır da kendine özgü olarak farklılaşmıştır.
Önümüzdeki 6 ay için neden yaşadığımızı bulmak hiç değilse bugün nelerin peşinden koşmamız gerektiği konusunda fikir üretmemize yardımcı oluyor.
Aslında genelde bu bakış açısı ile kısa vadeli bir şeyleri elde etmek olarak ifade ettiğimiz amaçlarımızı yazarak veya düşünerek bu soruya cevabımızı kapatıyoruz ve bir daha aklımıza gelene kadar erteliyoruz.
Gerçekte sorunun cevabını da tam bulmadığımızın farkındayız. Ta derinlerde, beynimizin ve kalbimizin derinliklerinde kendimizle yüzleştiğimizde farkında olduğumuz fakat sürekli ertelediğimiz bir hesaplaşma bu aslında.
Her an bir başka anın dünü iken, aynı zamanda bir başka anın da yarını oluyor. O halde aslında hem dünü, hem bugünü hem de yarını yaşıyoruz diyebiliriz. Ta ki ölene kadar. Öldüğümüzde dün de bugün de yarın da bitecek.
Dünün var olmasının tek sebebi dünle ilgili sevinçlerimiz veya pişmanlıklarımız, yarının var olma sebebi de yarınla ilgili korku, endişe veya ümitlerimizin var olması olamaz mı?
Tüm bunları düşünürken bugünü de elden yitiriyoruz belki de?
Aslında tek var olduğumuz zaman bugün.
Dünden öğrendiklerimizi alıp, yarın hayallerimize varma yolunda sadece bugün yapılması gerekenlere odaklanıp hayatı yaşamaya çalışmak…
‘Zaten bir tek bugünüm var ve tüm hayatım da bugünden ibaret’ fikri ve düşüncesi sadece aklında değil kalbinde de bir karşılık buluyorsa, ‘kalk ve erteleme’ artık. Yoksa her şey için sürekli yarını bekliyor olacaksın.
Ve bir yarın geldiğinde, senin için bu dünyada başka bir yarın olmadığının farkına vardığında bugünün değerini anlaman için artık çok geç olacak...
Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor