Neden Norveç’te yaşıyorum? San Francisco’ya neden taşınıyorum? | #fakenews
Neden Norveç’te yaşıyorum ve San Francisco’ya şans eseri nasıl taşındım bu konu üzerine bir yazı kaleme alacağım bugün. Vize problemi olmadan, istediğiniz gibi nasıl taşınabilir ve yaşayabilirsiniz hepsini kalem kalem anlatacağım. Hiç merak etmeyin.
Öncelikle Norveç’in gelişmişlik index’lerine göre kur vs gibi ekonomik sorunlardan etkilenmezsiniz, benzin gibi yakıtların fiyatları ucuzdur. Doğal güzellikleri harikadır, sürekli gezebilirsiniz. Vaktiniz vardır. Eğitim olanakları ise harikadır. Teknoloji firmalarına tam destek verilir, ülkeden kolaylıkla girişim çıkarabilir, büyüyebilir, istihdam yaratabilirsiniz.
Sağlıklı yaşam için çok fazla çaba sarf etmenize gerek yok, her şey ulaşılabilirdir çünkü. Sadece bir haftalık toplu taşıma parasına kolaylıkla et gibi ürünleri pahalı olmadan satın alabilirsiniz. Norveç’te etin kilosunu duysanız şaşırırsınız, birazdan hepsini anlatacağım. Az sabredin. Biraz uzun bir yazı olabilir, ele alacağım konu sayısı biraz fazla. O yüzden bölüm bölüm anlatacağım.
Yaşam koşullarım gereği Norveç’te yaşasam da sıklıkla San Francisco’ya gidip geliyorum. İşlerimi oradan yapabiliyor ve gezintiye çıkabiliyorum.
Öncelikle Norveç’te ekonomik kurlardan etkilenmezsiniz, globalde piyasaları sarsan, yutan kasırgalar sizi teğet geçer. Çünkü doları bir anda tek bir açıklama ile düşürebilirsiniz.
Norveç’te sürekli sanayi çarkları döner, özellikte inşaat sektörü çok gelişmiştir, zira yapılan modern evler ve yaşam standartları göz doldurmaktadır. İnşa edilen yapıların sadece etrafına bakarak durumu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Tüm sosyal imkanları mevcuttur ve altyapıları da oldukça iyidir. Aşağıda örneği paylaşıyorum.
Bu yazının siyasi bir eleştiri olduğunu ve tek bir kesimi eleştirdiğini düşünmeyin lütfen. Ben sadece karşılaştığım haberler, veriler üzerinden sade bir vatandaş olarak çıkarım yapmaya çalışıyorum. Çünkü yıllardır bir çıkmazın içindeyim. Gerçekten battık mı? Durumlar kötü mü? Farklı bir kesimin haberlerini takip ettiğimde de Uganda’da yaşıyor olabilirim.
Şimdi gelin hep birlikte manşetlere kısaca bir göz atalım.
Şimdi benim anlamakta zorlandığım konu, devlette para bitti mi, konut satışları arttı mı, işsizlik düştü mü, ıssız ajun kaldi mu? Eti de ucuza alıyormuşuz ben anlayamıyorum arkadaşlar gerçekten.
Kişisel yorum: Dış mihraklar lütfen bir an önce yakamızı bırakın!
Şimdi şuraya gelelim, dışarıya kafamı çevirdiğim zaman, daha doğrusu dışarı derken, dijital ve geleneksel dünyadaki kanallara baktığımda durum böyle.
“HMMM…O zaman kafa karışıklığından biraz sıyrılayım ve arkadaşlarım neler yapıyor, çevrem nasıl ona bir bakayım” diyorum. Çünkü şaşırmadan, hayatımı sürdürmek için sorunlarla, kafa karışıklıklarıyla sürekli uğraşmak mantıksız ve saçma. Biraz rahatlamam, kafa dağıtmam lazım.
Kafamızı da zaten çok kaldırmıyoruz ve sürekli mobilde yaşıyoruz. Daha doğrusu öyle söyleniyor hep.
Ama ben öyle göremiyorum. Çünkü ne zaman Instagram’ı açsam herkes geziyor ve doyasıya eğleniyor. Pek çok tarihi güzellik, yaşam kavgasının olmadığı bir ortam. Bu bir tufan ve bu tufana ben de dahilim. Çuvaldızı değil, direkt olarak kazığı batırıyorum kendime.
Instagram’da dolandığımda San Francisco’ya taşınıyorum çoğunlukla. Çünkü herkes iyi, hiçbir sıkıntısı yok ve harika yerler görüyor, tbt yapıyor ve muazzam çıkarımlar, komiklikler, espriler, şakalar, kitaplar… Hepsi gırla.
Şimdi San Francisco’da yaşamanın en büyük zorluklarından bir tanesi barınma. Merkezde ev kiraları çok yüksek. İstediğiniz gibi bir yer bakayım diyorsunuz, bütçenize bakıyorsunuz, sonra tekrar ilanlara bakıyorsunuz, karşılaştığınız şey aşağı yukarı bu oluyor.
O yüzden, bir nebze uygun, ferah ve yeni evlerden oluşan bir yapılaşmanın olduğu yerde, biraz şehir dışında yaşamak daha iyi bir fikir. Toplu taşıma ile şehre gidip gelmek de behis yoksa mis. Kiralar da daha uygun.
Ben o yüzden San Francisco’nun Toki Turkuaz bölgesinde yaşıyorum. Kiram uygun, yaşam standartlarım da fena değil.
Instagram’da her şey çok pozitif. O kadar pozitif ki arkadaşlarım, çevrem sürekli eğleniyorlar. Ben de öyleyim.
Hem yazımın ilk kısmında anlattıklarıma bakıyorum, sonra dönüp arkadaşlarıma bakıyorum, e çünkü hepsi Instagram’dalar. Facebook’un yüzüne bakan o kadar yok artık. Bunu lütfen kabul edelim.
Aradaki ilüzyon perdesi o kadar büyük ki, o kadar acayip bir rüzgar var ki siz katılmazsanız geride kalırsınız. “Popi olmamız lazım.” Hadi diyip atlıyorum gemiye, sadece ben değil ki herkes öyle, herkesin her şeyin farkında olduğunu da düşünüyorum.. Her kim bu akımı başlattıysa normale dönelim, lütfen.
Instagram’da çok mutlusun.
Peki ya gerçekte?
Gerçekten ne kadar mutlusun?
Yastığa başını koyduğun zaman ne hissediyorsun?
Ülkenin mevcut durumu hakkındaki görüşün nedir?
Yoksa bir şeyler “elden gidiyeah” diyor musun?
Çıkarımım şu, ülke olarak ürünümüz, ürünlerimiz çok iyi, çok çalışıyoruz ama elde ettiğimiz faydanın ve çıktı olarak değerlendirebileceğimiz kullanıcı deneyimi katsayımız çok düşük.
Kıssadan hisse; çok katmanlı bir distopyada yaşıyorum. Tüm imkanlarım var, ama kullanamıyorum, bir kesime göre de çoktan battık, son demlerimiz. “Story’lerle Türkiye” adlı online yayınlar var geziyorum.
Neye inanacağımı, neye göre nerede yaşayacağımı şaşırıyorum.
Sonumuz hayır olsun. Ben San Francisco’ya gidiyorum.
See you.
Twitter’dan takip etmek için buraya, Linkedin için buraya tıklayın. Arkadaş olalım :)
Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular