Plastikle Tıkanmak

Hümeyra Üzel
Türkçe Yayın
Published in
8 min readJul 28, 2020
Fotoğraf: JUSTIN HOFMAN/ National Geographic
Fotoğraf: JUSTIN HOFMAN/ National Geographic

Üstteki Fotoğraf: Endonezya’nın adalarından birinin açıklarındaki bir denizatı, akıntıda ilerleyebilmek için bir deniz çayırı ya da doğal bir döküntü yerine bir kulak çubuğuna tutunmuş.

Yazı: Hümeyra Uzel - Ocak 2020

Dünyanın en derin çukurunda ne olabileceğini hiç düşündünüz mü? Pasifik Okyanusu Guam adası yakınlarındaki Mariana Çukuru 19. yüzyıldan bu yana bulunmuş dünyanın en derin çukuru olarak geçiyor. Sonar adı verilen ses dalgaları kullanılarak derinlik ölçme yöntemi ile çukurun okyanus yüzeyinden yaklaşık 11 kilometre (10994 metre) aşağıda olduğu keşfedildi. Ve o zamandan bu yana çukura toplamda üç iniş gerçekleştirildi. Bunlardan birisi ise geçtiğimiz sene, Mayıs 2019’da, yapıldı. Yüzey örnekler almak için inceleniyordu. Peki görünenler arasında ne vardı? Plastik poşetler!

Hafif, güçlü ve ucuz bir madde olan plastik “At Gitsin Yaşam Tarzı”nın getirdiği plastik tabaklar, bardaklar vb. gibi ürünlerin yanı sıra günümüzde de yüksek oranları ile dikkat çeken diş fırçası, lastik, sigara ve streç film gibi birçok nesnenin ortak noktası haline geldi.

Plastik 19. yüzyılın sonunda keşfedilip kullandığımız tarzda üretimlerine 1950 civarında başlandı. Özellikte o dönemin Amerika’sında gördüğümüz ev hanımı dostu, “At Gitsin Yaşam Tarzı” politikasıyla da piyasaya sürülmesi 50’lerden bu yana dünya plastik üretimini katlanarak arttırdı. 1950’de 2.1 milyon ton olan üretim miktarı, 1993’te 147 milyon tona,2015’te 407 milyon tona yükseldi.

Bir deniz ekoloğu olan Richard Thompson, atık oranlarının endişe verici biçimde artmasına rağmen kara üzerindeki veya kıyıya vuran atık oranın aynı hızda bir artış göstermediğini fark edenler arasındaydı. Akıldaki soru şu olmuştu: Bu plastikler neredeydi? Thompson, zarar potansiyelli bu maddenin nerede olduğunu bilemezsek onun nereye, nasıl zararlar verdiğini bulamayacağını düşündü.

Bu sorunu çözmeye ortak olanlar arasında olan Thompson 2004’te yayımladığı raporunda dalgaların ve güneşin bu plastiği minik parçalara ayırdığı üzerine çalıştı ve ilk kez mikro-plastik terimini kullandı. Bu mikro-plastik parçalar o kadar minik hale geliyor ki artık deniz canlıları onları fark etmeden yiyebiliyordu. Örneğin, ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nden deniz biyoloğu olan Matthew Savoca, hamsi gibi balıkların plastik parçalarını, yosuna kaplandığında yiyecek gibi koktuklarından yediklerini fark etmiş. Bunun yanı sıra da su kuşlarının da gerçek yiyecek bulmak adına uzaklara gidip geri geldiklerinde de yavrularına yine yemek için plastik getirdiklerini söylüyor.

Bir diğer örnekse şu: ODTÜ’nün Deniz Bilimleri Enstitüsünün 2015–2018 yılları arasında Mersin ve İskenderun körfezlerinde yaptığı araştırmada, içerisinde istavrit, çipura,barbun ve uskumrunun da bulunduğu 28 türden bin 337 balığın yüzde 58’inin sindirim sisteminde mikroplastik bulundu. Ve bilim insanlarının araştırmalarına göre, mikroplastikler balıkların bağırsağından yediğimiz kısma,kas yapısına geçmiyor. Yine de insanların bu plastikten etkilenip etkilenmediği kesin değil.

Bir diğer endişe verici olansa sulardaki nano plastikler. Plastikler, eninde sonunda ayrışıp bir metrenin 100 milyarda biri haline-yani gözle görülemez bir hale geliyor. Endişe verici olan şeyse şu: Bu minicik plastikler hücrelere nüfuz edip organlara ve dokulara girebiliyor. Fakat yiyeceklerdeki nano plastikleri tespit edecek bir teknoloji daha mevcut değil. Bu da nanoplastiğin insan vücudu tarafından emilip emilmediğine dair verilerin olamamasına yol açıyor.

