Normal Olan Ahlaki midir?

Cem Sultan N.
Türkçe Yayın
Published in
5 min readMay 7, 2023

Normal olmanın ahlaklı olmakla ne alakası var şimdi?

Photo by Brett Jordan on Unsplash

Normal olmak akademik olarak tanımlanmış ve noktalanmış olsa da toplumlarda hala problemler oluşturmaktadır. Normal olmanın ahlaki olduğu dahi söylenir. Bazı toplumlarda normal olmak oldukça önemlidir. Bu size bir aidiyet hissi kazandırmaktadır ve güvenilir olduğunuzu göstermektedir.

Lakin bu görüş psikolojik bir intiharı ve sosyal sorunları da beraberinde getirir. Yalnızlık, yabancılaşma, sahte gerçeklik gibi. Kişinin sosyal olarak intiharının ardından mentalite olarak bunu kaldıramayan zihinler kendi ruhunu infaz eder. Bu ardında fiziki intiharı getirir. Din veya aile gibi bazı değerler bir şekilde intiharın önüne geçebilse de ruhani olarak kişi yok olmuştur. Yemek yiyen, uyuyan, işe giden ve sorgulamayan bir makine mi, yoksa düşünen bir canlı mı?

Bu konuyu saatlerce tartışabiliriz. Basit bir cevapla bitirebiliriz. Ben biraz kendi dünyam ile harmanlayıp bu konu üzerine düşünmek istedim. Bakalım hangi bacadan girip, kapıdan çıkacağım.

Photo by Belinda Fewings on Unsplash

Öncelikle “Normal” kelimesi üzerine düşünelim. Normal nedir, normal olmak ne manaya gelmektedir. Normal kelimesinin tarihsel süreç içerisinde biraz araştırdığımda ilk olarak Latin Akdeniz döneminde bir ölçü birimi olarak karşıma çıktı. “Normalis” olarak kullanılan bu kelime “ölçüye uygun” manasında kullanılmış. Ölçü kavramıyla bağdaşması bir toplumun ortalama kişiye normal olarak adlandırmasını mantıklı kıldı.

Lakin bu ölçü kavramı sosyolojik olarak son yüz elli, iki yüz yılı kapsıyor. Daha yakın tarihte, bir kaç makaleyi ve metni incelediğimde; sosyal olarak çıkış noktası “norm” kavramı ile oluyor. Norm, bir toplumun, toplum altı grubun, kurumun, cemiyet veya cemaat ’in benimsediği kural, değer, beklentilerin tümüne verilen addır.

Normal olan ise norma uygun olandır. Yani normal olmak, bulunduğumuz toplumun, grubun veya ait hissettiğimiz alandaki yaygın olan normlara ve beklentilere ne kadar uygun isek, o kadar normaliz. Ancak, normların toplumsal yapıda oluşumu ve işleyişi zaman içinde değişebilir. O zaman normal olmak değişken bir şeydir.

Photo by Tony Lee on Unsplash

Mesela bir kafe hayal etmenizi istiyorum. Bu kafede aslında her şeyi isteyebilirsiniz. Ancak biz bir toplum olarak bazı kararlar aldık.

Bu kafede çay içmek bizim için normal olsun. Kafe de oturan insanlar çay tükettikleri sürece normal olarak kabul edelim. Çay’ın türevlerini içtiğinizde farklı gruplara ayrılmaya başlıyoruz. Benzer fikir toplulukları olarak düşünebilirsiniz.

Kahve içmeye ise pek hoş bakmıyoruz. Bunu anormal bir davranış olarak algılıyoruz. Bir şahıs kafeye geliyor ve sütlü bir kahve siparişi veriyor. Barista dahil çevresinde hafiften bir huzursuzluk başlıyor. Kahvesi kötü yapılıyor, oturacak yer aradığında, oturabileceği bir yer bulamıyor hatta çevresindeki homurtulardan edepsiz, ahlaksız kelimesi duyuluyor. Bu kişi yabancılığın verdiği hissiyat ile birlikte yalnız bir şekilde kafeden ayrılıyor.

Ne çay içmekte ne de kahve içmekte bir kusur vardı. Kişi kendi düşüncelerini konuşabileceği birisini bulmakta ayıplanacak bir şey değildi. Bir duruşa sahip olmanın nesi kötüydü.

