Pandemi
Evet 2020 nin tüm konusu bu; pandemi… ve dünyadaki yeni güç dengeleri belli olana dek biraz daha sürecek gibi görünüyor…
Yapay zekanın, robotların konuşulduğu, iletişimin anında olduğu, uzaya Mars’a araç gönderildiği bir çağdayız, ama virüse karşı ne bir ilaç ne de aşı bulunamıyor! Söylentiye göre virüsün Çin’de “kazara” yayılmasından çok önce “bazıları” aşıyı olup bağışıklık kazanmışlar bile diyorlar.
Herşey olur, herşey mümkün bu tiyatro sahnesinde… insanları koyun gibi güdüleme rolüne soyunan çakallar, tarih boyu hep olmuş, var ve var olmaya ne yazık ki devam edecek, dünyanın kuralı bu; iyilerle kötülerin savaşı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) prestijini kaybettiği bu günlerde, ne çok “dünyanın iyiliğini” düşünen kuruluş varmış meğer, değil mi? UNESCO, WHO, UNICEF, NATO, FAO vb. Dünyanın iyiliğini mi düşünüyorlar yoksa kontrol altında mı tutmak istiyorlar?
2.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş hepsi ve hepsi, konusuna göre dünyanın iyiliği için çalışıyor. Ama buna rağmen dünya düzelmiyor, hastalıklar yayılıyor, ülkelerin kendi milli sınırları içerisinde keşfedilen tarihi ve sanat eserleri başka başka ülkelerde sergileniyor, müzayedelerde satılıyor. Suriye’den göç ettirilen insanların pek çok çocuğu kayıp. Gıdaya bakarsak hele içler acısı, GDO’lu ürünler, kısır kalan hastalanan insanlar…
Bu örgütlerin kuruluş yerleri ya ABD ya Avrupa… Ortadoğu’da hak iddia etmeye çalışan ülkeler… Ama dünyanın iyiliğini düşünen harika hayırsever kurumları var. Bu ne yaman bir çelişki. Siz de farkına varıyor musunuz?
Farkındalık
Farkındalık önemli, tüm bu oyunu bozmak için ne yapabiliriz diye düşünüyor insan, sıradan bir vatandaş olarak, bence en azından kişinin farkında olması bile bir lütuf. Güdülenmeden, sürekli empoze edilen “trend insan” rolünü az da olsa bırakıp, çevremizde dünyada ne olup bitiyor diye sağduyu ile bakmak, farklı mecralardan okumak, araştırmak bile bu girdaba sürüklenmemizi. engeller.
Şunun da farkına varalım artık, dürüst olalım, aslında kimse kimsenin iyiliğini düşünmüyor, öyle olsaydı şimdiye kadar tarihte dünya, kanlı sahneler yaşamazdı, dünya savaşları olmazdı. Biraz görünenin arkasına bakmayı becermemiz lazım.
Ortadoğu’da karışıklık çıkaran ülkelerin halklarına da yazık. Örneğin ABD; kıtalar ötesi savaşırken ülkesindeki işsizlik şu anda %11 civarında, nüfusu 328 milyon kişi olduğuna göre yaklaşık 36 milyon kişi işsiz. Halbuki o askeri masrafı, ülkesinin içerisinde harcasa veya böyle bir masraf olmasaydı vatandaşı belki de daha az vergi ödeyebilirdi.
Haklarımızı, menfaatlerimizi ülke olarak iyi ve doğru analiz edip diplomasiye öyle başlamak gerekir.
Güçlünün hukuku yerine, adaletli güçlülere bu dünyanın ihtiyacı var.
Doğu Akdeniz neden önemli?
Bir ülkenin yükselmesindeki en büyük engel, yurt dışından enerji bağımlılığına devam etmesidir. Doğu Akdeniz, petrol ve doğalgaz yatakları açısından zengin. Bundan böyle mavi vatan sınırlarımız içerisinde kendi enerjimizi kendimiz çıkaracağız. Bu bir ülke için ne büyük bir zenginliktir. Kendi hak ve hukukumuzu yeni farkına varıyoruz.
Emekli Tümamiral Cihat Yaycı’nın ifadesine göre; Türkiye’nin haritada 12 derecelik eğimi belirtilmediği için sulardaki hakkının çeperi azalıyor. Ve yine kendisinin belirttiği üzere Yunanistan, kendine ait ada ve küçük kara parçalarını kesintisiz düz bir çizgi gibi birleştirdiği için Türkiye’nin Akdeniz’deki sınırlarını haksızca daraltıyor.
Kendisi şimdi Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı’dır. Kendisinin stratejik önemde kitaplarından bazıları; Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye, Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur, Yunanistan Talepleri (Ege Sorunları)
Öğretilmiş Çaresizlikten Kurtulma Vakti Geldi
Türk halkına son 15 sene haricinde ne öğretildi? Sen yapamazsın, sen bilmezsin.
Dizilerle, filmlerle, siyasetle, magazinle sürekli kendimizle alay ettik durduk. Kendi kendimizi küçümsedik, beğenmedik. Bu da bir başka psikolojik oyundu ve başarılı da olundu ne yazık ki. Kendini “normal” olarak nitelendiren faşist fikirli, tolerans ve hoşgörüden yoksun, en ufak bir zayıflığa dayanamayan insanlar maalesef bu öğretinin ürünleri. Üzülerek tanık oluyorum.
Ama bu durumlar değişecek, hatta değişti bile çoktan. Geleceğe daha olumlu bakan, pozitif insanlar var. Aklı zehir gibi çalışan gençler bu ülkeyi daha da ileriye götürecek.
Nasıl ağır bir taşı bir insan tek başına kaldıramaz, bir ve beraber olmanın önemi, o taşı yoldan birlikte kaldırabilmektir. Sen şusun sen busun ayrımına bir son verip birlik olmak gerekir ki çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakabilelim.
Şunu da merak etmeden duramıyorum; hani Amerika’ya gidince hayatım kurtuldu rüyası vardı ya, ileride bir gün Türkiye güçlendiğinde, tam tersi yurtdışından burada yaşamak için Avrupa’dan Amerika’dan gelenlerin sayısı arttığında, acaba sabit fikirli insanların yüzünde bir tebessüm oluşacak mı? Yoksa hala aynı kafada devam mı edecekler? Umutlu olmaya devam…umarım o günleri görebiliriz…
Sevgiyle