Osmanlı’da Well-being
Sağlık için altı zorunlu sebep (Esbab-ı Sitte-i Zaruriye)
Well-being kavramını, kişinin bütünsel sağlığına katkı sunan yaşam tercihleri olarak özetleyebiliriz. Yani, düzenli egzersiz yapmaktan tutun, iş yerinde toksik konuşmaların olduğu ortamlardan kaçmaya kadar; kişi, mental, duygusal, bedensel iyi oluş hali için her ne yapıyorsa, hepsi well-being başlığı altında değerlendirilebilir.
Bazen wellness kavramıyla yer değiştirilerek kullanılsa da, well-being aslında daha kuşatıcı bir kavram. Wellness, daha ziyade, iyi yeme alışkanlıkları, yeterli uyku, düzenli egzersiz gibi sağlıklı yaşam tercihlerini ifade ediyor. Well-being, ise ‘iyi yaşanmış yaşam’ı tüm boyutlarıyla ele alan, çok daha kapsayıcı bir ifade. Well-being, bütünsel bir bakışla, finansal durumumuzdan, sosyal ilişkilerimize kadar ‘iyi oluş hali’mizi etkileyen tüm unsurları çatısı altında toplamakta. Buradan Osmanlı’ya nasıl bağlayacaksın diye soranlarınız olursa, aslında cevabı çok basit.
Geleneksel tıp anlayışında, “Âlem büyük âdem, âdem ise küçük âlem” ya da bir diğer deyişle, “Ne varsa âlemde, o vardır âdemde” anlayışı hakimdir. Bu anlayışta, insan, kainattan soyutlanmış biçimde ele alınmaz. İçinde bulunduğu çevre ile karşılıklı etkileşim halinde olduğu kabul edilir. Evet, insan, çevresini biçimlendirebilme gücüne sahiptir. Fakat, aynı zamanda, hem psikolojik, hem fizyolojik boyutta çevresinin tesiri altındadır. Bu durumda, insan sağlığından söz edeceksek hava koşulları, evini hangi cepheye bakar vaziyette inşa etmesi gerektiği, eşiyle münasebetinde takınacağı tavırlar gibi konulara değinmemek olmaz değil mi?
İşte, eski tıp kitaplarında halka verilen tavsiyeler, tam da well-being anlayışının işaret ettiği bütüncül bakış açısıyla yapılıyordu. İnsana dair her şeyi dikkate alarak.
Günümüz dilinde ‘koruyucu halk hekimliği’ dediğimiz yaklaşım Osmanlı tıbbında esas olandı. Yani birinci kriter, kişilerin hastalanmayacak bir yaşam şekline, yeme içme düzenine vb. sahip olmasıydı. Hekimin asli görevi, insanlara sağlıklarını koruyacak bir yaşam sürme bilgisi aktarmaktı. Her türlü tedbire rağmen kişi hastalanırsa, o zaman tedavi faslına geçilirdi. Bu sebeple, halk için yazılmış tıp kitaplarında her zaman ilk önce sağlık tanımı yapılır ve sağlığı koruma tedbirlerine yer verilirdi. Akabinde ise farklı hastalıklar için hazırlanabilecek çeşitli basit ve bileşik ilaç terkiplerine yer verilirdi. Bu koruyucu tedbirler zamanın diliyle ‘esbab-ı sitte-i zaruriye’, sağlık için ‘altı zorunlu sebep’ adı verilen altı kategori altında toplanmıştır. Bu kategorilere sırayla göz atacak olursak:
- Hava ve ilgili konular (Mevsimler, kıyafetler, yaşanan yerler, kokular, vb.)
- Yeme-içme konusundaki bilgiler
- Spor (Hareket ve dinlenmenin sağlığa etkisi)
- Duyguların sağlığa etkisi (Psikoloji, ahlâk kaideleri, sosyal yaşam)
- Uyku ve uyanıklıkla ilgili kurallar
- Arınma (Boşaltım, cinsellik, detoks)
Bu yazımın devamında yazacağım yazılarda, her bir başlığa detaylı olarak değineceğim. Yapılan şaşırtıcı tespitleri ve uyguladığınız takdirde sağlığınızı iyileştirecek, size iyi gelecek tavsiyeleri görünce heyecanlanacaksınız.
Mizaç temelli geleneksel tıp, binlerce yıllık bir bilgi birikiminin ürünü. Modern tıbbın bize tanıdığı imkanlardan yararlanmak ve doktor gözetiminde sağlığımıza yön vermekle birlikte, kadim bilgiye de burun kıvırmamak gerektiği kanısındayım. Çünkü, kadimde bizim şu an açlığını çektiğimiz ve son yıllarda durumu toparlamaya çalıştığımız bir anlayış var: bütünlük bilgisi.
Eğer, iyi oluş haline dair bütünsel yaklaşımı sistemsel olarak oturtursak ve bireysel olarak da uygular hale gelirsek sağlık alanında birçok konuda çok yol alabileceğimiz kanısındayım. Örneğin, ilaç kullanım oranlarında azalma, devletin sırtındaki sağlık harcamaları yükünün hafiflemesi, halk sağlığında genel anlamda iyileşme, sağlıklı yaşam süresinin uzatılması gibi. Umarım parçalı bakış açısından uzaklaşır ve hem bilimden, hem kadimden faydalanacak efektif tutumu benimseriz. Temennimizde de bulunduysak, Osmanlı usulü well-being için yelkenler fora!