“Past Lives” Film Analizi
Psikoloji Kuramlarının Sinemadaki Yansıması
Celine Song’un yönetmenliğini yaptığı “Past Lives”, yanı başımızdan geçip giden fırsatlar ve hayatın kaosu üzerine katmanlı bir anlatı sunuyor. Karakterler arasındaki ince ilişki dinamikleri ve sunduğu duygusal derinliği ile büyüleyerek kendi geçmişimizi gözden geçirmeye davet ediyor.
Alfred Adler’in bireysel psikolojisinden John Bowlby’nin bağlanma kuramına, Jacques Lacan’ın psikanalitik kuramından Carl Rogers’ın hümanistik psikolojisine kadar pek çok kuram, filmdeki karakterlerin davranışlarını ve ilişkilerini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olur.
Çocukluk: Kardeş Kıskançlığı ve İlk Aşkın İzleri
Nora’nın küçük kardeşinin yeni ismini beğenmesi ve kendisine almak istemesi dikkate değer bir unsur. Bu tercih, kardeş kıskançlığının ve aile içi dinamiklerin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bireylerin aile içinde kendilerini kabul ettirme ve değerli hissetme çabaları, rekabet ve kıskançlık duygularını tetikleyebilir. Nora’nın kardeşinin adını istemesi, bu tür bir kabul arayışının ifadesi olabilir.
Öte yandan küçük kardeşi film boyunca bir daha göremiyoruz. İlerleyen yıllardaki kardeş ilişkisinin hikayede yer almaması, ilişkilerinin tamamen koptuğunu anlatırken, geçmişin gölgede kalan yanlarını sembolize ediyor olabilir.
Bilinçdışı arzu ve çatışmalarımız, davranışlarımızı ve yaşamımızda belirleyici olmaktadır. Nora ve Hae Sung’un birbirlerine duydukları özlem ve bağlılık, çocukluk yıllarında oluşan ve bilinçdışında derin izler bırakan duygusal bağların bir yansımasıdır.
Nora’nın yurt dışına taşınmasıyla birlikte Hae Sung ile ayrılmış ve uzun yıllar tekrar görüşmemiştir. Geçen 12 yılın ardından birbirlerini sosyal medyada aramaya başlarlar. Nora’nın eskiden hoşlandığı erkekleri sosyal medyada stalk’laması, geçmişe duyduğu merak ve özlemin bir ifadesi olarak filmde yer buluyor. John Bowlby’nin bağlanma kuramı, erken dönem bağlanma deneyimlerinin yetişkinlikteki ilişkilerimizi nasıl etkilediğini açıklar. Bowlby’e göre, güvenli bağlanma ihtiyaçlarını karşılayamayan bireyler, geçmiş ilişkilerine takılı kalabilir ve bu ilişkilerdeki bağlanma ihtiyaçlarını gidermeye çalışabilirler.
New York ve İlişkilerin Karmaşıklaşması
Son görüşmelerinin ardından geçen bir 12 yıllık sürenin ardından, Nora ve Hae Sung New York’ta buluşur. Buluşmanın gerçekleştiği yer, Nora’nın eşi Arthur ile eskiden sıkça ziyaret ettikleri bir lokasyondur.
Bu tercih, Nora’nın geçmiş ile şu an arasında kurduğu bağları ve yüzleşme arzusunu yansıtıyor olabilir. Kendisi için “tanıdık” olan bu yerler bir yandan rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Belki de eşiyle ilk zamanlar yaşadıkları duygusal yoğunluğu tekrar yaşamak için de tercih etmiş olabilir. Nora’nın bu lokasyonu seçmesi, arada kalmışlığını ve geçmişiyle hesaplaşma net bir şekilde gösterir.
Lacan: “Babanın Adı” ve Sınır Koyuculuk
“Babanın Adı,” Lacan’ın dil ve yasa ile ilgili teorilerinin merkezinde yer almaktadır. Bu kavram, toplumun sembolik düzenine girişini temsil eder. “Babanın Adı,” biyolojik babayı değil, yasa ve toplumsal düzenin taşıyıcısı olan sembolik babayı ifade eder. Bireyin kendisini bir özne olarak konumlandırmasını sağlar. Kişi sembolik düzene girer, dilin ve yasaların dünyasında yerini alır.
