Pazar Kültürü ve Sosyalleşme

Selin K.
Türkçe Yayın
Published in
4 min readFeb 24, 2018

Pazar kelimesi Farsça bāzār kelimesinden türetilmiş. Pazar kelimesi aynı zamanda pazarlarda ticaret yapan tüccarlara da verilen bir isim.

İlk kurulan pazarlara ait bulgular M.Ö. 3000 yılını işaret ediyor. Her ne kadar pazarların gelişimi ve evrimi ile ilgili tarihçelerin ve arkeologların ellerinde fazla bir veri olmasa da ilk olarak şehir merkezlerinin dışında yer alan bölgelerde kurulmaya başlandığını biliyoruz. Kasaba ve şehirlerin nüfusu arttıkça şehir duvarları dışında kurulan pazarların şehirde yaşayanların ihtiyaçlarına cevap vermek üzere sokaklara ve şehirin içine doğru yayılım göstermiş. Zamanla pazarlar; sebze, meyve veya kumaş satmanın dışında ticaretin merkezi olmuş ve bilgi ve ticaretin değiş tokuş alanı haline gelmiş. Aslında pazarların büyümesi ve gelişmesi özellikle Müslüman ülkelerde yeni şehirlerin dolayısıyla yeni imparatorlukların kurulmasına sebebiyet vermiş. (Bütün savaşlar hep insanın aç gözlülüğünden lafı buradan geliyormuş demek ki).

Avrupa ve Amerika’da pazar kültürünün belki bir muadili sayılabilecek sokak pazarları kurulmaya başlanmış. Avrupa ve Amerika’da bu kültürün yaygınlaşması aslında özellikle 17 ve 18. yüzyıllarda İstanbul, Kahire, Bağdat, Semerkant gibi merkezlerde yaşayan sanatçılar sayesinde olmuş. Örneğin, özellikle İsviçreli ressam Jean-Étienne Liotard birçok kez Osmanlı pazarlarını resmetmiş.

Jean-Étienne Liotard’ın bir Osmanlı Pazarı resmi

Ortadoğu’nun en büyük pazarlarından biri olan ve inşası 1455 yılında başlayan gavurların tabiri ile The Grand Bazaar, Tükçesi ile Kapalı Çarşı da yine kendisi tarafından birçok defa resmedilmiş.

Mısır Çarşısı, Kapalı Çarşı, Eminönü Çarşısı, Mahmutpaşa Çarşısı gibi Ortadoğu’nun ve belki de dünyanın en enteresan ve büyük çarşıları bu yaşadığımız toprakların üzerinde. Ama çoğumuz için bir otobüs veya tramvay durağından ibaret.

Avrupa ve özellikle Amerika’da nüfusun artması, yetişen sebze ve meyvelerin çeşitliliğinin ve kalitesinin yeterli olmayışı, dağınık yerleşim sebepleri ile sokak pazarlarından bugünkü adıyla süpermarket dediğimiz ticaret merkezlerinin geçmişi 1910'lu yıllara dayanıyor. ( Düşünün arada yüzyıllar var). İlk “self servis alışveriş” 1916 yılında Clarence Saunders isimli bir girişimcinin Piggly Wiggly isimli marketi ile başlamış.

Kurulan ilk self servis alışveriş dükkanlarında taze et ve sebze satışı 1920'lere kadar mümkün olmamış. Self servis alışveriş dükkanlarının zincir olması çok uzun sürmemiş. 1929 yılındaki Büyük Buhran’ın ardından fiyata karşı duyarlı hale gelen tüketiciler için ucuz et ve sebzeleri satın alabilecekleri süpermarketlerin kuruluşu da Amerika’da 1930 yılını bulmuş.

Bugün ise alkollü içecekler, bebek mamaları, taze sebze ve meyve, unlu mamuller, kurutulmuş ve konserve gıdalar, kozmetik ürünler ve daha birçok ürünü kapsayan süpermarketler pazarların yerini aldı.

Süpermarketler veya pazarlar sadece tuvalet kağıdı veya yemek ihtiyacımızı karşılamıyor. Aynı zamanda sosyalleşmemizi de sağlıyor.

Bugün yalnızlıktan muzdarip özellikle 50 yaşın üzerindeki insanlar süpermarket, eczane, pazar gibi yerlerde sosyalleşiyorlar. Bununla ilgili enteresan bir videoyu aşağıda paylaşıyorum:

Videodaki hanımefendi günlerce kimseyle konuşmadan yaşadığını ve eğer süpermarket veya alışverişe gitmez ise aylar boyu kimseyle konuşamadığını, aslında yaşlı insanların bu nedenle konuşacak birilerini buldukları zaman “çok konuştuklarını” belirtiyor. (İngiltere’deki bu durumdan “Medium’un Yalnızlık Bakanlığını Açıyorum” yazımda bahsetmiştim.)

Süpermarketler çok enteresan bir hadise. Özellikle kendi adıma konuşmam gerekirse, süpermarketlerde zaman geçirmekten oldukça zevk alıyorum. İster yalnızlık deyin ister işsizlik, gerçekten bir bakıma hem spor hem de güzel bir sanat galerisinde geziyormuşum hissi uyandırıyor.

Gelecekte ise özellikle yavaş yavaş hayatımıza giren akıllı buzdolapları ve ev sistemleri süpermarketlere veya pazarlara gidip günde ettiğimiz 2 kelamı da bize çok göreceğe benziyor. Sütünüz veya yumurtanız kalmadığında siz fark etmeden buzdolabınız siparişi veriyor ve siz de kimseyle iletişim kurmadan temel ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz. Bazılarımız için bu harika bir fikir.

Fakat 2050 yılına varmadan dünyadaki 9 milyar insanın nasıl beslenebileceği ve bunun sürdürülebilirliği şu an en büyük problemler arasında yer alıyor. Bunun en büyük sebepleri ise doğal kaynak yetersizliği ve iklim değişiklikleri. Bu nedenle ürünleri daha küçük yerlerde (mümkünse sergilemeden) ve tüm tarihçesini görebileceğiniz yapay zeka destekli süpermarketler kurulum aşamasında.

İlk test İtalya’da bulunan global market zinciri Coop tarafından uygulamaya konmuş durumda. Ne kadar güzel veya korkutucu olduğunu sizin yorumunuza bırakıyorum. (İkizlere takke sorunsalından hoşlanmayanlar için birebir.)

Sizi bilmem ama benim sebzeyi, meyveyi koklamadan nereden geldiğini bilmeden, sokağıma kadar getiren pazarcı ile iki sohbet edip ahbap olmadan boğazımdan geçirmeyi içim elvermiyor.

Sabahattin Ali çok doğru söylemiş:

“Zaten yalnızlığımın sebebi kitaplardaki kahramanları semtimde bulamayışım değil miydi?”

Sevgiler,

Sponsor | Podcast| Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--