Pandemi ve Ritüellerimiz

Rüveyda Çelenk Yılmaz
Türkçe Yayın
Published in
3 min readDec 9, 2020

Dini olsun ya da olmasın tekrarlanan davranışlara ritüeller diyoruz. Ritüeller günlük rutinler şeklinde kişiye özgü olabileceği gibi bir topluluğa, kültüre, etnisiteye de özgü olabiliyor. Ritüeller hem bireysel hem toplumsal hayatımızda çok önemliler. Neden mi?

· Belirsizliklerle dolu hayatımızda kontrol edebileceğimiz belirli rutinler olması kaygı seviyemizi azaltıp belirsizlikle başa çıkmamıza yardım ediyor.

· Birbirimizle ilişkimizi kuvvetlendiriyor. Eş zamanlı hareketler, ortak duygular ve uyumlanma birlik-beraberliğimizi arttırıyor.

· Bazı ritüeller atalarımızla ve köklerimizle bağlantı kurmamızı sağlayıp aidiyet duygumuzu sağlamlaştırıyor.

· Kolektif travma ve/veya zaferlerimizi hatırlatıyor ve hatta bir çeşit drama gibi sembolik olarak tekrarlatıyor. Böylece birikmiş duygusal gerilimlerden kurtuluyoruz.

· Ritüellerle hayatımızdaki önemli duraklara kitap ayracı koyuyoruz. Doğum günü, evlilik yıldönümü, mezuniyet töreni gibi ritüeller kendilik değerimizi arttırıyor. Olaylara anlam katıyor.

· Cenaze töreni, mevlütler, boşanma ritüelleri, veda ritüelleri sağlıklı yas tutmamıza yardımcı oluyor.

En önemlisi de ritüellerin kaybı toplumsal gerilemeye sebep olabiliyor.

Ülkemizde Pandemi sürecinin başlarında kişiye özgü ritüellerimiz olduğu gibi toplumsal ritüellerimiz de oluşmuştu: her gün benzer saatlerde vaka sayısını gösteren tablonun açıklanmasını beklemek, her akşam aynı saatte sağlık çalışanlarını alkışlamak, akşam yayınlanan Instagram canlı yayınları (Mücbir Sebepler gibi), alışveriş saati ritüelleri, Zoom toplaşmaları. Başka ülkelerde de belirli pandemi ritüelleri oluşmuştu, İtalya’da balkondan şarkı söylemek gibi…

Bütün bu ritüeller Pandemi’nin getirdiği belirsizlikle ve karantinadaki yalnızlıkla baş etmemize yardımcı oluyordu. Ancak yaza doğru sık sık değişen devlet politikalarının tutarsızlaşmasıyla birlikte bizim hayatımız da benzer bir hal aldı. Artan kaygı seviyemiz, kararsızlıklarımız, suçluluk duygularımız, yalnızlıklarımızla başa çıkmaya ve hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bütün bunların yanında sürekli değişen ve anlaşılması zor vaka-hasta tanımları, sayıları, söylemler, yasaklar, aşı ile ilgili bilgi eksikliği hayatımıza yeni belirsizlikler ekliyor. Bunlara ilave olarak ekonomik sorunlar nedeniyle geleceğimize dair kaygılar da artıyor.

Sabah sekiz mi, akşam sekiz mi? Hangi yaş, hangi gün, saat kaçta çıkıyor? Vaka sayısı neye göre belirleniyor? Bu gibi sorularla ve cevaplarla ilgili sosyal medyada çokça mizahi içerikler hazırlanıyor. Her ne kadar gülmek iyi gelse de ülkemizde bir türlü belirli rutinler ve sabitler oluşamaması hiç iyi gelmiyor. Oysa kısıtlamaların bile rutini olması güvende hissetmemize yardımcı olabilirdi. Keşke Bilim Kurulu’nda bir psikolog bir antropolog da olsaydı. Belki böylece Pandemi sürecinde sürekli öncelik olan ekonomik durumumuz ve fiziksel sağlığımız yanında sürekli geri plana atılan ruh sağlığımız ve toplumsal sağlamlığımız da gözetilmiş olurdu.

Peki bu konuda biz kendi kendimize nasıl yardımcı olabiliriz? Tarz değiştirerek ritüellerimize devam edebilir ve hatta bize iyi gelen yeni ritüeller oluşturabiliriz.

· Günlük rutinleriniz olsun. Yatma-kalma saatleri, spor, kahve gibi…

· Geleneksel ritüellerinizi farklı platformlarda devam ettirin. Doğum günü, arkadaş toplaşmaları, mezuniyet partileri, bayram kutlamaları gibi…

· Kayıp yaşayan tanıdıklarınızın yakınının cenaze törenine gidemiyor olsanız bile farklı platformlarda bir araya gelebilir ve taziye yapabilirsiniz.

· Çocuklarınız için önemli günleri atlamayın. Örneğin, okulun ilk günü

· Çocuklarınızın (yatma saati, ekran süresi, kitap, oyun zamanı gibi) rutinlerini devam ettirin. Bu şekilde daha güvende hissederler.

--

--

Rüveyda Çelenk Yılmaz
Türkçe Yayın

Clinical Psychologist/ Psychotherapist/ Somatic Experiencing Practitioner/Interested in Political Psychology/ Traveler