“Sınır İhlali” sembolik düzenin belirli bir unsurunun tamamen dışlanması anlamına gelir. Özellikle “Babanın Adının” kabul edilmemesi, sembolik düzenin temel bir bileşeninin reddedilmesi anlamına gelir. Bu, bireyin psikotik bir yapıya sahip olmasına yol açar çünkü sembolik düzenin temel yasalarından ve yapı taşlarından biri olan “Babanın Adı”nın dışlanması, kişinin gerçeklikle olan bağlantısında derin bir bozulmaya neden olur.
Nora’nın hayatında önemli olan iki erkeğin ilk kez birbiriyle tanıştıkları gün ev yerine barda oturmaları oldukça anlamlı seçimdir. Topluluk içerisinde olmak, bazı sözlü ve sözsüz kurallara uymayı gerektirir. Doğası gereği kural koyucudur.
İlerleyen saatlerde Nora, eşi Arthur’da yanlarında otururken Hae Sung ile olan duygularını kendi ana dillerinde konuşmaya başlarlar. Bu noktada Arthur az çok Korece bilmektedir ve bu sahneyi daha da ilginç kılar. Arthur’un bu konuşmada sessizce yanlarında bulunması, ikili için sınır koyucu olur.
Arthur’un “Besleyici” Kişiliği
Besleyici kişilik kavramı, kişinin başkalarına karşı aşırı derecede fedakar ve koruyucu davranışlar sergilemesini ifade etmektedir. Bu kişiler başkalarının ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır ve onları memnun etmek için kendi ihtiyaçlarını zaman zaman ihmal edebilirler. Bazen kendilerini değerli hissetmek ve onaylanmak için sürekli başkalarına yardım etme eğiliminde olabilirler. Besleyici kişilik özelliği, çocukluk döneminde ve ebeveyn-çocuk ilişkilerinden kaynaklanmaktadır.
Arthur, filmde yazarlık yapan, duyarlı ve düşünceli bir eş olarak karşımıza çıkar. Yazarlık “besleyici” özelliklere sahip bir meslektir. Yazarlar hiç tanımadıkları insanların hayatında önemli yer edinebilir ve gerek entelektüel gerekse duygusal pek çok katkıda bulunabilmektedir.
Besleyici kişiliğinin bir diğer yansıması da Hae Sung ile ilk tanıştıklarında kendini gösterir. Aslında kendisi için tehdit oluşturabilecek bu kişiyi sıcak bir şekilde karşılar ve hemen onun aç olup olmadığını sorar.
Arthur’un Kaygıları
Nora’nın çocukluk aşkı Hae Sung’un buluşmak için New York’a geliyor olması Arthur için endişe yaratıcı olmaktadır. O zamana kadar pek gözükmeyen terk edilme endişesi su yüzüne çıkar.
Diğer yandan Arthur, bu düşüncelerini eşiyle açıkça paylaşıp, konuşabilecek sağlıklı yapıya da sahiptir. Eşiyle kurduğu iletişim, Arthur’un sağlıklı bağlanabilen, olgun ve derin bir kişi olduğuna dair güzel bir ip ucu sunuyor.
Eşinin uyurken Korece konuşması Arthur’u oldukça etkilemiştir. Kendisi hayatı yalnızca İngilizce olarak yaşayabilirken, sevdiği kadının kendisinin hiç bilmediği ve içinde yer almadı bir dilin ve kültürün parçası olması Arthur’un dışlanma endişesiyle kesişmiştir. Böylece Arthur, Korece öğrenmeye başlar. Arthur’un yeni bir dil öğrenme çabası, eşiyle daha derin bir duygusal bağ kurma arzusunun bir yansımasıdır.
Celine Song, “Past Lives” ile hem bir aşk hikayesi hem de derin psikolojik analizler sunarak izleyiciyi büyülüyor. Film, karakterlerin davranışları ve ilişkileri üzerinden ustalık beyaz perdeye işleniyor.