Parıltılı Bir Hayat

Aleyna Tunçel
Türkçe Yayın
Published in
4 min readAug 27, 2019

Şık bir restoranda , balkon tarafında otuzlarının başında bir adam oturuyordu. Karizmatik ve kendinden emin bir duruşu vardı. Siyah takım elbisesi vücuduna tam oturuyor ve her hareketinde ona uyum sağlıyordu. Kolundaki pahallı saat maddi durumunun ne kadar iyi olduğunu bağırıyordu. Zaten etrafındaki her şey bunu söylüyordu; ona aşırı hürmet gösteren garsonlar, onu gören her kadının dönüp bir daha bakması, masasında elini bile sürmediği pahallı yemekler, ayakkabıları, takımı, saati… Hepsi aynı şeyi söylüyordu.

Adam donuk gözlerle dışarı bakıyor ve kimseyle ilgilenmiyordu. Muhtemelen birini bekliyordu. Ama saatine de pek fazla bakmadığı için önemsediği söylenemezdi. Onu gören her kadın hayranlık duyuyor her erkekse ondan nefret ediyordu. Kadınlar kimi beklediğini düşünüyordu ve açıkçası eğer bu beklenilen bir kadınsa hiç hoşlarına gitmeyecekti.

Adam yerinde huzursuzca kıpırdandı, tam kalkmak üzereyken kapıdan ağır adımlarla masasına gelen kadını gördü. Kadın öylesine kusursuz görünüyordu ki sanki bir defileden fırlamış gibiydi. Üzerindeki dar ve hardal sarısı elbisesi vücudu için yapılmış gibiydi.Sanki ondan başka kimse bu elbiseyi giyemezdi. Kadın kibirli bir surat ifadesiyle yürüyordu, adama yaklaştı suratında cilveli bir gülümseyiş oluştu. Adam ağır parfüm kokusunu kadın kapının oradayken almıştı. Tanrım, vanilya kokusunda nefret ediyordu. Kadının kibirli tavrı adamı iyice rahatsız etti ama yine de bir şans vermek istedi. Belki bu sefer biraz olsun sohbet edebileceği birisiyle yemek yerdi. Kadına oturması için sandalyeyi çekti. O kibarlık yapmak istemişti ama kadın bunu bile bir ego tatmini olarak kullanmaktan geri kalmıyordu. Adam masaya oturdu ve garsonu çağırdı, masayı temizlemesini ve siparişleri almasını rica etti. Kadını hafif bir tebessümle onu beklerken acıktığını ama onun ne isterse sipariş edebileceğini söyledi. Aslında bu bir yalandı. Kadının nasıl yemek yediğinden emin değildi ve bu konuda çok titizdi. Ağzından en ufak bir ses çıkarsa anında masayı terk edeceğini biliyordu, bu yüzden bu sefer işini sağlama almıştı.

Adam kırmızı şarabını yudumlarken kadın beyaz şarap istediğini söyledi ve yemek siparişi vermedi. Adının Yasmin olduğunu söylediğinde adam umudu iyice kesti. Annesiyle babasının koymadığı bir isim olduğundan adı kadar emindi. Kadın konuştukça konuşuyordu. Bir iş adamının moda danışmanlığını yaptığından uzun bir süre övündü. Suratındaki makyaj, adamı öylesine rahatsız ediyordu ki konuşmaları dinleyemiyordu. Ah o yüze bir su döküp peçeteyle temizlese rahatlayacaktı. Adam buna değmez diye düşündü. Bu kadınla karşılıklı konuşma ihtimalleri yoktu bile. Tek bir mimik kullanmıyordu. Daima suratında cazibeli bir gülüş vardı. Sanki bir maskeyle geziyor gibiydi. Adam çıkması gerektiğini söyledi.Kadın aniden kalakaldı. Sorunun ne olduğunu neden aniden kalktığını sorsa bile adam cevap vermedi. Hesabı ödeyip doğruca arabasına bindi.

