Peki Bu Ay Neler Oluyor?

“Geldik, çağı gördük ve ürperdik.”

Muhammet Enes Kaya
Türkçe Yayın
4 min readMar 22, 2024

--

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Bir tekstil fabrikasında başlattıkları grevde çıkan ya da kasıtlı meydan gelen yangında 129 kadın can verdi. Bu feci olayın tarihi 8 Mart 1857’ydi. 40 bin kadın işçi, ABD’nin New York kentinde, bir dokuma fabrikasında greve başladı. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın başlangıcı, 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Savaşta doğup savaşta şehit olan bebeklerden bahsediyoruz. Peki ya çocuğunun cesedini kollarında taşıyan Gazzeli annenin de günü mü?

14 Mart Tıp Bayramı

14 Mart 1827’de, II. Mahmud döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Aşağıdaki görselde Filistin’deki bir hastaneden görüntü mevcut, durumun vahimliğini size bırakıyorum.

22 Mart Dünya Su Günü

22 Mart 1993 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen karara göre 22 Mart Dünya Su Günü olarak ilan edilmiştir. Burada asıl amaç dünya ülkelerinde gittikçe büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmektir. Herhalde bu dünya ülkeleri dedikleri, birtakım kişilerin listeye dahil ettiği birkaç sömürü devletinden ibaret çünkü bu ‘asıl amaç’ olarak belirtilen şey herkes için geçerli değil ortada çifte standart mevcut.

Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi Avrupa uygar değildir! Avrupa; bir kaç yüzyıllık yaldızı olan hunhar, barbar kavimlerin birleşmesiyle oluşmuş sömürgeci katiller ordusudur.”

Ne yazık ki onlarca ülkenin yöneticisi sessiz kalmak bir yana bu zulmü açıktan desteklemeye devam ediyor. Daha önceki içerikte bahsettiğim gibi İNSANLIĞINI KAYBETMEYEN İNSANLAR çeşitli protestolara, yürüyüşlere, boykotlara başvurarak zulmü durduramasa da duyurmaya çalışıyorlar.

Peki bizim ülkemizdeki barbarlara ne demeli? Artık hakikati haykırmakta suç oldu. Sırf soykırıma göz yummadığı için düşüncesini “özgürce” ifade ettiği için evinden, işinden edilen insanlar peyda olmaya başladı. Ne ara bu hale geldik anlamış değilim. Nerede düşünce ve fikir özgürlüğü, insanları bu duruma maruz bırakanların vicdanı nerede? Bir kimseye düşüncesinden dolayı çeşitli baskılara, yaptırımlara maruz bırakmak ne kadar İNSANİ! Selam olsun düşüncelerini tutsaklaştırmayanlara, her ne pahasına olursa olsun hakikati haykırmaktan geri durmayanlara!

Yukarıda da belirtildiği gibi bu ayda bazı tarihlerin isimlendirilmesi bu şekildedir. Peki dünya geneline baktığımızda bu günler herkes tarafından kutlanıyor mu? Dünya kadınlar gününden bahsettik; peki bugün Filistin, Doğu Türkistan gibi zulme ve birçok dile getirilemeyen haksızlığa maruz kalan kadınların da günü mü?

Akabinde Tıp Bayramı’ndan bahsettik. Bugün Gazze’de mezbahaneye dönmüş hastanelerde kan gölünde yüzen tıpçıların da günü mü? Dünya Su Günü’nden bahsettik. Geçelim temiz suya erişmeyi kirli suya dahi erişmelerine müsaade edilmeyen Gazzeli’lere ne demeli!? Peki bugün açlıktan ve susuzluktan hayata gözlerini yuman, sınırdan su almak isterken zalimlerin kurşununa hedef olan mazlumların da günü mü?

Bu soruların cevabını hepimiz çok iyi bilsekte bir takım kişilerin günah çıkarmak amacıyla isimlendirdiği ve bilinçsizce anıldığı günlerden birçoğuna değinebiliriz. Lakin bu yakın tarihler, gündemde var olan zulme göz yumulurken diğer taraftan kendimizi kandırarak bu günlere aidiyet besleyerek bencilce kutladığımız ve bununla övünerek medyaya yansıttığımız günlerden sadece birkaçıdır.

Vicdanımızı sorgulamalı, insana insan olduğu için değer vermeli, ve asla iki yüzlü bir yaklaşıma girmemeliyiz. Bu sözler belki de ağır ithamlar olabilir ancak son zamanlarda medeni Batı’nın Ukrayna-Rusya savaşında sergilediği tavır ve İsrail’in Filistin soykırımında sergilediği tavır gözden kaçmış olamaz. Hal böyle olunca bazı durumları sorgulamak ve empati kurmak kaçınılmaz bir hal alıyor. Peki biz bu olaylar karşısında nasıl tavır sergilemeliyiz? Önce kendi içimizdeki insanlığımızı önemsemeli ve sorgulamalı, ardından büyük çaplı insanlığı sorgulamalıyız. ÇÜNKÜ KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMEDEN HİÇ KİMSEYİ DEĞİŞTİREMEYİZ.

İçeriğime vakit ayırıp okuyan herkese çok teşekkür ederim. Belki de sürekli aynı konulara değiniyorsun diyeceksiniz lakin bu konu gündemden düşmemeli. Mazlum coğrafyalar bir başına ateşin içerisine bırakılıp zalimlere fırsat verilmemelidir. Sözlerimi Mehmet Akif Ersoy’un dizesi ile bitiriyorum, ‘zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem’. Değerli yorumlarınızı bekliyorum, saygılarımla.

KAYNAKÇA

https://images.app.goo.gl/UV6JPrvciN7znghR7

--

--