Fotoğraf: RANDY OLSON/ National Geographics

Üstteki fotoğraf: Madrid’deki Luzinterruptus adındaki sanat topluluğu, plastik atıkların çevreye olan etkilerine dikkat çekmek adına Kibela ile birlikte iki nehri 60 bin kadar atık plastik şişe ile doldurdu.

Bunların yanı sıra plastiğin, hayvanlar üzerindeki etkileri bilindiğinden dolayı nehirlere ve denizlere ulaşımının azaltılması gerekiyor. Bu durum için, Elizabeth Royte National Geographic’in 2018 Haziran sayısı için yazdığı makalesinde şöyle diyor: “Bazı plastik türlerine yasak getirilebilir. Kimya mühendisleri biyoçözünür polimer formülleri geliştirebilir. Tüketiciler tek kullanımlık plastiklerden kaçınabilir. Gerek sanayi sektörü gerekse hükümetler, bu malzemeleri toplayıp geri dönüştürecek altyapıya yatırım yapabilir.” Ama o, maddelerin biyoçözünürlüğünün gerekliliğini savunurken de Avrupa Birliği biyoçözünürün şuanlık işlevsel olmadığını ve yere çöp atmaya bile teşvik ettiğini iddia ederek biyoçözünürlük konuşmalarını askıya alıyor.

Dünyada her yıl 8 milyon ton atık denizlere dökülüyor. Ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) Yaprak Arda’nın National Geographic 2019 Kasım dergisinde yayınladığı makalesindeki raporuna göre dünyada en fazla atık üreten bölgeler arasında bulunan Akdeniz’in atıklarının %95’İni plastik oluşturuyor. Ve bölgede 1,25 milyon mikroplastik bulunuyor.

Aynı makaleye göre, Akdeniz’deki plastiklerin üçte ikisine Mısır, Türkiye ve İtalya sebep oluyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 7,8 milyon ton plastik üretilirken bu plastiklerin 3,7 milyon tonu plastik atık oluyor. Bunların 1,1 milyon tonu da doğaya karışırken geri dönüşüm oranı %6.

Bu plastiklerin suda kirliliğe yol açmasının yanı sıra-Yaprak Arda’nın makalesine göre- Akdeniz’deki 134 deniz canlısının bu plastikleri yediği, 270’ten fazla türün bunlara takıldığı ve 240’tan fazla türün de bu plastiği yuttuğu belirlenmiş.

1970’li yıllarda okyanuslardaki plastiklerin varlığının tespitinin ardından Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler Birleşmiş Milletler Çevre Programı altında birleşti. 1978 yılında, Türkiye’nin de taraf olduğu Akdeniz ülkeleri arasında Akdeniz’deki kirliliği önlemek ve azaltmak adına Barcelona Sözleşmesi yürürlüğe girdi. Çalışmalar, Akdeniz’deki çöplerden kaynaklanan kirliliğe dair az veriye sahip olan ülkelerin yeterli veri elde etmek adına yaptıkları işbirliği ile başladı.

Siyasi kurum çalışmalarının yanında akademi de çalışmalara katıldı. Örneğin ODTÜ deniz bilimleri enstitüsü, 2015’ten de önce 1983–1984 yılları arasında Mersin ve İskenderun’nun kıyı bölgelerindeki tabanı plastik oranını bulmak amacıyla inceledi. Araştırma sonucunda ise her kilometrekare başına 88 ton plastik atık düştüğü bulundu.

Enstitünün 2015–2018 yılları arasındaki çalışmasında ise-2013 tarihli bir çalışmaya göre- Kuzeybatı Akdeniz’de kilometrekare başına düşen mikroplastik parçacık ortalama 100 bin iken Türkiye’nin Akdeniz sahillerinde bu oran ortalama 140 bin mikroplastik parçacık.

Yukarıda da belirtildiği gibi bu plastiklerin hayvan ve insanlar üzerindeki etkileri araştırılıyor. Plastikler kendilerinin yanında kendileri ile beraber üzerlerindeki kimyasal maddeleri de suya taşımış oluyor. Kimyasalların bazıları normal hormon fonksiyonlarını etkileyen endokrin aksatıcı olarak tanımlanıyorlar. Örneğin alev geciktirici kimyasallar çocuklarda ve fetüste beyin gelişimini etkileyebiliyor. Bileşiklere tutunan bir diğer plastikler ise kansere veya bir takım doğumsal kusurlara neden olabiliyor.

