Onlar Susar, Sen SUSMA!

Rabia Battal Genç- 馬嘉琪
Türkçe Yayın
3 min readApr 29, 2019

--

Alt tarafı birkaç çiçek koklayıp, bir kaç hayvan sevip, bir kaç çocuğun başını okşayıp gidecektik bu dünyadan ama bunun yerine o çiçekleri koparmayı, o hayvanları öldürmeyi, o çocuklara kötülük yapmayı tercih ettik. “Dünya tarihinin en kötü dönemine denk geldik!” derken, suçlu olan dünya mı, tarih mi, yoksa biz miyiz?

“Hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz,

Bir köpeğin başını hiç okşamamış,

Hiç bayram şekeri dağıtmamış,

Çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!”

Bazen internette dolanırken karşıma Türkiye’ye dair eski fotoğraflar çıkıyor, uzun uzun bakıyorum. Bazen de büyüklerimden dinliyorum eski Türkiye’yi. O an içimde bir “keşke” beliriyor. Keşke diyorum o zamanlarda yaşasaydım da bunca acımasızca zarar verilen çocuğa, insana, hayvana şahit olmasaydım. Evet, çok varlıklı insanlar olmazdık. Şeker, yağ, tüp kuyrukları beklerdik ama çocuklarımız evlerinin önünde güvenle oynardı, kadınlarımız, kızlarımız gönül rahatlığıyla dışarı çıkardı. Birçok konuda epey bedel öderdik fakat masumluğumuz bizim olurdu.

Hastalıklı insan sayısı gün geçtikçe artıyor. Buna bağlı olarak da aile kurmaktan, çocuk dünyaya getirmekten korkan insan sayısı da artıyor haklı olarak. Ülkede zoofili, hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen bir duygu bozukluğu ve cinsel dürtü olarak tanımlanır, pedofili, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulmasıdır, ensest ilişki, bir babanın öz kızına cinsel his beslemesidir… hepsi mevcut. Peki bu durumda daha ne kadar bu konularda bilgilenmekten kaçınacağız? Toplumun sorununun ne oldğunu bilmeden içinde buluduğumuz durumu nasıl düzeltebiliriz? Artık çocuklarımıza ayıp, günah diye cinsellik eğitimi vermekten kaçınmayalım. Çocukların sağdan soldan kulaktan dolmak bilgiler edinmesindense ailesinden bu eğitimi alması çok daha yerinde olacaktır. Herşeyin bir usulü olduğu gibi bunun da elbette bir usulü var. Herşeyden önce çocuklarımıza ona hiç kimsenin dokunma hakkı olmadığını öğretmeliyiz. Birinin kendisine yaklaştığını farkettiği an çığlık atabilmesini öğretmeliyiz. Bunun yanında Dr. Nevzat Tarhan’ın da dediği gibi çocuğa “ben nasıl oldum?” tarzı sorular sorduğunda geçiştirecek cevaplar vermek yerine daha mantığına yatacak, “Cinsellik kadınla erkek aralarında fazla özel bir durumdur. Lakin detaylarını öğrenmen için biraz daha büyümen gerekiyor.” gibi cevaplar vermek daha doğru olur. Cinsellik, belirli ölçüler ışığında halk arasında tabu olmaktan çıktığı zaman taciz, tecavüz vakaları da son bulacaktır diye ümit ediyorum.

Ve en acısı da bu duruma her geçen gün biraz daha alışıyoruz. Artık canı acıtılan bir çocuk ya da kadın bizi pek etkilemiyor çünkü o kadar çok bu haberlere maruz kalıyoruz ki, neredeyse gün aşırı tecavüz haberleriyle uyanıyoruz. Bir insanın canını acıtmasalar bile bir hayvanın canını acıtıyorlar. Yani kısaca Türkiye’de nabzı atan canlı olmak çok zor iş. Düşünüyorum, bir insan zarar vermekten neden zevk alır? Seni doğuran ana da bir kadın değil mi? Hadi Allah korkusu kalmamış, diyecek sözümüz yok ama empati yönünüz de mi köreldi? canını acıttığın insanın yerine kendi anneni, kardeşini ya da kızını da mı koyamıyorsun? Kişisel arzular bu kadar mı gözlerini kör etmiş? Özgecan Aslan, Şule Çet, 8 yaşındaki Eylül, 4 yaşındaki Leyla ve daha niceleri… Bu isimleri sürekli hafızalarımızda canlı tutmalıyız ama hatırlayıp üzmitsizliğe düşmek için değil, hatırlayıp çocuklarımızı topluma faydalı bireyler olarak yetiştirmek için. Daha fazla Özgecan, daha fazla Şule, Eylül ve Leyla ölmesin diye. İşte bu yüzden #ÇocukSusarSenSUSMA

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--

Rabia Battal Genç- 馬嘉琪
Türkçe Yayın

Language Teacher | Automation Test Engineer ✨https://www.instagram.com/rabiabattal/ ✨https://www.linkedin.com/mwlite/in/rabiabattal