Kısacası, normal olmak normdan gelir. Ahlak ile bir alakası yoktur. Bunu kendi yaşadığım bir deneyim ile beraber konuşmaya devam edelim.

Yakın zamanda şirketimden ciddi bir uyarı ve müdahale aldım. Tabii bu konuda yalnız değildim.

Photo by nrd on Unsplash

Yöneticim birazcık psikolojik problemleri olduğunu düşündüğüm birisi. Birazcık değil aslında, iyi bir terapiye ihtiyacı var. İzinli olduğu günün ardından oturup saatlerce kamera kayıtlarını inceliyor ve fotoğraf, video gibi kayıtlar atarak yargı dağıttı. Yani biraz değil aslında oto-kontrol problemi var. İşten ziyade insanları kontrol etmek istiyor. Diğerlerine girmiyorum bile.

Neyse, beni alakadar eden kısım ise bir fotoğraf ve 44 saniyelik bir video kaydı idi. İşimin bitmesinden bir yarım saat sonra belki de on beş saniye kadar uzanarak bel ağrımı kısa da olsa gidermekti (ki mesaim bitmişti). Diğer video kaydı tamı tamına 44 saniye boyunca bir arkadaşım ile olan muhabbetimdi.

Ona göre uzanmamın bir açıklaması olamaz. Kim oluyorum da uzanıyor muşum. Ve şirket konuşma yeri değildi. Yani 44 saniye evet, koca şirketi batıracak kadar mühim bir vakit.

Bu süreçte bir çok iş arkadaşımın irili ufaklı hatalarını söyleyerek yargı dağıtmaya devam etti. O gün içerisinde bir çok kişinin hatası göze batmazken ben ayıplandım ve suçlu ilan edildim. Evet, bunu yöneticimden önce iş arkadaşlarım yapmıştı. Bendeniz günah keçisi, bakmayın boynuzlarımın küçük olduğuna…:)

Bir açıklama yapmak zorunda değildim. Mesaim bittikten sonra yaptığım bir şey yüz kızartıcı bir suç olmadığı sürece kimseyi alakadar etmez. Öte yandan 44 saniye, gerçekten mi…

Anormal davranışlarımdan dolayı hiçbir şekilde vicdan azabı çekmedim. İleri adım atmadım. Geri de adım atmadım. Aynı şekilde gittim, işimi yaptım. Mesaim bitince kendi yoluma baktım. Hatta iki kez beni kolaçan etmeye geldiğinde, beni keyifli ve rahatsız olmamış görünce ve üzerine bağışlama kelimeleri duymayınca daha sinirli bir şekilde ofisine giderek bir yerleri yumrukladı. Gelen seslerden tahminim bu yönde.

Photo by Wesley Tingey on Unsplash

Sesimi çıkardığım ve duruşumu bozmadığım halde diğer çalışanların geri adım atmasının sebebi, aidiyet grubu olarak bunu normal olarak algılamalarından kaynaklıydı. Öncesinden şimdiye değin, yöneticinin düşünceleri o şirket alanının normaliydi. Çalışanların çoğunluğu, bu normal içinde çalışmaya alışmış, beraber vakit geçirmişti.

Bu normale aykırı davranmaları, önce yabancılaşma ve ardından yalnızlaşmayı beraberinde getiriyordu. Onaylamamalarına rağmen bu sahte gerçekliğin içinde maske ile gezmek onları tatmin ediyor ve aidiyet duygusunu beslediği için mutluydular.

Ya peki bu nereye kadar devam edecek. Bir noktada farklı olduğumuz gerçeğini saklayamayız. Kendi zevklerimizi konuşamadığımız ve ifade edemediğimiz bir ortamda ne kadar yaşayabiliriz. Hele hele bir insan olarak iletişim kuramadığımız takdirde insan olduğumuzu bize ne hatırlatacak.

Photo by Timothy Dachraoui on Unsplash

Ben yalnızlığımdan, yabancılığımdan ve acısıyla, tatlısıyla sahip olduğum gerçeklikten memnunum. Kendi düşüncelerimi ifade edebilmekten, zevklerimi yaşayabilmekten ve bunu konuşabilmekten memnunum.

Çok sevmiyorum ama şuan ki dünyaya iki çift lafım var. Fuck society.

--

--