Plastiklerin ve içlerinde barındırdıkları kimyasal maddelerin etkileri bulundukları fiziksel ve kimyasal ortama göre farklılık gösterebiliyor. Özellikle sindirim aşamasında birtakım değişikliklere uğrayabilyor.

ODTÜ’nün bu çalışmalarının yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da çalışmalar yürütüyor. Bakanlık ülkemizdeki deniz kirliliğinin takibine yönelik çalışmalar yapıyor. Bakanlık, denizdeki çöplerin yönetimine dair bir Deniz Çöpleri Yönetimi mevzuatı hazırlıyor. Deniz Temiz Derneği(TURMEPA) ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı(TÜDAV) gibi bir takım kuruluşlar da bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra deniz dibi temizliği gibi bir takım çalışmalarla etkin bir biçimde mücadele ediyor.

Fotoğraf: RANDY OLSON/ National Geographics, Fotoğrafın Adı: Plastik Kıyameti

Kurum ve oluşumlar tarafından yapılan bu büyük çaplı programların yanı sıra işin bireysel bir kısmı da var. Mesela tek kullanımlık plastikler, pet şişeler, ayakkabılar, diş fırçaları ve streç filmler plastik kullanımında en çok dikkat çekenler arasında. Çoğunlukla polistirenden üretilen tek kullanımlık bu tarz plastiklerin kullanımında bireysel azaltmaya gidebiliriz. Tik Root National Geographic için yazdığı yazısında şöyle diyor :”Yeniden kullanılabilen gereçler taşıyın. Tek kullanımlık gereç kullanıyorsanız biyoçözünür ya da komposto dönüşebilir malzemeden yapıldığına emin olun. Plastik gereç kullanmayan işletmeleri seçin.”

Kullan at malzemelerin yanı sıra pet şişeler de oldukça dikkat çekenler arasında. Laura Parker’ın aynı sayı içinde yayımladığı bir diğer raporunda 1 dakikada alınan pet şişe sayısının 1 milyon olduğundan ve pet şişenin geri dönüştürülebilir olmasına rağmen 2016’da satın alınan pet şişelerinin yalnızca yarıdan azının toplandığından bahsediyor. Bunun yanı sıra plastiğin zamanla çözünerek özellikle denizlere verdiği zararlara da zaten değinildi. Laura Parker raporunun devamında şunları ekliyor: Yeniden kullanılabilir şişeler taşınabilir diyor. Ve tüm plastik şişeler geri dönüştürülmeli.”

Alejandra Borunda’nın National Geographic 2019 Aralık sayınındaki raporuna göre 2018’te üretilen ayakkabı çifti sayısı 24 milyardan fazla. Ve ayakkabılar için malzemeler karmaşık şekillerde dikiliyor ve kalıplara dökülüyor; bu da ayakkabıların geri dönüşümü çok zor ,Borunda’nın deyişiyle imkansız, kılıyor. Bunun üzerine çözüm olarak ayakkabıların olabildiğince uzun süreli kullanımının, daha az sayıda ayakkabı alımının ve eskileri atmak yerine bağışlamanın verimli olacağını söylüyor.

Borunda bir diğer raporunda ise diş fırçalarına değiniyor. Plastiğin çözümünün zorluğundan yola çıkarak kaba bir hesapla 1930’lardan beri üretilen her bir diş fırçasının şu an dünyanın herhangi bir yerinde çöp olarak varlığına devam ettiğinden bahsediyor.

Peki bu çözümlerin uygulanabilirliğini arttırmak için en önemli etkenlerden biri ne? Bilinç. Yani bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor.

Plastik atığın çokluğundan ve özellikle o atıkların fazlasıyla suya ulaşmalarından yukarıda bahsedilen çalışmalar yapılıyor ve bilgisizlikten ve Birleşmiş Milletlerin biyoçözünürlü ürünleri yere çöp atmayı teşvik ettiği iddiası gibi nedenlerden dolayı da belki plastik atık oranında yüksek artış gerçekleşiyor.