Kafasında onlarca düşünce vardı.En önemlisiyse ‘’artık bıkmıştı’’. İstediği hayat yıllardır buydu. İyi bir okulda okumuş, başarılı bir işe girmiş, ve ömrünün sonuna kadar yetecek bir paraya sahip olmuştu. Etrafında yüzlerce kadın, pahallı arabalar, marka takımlar… Ama bir süre sonra bunlar yetmiyordu. Kimin onu gerçekten sevdiğini anlayamıyordu. Çünkü onu basamak olarak kullanmak isteyen insanlar vardı. Adam bunu fark ettikçe çevresindeki insanlardan uzaklaştı. Kadınlar tek gecelik olmaya başladı. Doğrusu bazen o tek geceye bile tahammül edemiyordu ya.İstediği tek şey gerçek bir ilişkiydi. Arkadaş, sevgili, iş arkadaşı olması önemli değildi. Tek önemli olan samimi bir şekilde konuşabileceği, yeri geldiğinde kendisini eleştirecek bir insanla ilişki içerisinde olmaktı. Kimse onu eleştirmezdi, en korktukları şey adamın onlarla iletişimini kesmesiydi. Bu onun sayesinde kazandıkları itibarı ve parayı kaybetmek demekti.

Adam nereye gittiğini bilmeden sürmeye devam ediyordu. Düşünmeden edemiyordu, daha önce çevresinde olan samimi insanlar neredeydi. Doğru ya , onlarda bu başarıyı kullanmak istemiş bazılarıysa kıskandığı için uzaklaşmıştı. Acilen bu hayattan kurtulmalıydı. Sanki sahte bir dünyanın içinde çırpınıyordu. Her şey bir televizyon şovu gibiydi. Şu an bitse umurunda olmazdı. Artık bu parayı, başarıyı, itibarı istemiyordu. Üniversite yıllarına geri dönmek ve o samimi arkadaşlıkları, o heyecanlı aşkları istiyordu. Hızla arabayı şirketine çevirdi.

***

Ertesi gün Hande patronunu aramaya başladı. Çok önemli bir toplantıya katılacağı sırada bu adam nereye kaybolmuştu. Telefonunu defalarca aramasına rağmen bir cevap alamayınca patronunun evine gitmeye karar verdi. Yorulmuştu. Her şeye yetişmeye çalışmaktan bıkmıştı. Eve gittiğinde bir kez daha evden kadın kovmak istemiyordu. Evin anahtarını çıkardığında garajı açık görünce biraz şaşırdı. Garaj açıktı ve araba içeride yoktu. Hande evde olması için dua etti. Yarım saat sonra toplantı başlayacaktı ve bu toplantıyı ayarlamak için gerçekten uzun süredir uğraşıyordu.

Evin her tarafına bakmasına rağmen kimseyi bulamadı. Kasaya bakmaya karar verdi. Ne olursa olsun patronunun evinden başka bir yerde uyuyamayacağını biliyordu. Bu saatte uyanmayacağını da. Kasayı açtığında şok oldu. Hiçbir şey yoktu. Dolarlar, banka kartları, pasaport, yedek telefon ve önemli sözleşmelerin asılları. Hiçbiri yoktu. Sadece bir zarf vardı, zarfı açıp okumaya başladı;

‘’Merhaba Hande,

Umarım bu mektubu sen okuyorsundur. Yaptığım işin stresinden, çevremdeki insanların sahteliğinden ve sonu gelmez yalakalıklardan bıktım. Yeni bir hayata başlamaya karar verdim. Nereye gideceğime dair bir fikrim yok ama muhtemelen tanınmadığım bir yerde yeni bir hayata başlarım. Bir türlü bitirmeye vakit bulamadığım tablolara yoğunlaşır ve plansız bir hayat yaşarım. Tüm sorumluluklardan kaçarak bir korkak gibi göründüğümün farkındayım. İnan sana bunu daha fazla açıklayamam, bilmen gereken şey şu ki yönetimi sana bırakıyorum. Becerikli ve çalışkan bir kadınsın. Başarabileceğini düşünüyorum. Sen çalışırken ben kim bilir nerelerde senin kazandığını yiyor olacağım ama büyük bir hisse sahibi olduğunu unutma. Başarılar…

Ne yani bu kadar mıydı? Öylece tüm hayatından, kendi elleriyle var ettiği bu şirketten kaçıyor muydu? Hande şaşkınlıkla ayağa kalktı ve etrafa göz gezdirdi. Evden tek bir şeyin eksildiğini fark etti. Dünya haritası.

--

--