Omuzlarımızdaki Yük
Geçen bir masada oturdum boydan boya, uzun mu uzun bir masaydı. Sağ taraftan bakınca tüm acı hatıralar gülümsüyor, sola bakınca yaşanması mümkünken yaşayamadığım hatıralar biraz mutsuzdu. Masanın diğer ucunda bir ben vardı, benden öte benden derinlerde bir yerde bir ben, bakıyordu öyle.
Yaşıyoruz bir yerlerde bir şekilde. Bazen vazgeçiyoruz, bazen ramak kalıyor en yukarısı için. Ansızın zamansız öten horoz gibi bir şey geliyor bir yerlerden ve yaşadığımızı sandığımız o an, alıp bizi başka diyarlarda seyr ettiriyor. Takılı kalıyoruz hayatın içinde birkaç saniye, birkaç saat bazen birkaç gün. Tüm yaşadıklarımız ve belki de bir daha hiç yaşanmayacak o anıları bir yük gibi taşıyoruz omuzlarımızda.
Omuzlarımızda Bir Yük
Omuzlarımızda bir yük olan bu yaşam denilen rüya, güya vazgeçilmez bir savaş bizim için. Bazen ağır geliyor yükler, bükülüyor belimiz. Herkese rağmen veya her şeye rağmen dik tutuyoruz omuzlarımızı da bir kendimiz yük oluyoruz kendimize, kendimizden öte en derinimize.
Bir yük gibi taşıyoruz geçmişimizden biriktirdiklerimizi omuzlarımızda. Halbuki geçmişte güzeldi yaşanan da yaşanamayanda. Bazen bir koku, bazen sokağın o köşesi ve bazen bir ses andırıyor yaşadığımızı sandığımız o yarım anıları. Takılı kalıyoruz hayatın içinde birkaç saniye, birkaç saat bazen birkaç gün.
Dünü unutmalı bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybedersiniz!
Balzac.
Bir yük gibi taşıyoruz anılarımızı omuzlarımızda. Ne kadar azaltabilirsek yükümüzü, her yeni anı için bir yer açıyoruz hayatımızda. Geçmişi geçmişte bırakıp tüm yüklerimizle barışıp geleceğimizi kucaklayalım.
Tüm güzellikler sizinle olsun.