Greenpeace ve National Geographic gibi oluşumlar eylemlerin yanı sıra malum plastik atık oranına ve zararına yönelik bilinçlendirmeyi arttırmak için hem sitelerinde makaleler yayınlayıp hem de dergi çıkararak- bazen de reklamlar ile- çalışmalar yapsalar da özellikle reklam hususunda olmak üzere biraz pasif kalıyorlar. Çünkü sorun şu ki o makaleleri, genel çerçevede dergileri, ilgilenenler alıyor ve okuyor. Okusalar bile bunların kişi üzerinde ani bir etki oluşturması mümkün değil. Peki bu husustaki asıl soru ne olmalı? Soru şu: İnsanlar neden bu konularla ilgilenmiyor? Ve bunun kaynağı ne? Her şeyin aile içinde başladığında hemfikir olduğumuzu varsayıyorum. Terbiyenin, ahlakın, sorumluluk bilincinin… Bu gerçek, bizi ailelerin bilgisizliğine yönlendiriyor. Aileler bilgisiz ve bahsi geçen bu konuda bilinçsiz oldukları vakit de bu bilinci çocuklarına veremiyorlar. Bunun sonucunda da gençten yaşlısına yere kolayca çöpünü atan insanlar görüyoruz.

Peki bunun daha etkin bir çözümü ne? Bu bilinçlendirme çabalarının bir manada eksik kaldığı ortada. Yani hem ailelerin hem de çocuk ve genç dediğimiz kitlenin bu noktada daha etkin bir biçimde bilinçlendirilmesi gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı; Çevre Bakanlığı, Greenpeace, National Geographic ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü gibi bir takım devlet kurumları ve özel oluşumlarla iş birliği içerisinde çalışabilir. Örneğin ilkokul,ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik her bir okul düzeyi için-onların durumu kavrayabileceği biçimde-bu konuda bilinci yerleştirmek adına çalışmalar yapılabilir. Örneğin bir ilkokul ve anaokul çocuğu için plastiği o yaştan tanayacağı ve onları nereye koyacağını öğreten birtakım oyunlar geliştirilebilir tasarımcılarla. Bunun yanı sıra öğrencilerin aileleri de gerekli bilinçlendirme çalışmalarına dahil edilebilir.

Derin deniz çukurlarından kuzey kutbundaki buzullara kadar plastiğe birçok yerde rastlıyoruz ve asıl sıkıntı olansa bu plastiklerin küçücük parçalara bölünüp temizlenmesindeki zorluk ve özellikle de deniz canlılarına olan etkileri. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Temel Bilim Bölümünden Dr. Olgaç Güven’in de dediği gibi plastiği hayatımızdan çıkarmak ne olası ne de mantıklı. Asıl yapılması gereken onu azaltmayı başarabilmek.

Kaynakça:

Güven O.,(Haziran 2018) “National Geographic Türkiye (Plastik: Türkiye — Sularımız Temiz mi?) ISSN: 1302–8464”,ss.104–107

Parker Laura,(Haziran 2018)”National Geographic Türkiye( Plastik: Onu Biz İcat Ettik. Onsuz yaşayamıyoruz. Ve artık içinde boğuluyoruz.)ISSN:1302–8464”,ss 52–81

Uygun Onur, National Geographic Türkiye(Balıktaki Plastik),ISSN:1302–8464”,ss 32,,2018

Royte Elizabeth,(Haziran 2018) ”National Geographic Türkiye( Plastik: Sağlık- İnsan Açısından Tehlikeli Mi?) ISSN:1302–8464”,ss 96–99,

Parker Laura,(Aralık 2019) ”National Geographic Türkiye( Plastik Bağımlılığımız- Pet Şişeler) ISSN:1302–8464”,ss 82,

Root Tim,(Aralık 2019) ”National Geographic Türkiye( Plastik Bağımlılığımız- Kullan-At Malzeme) ISSN:1302–8464”,ss 82

Borunda Alejandra (Aralık 2019) ”National Geographic Türkiye( Plastik Bağımlılığımız- Diş Fırçaları, Ayakkabılar) ISSN:1302–8464”,ss 82–83

Arda Yaprak (Aralık 2019) ”National Geographic Türkiye( Plastik Bağımlılığımız- Kıyılarımızdaki Kirlilik…) ISSN:1302–8464”,ss 90–91

Discovery Channel (Expedition Being Filmed For ‘Deep Planet’ A Five-Part Discovery Channel Documentary Series To Air Later In 2019 raporu)(13 Mayıs 2019)

Morella Rebecca,14 Mayıs 2019) BBC Türkçe, “Amerikalı kâşif Victor Vescovo’nun rekor dalışı: 11 kilometre derinde plastik de bulundu”

(ODTÜ’nün makalede bahsedilen araştırması: KIDEYŞ Ahmet Erkan, mavibayrak.org, “ODTÜ — Deniz Bilimleri Enstitüsünde deniz atıkları/mikroplastik araştırmaları ve ilköğretime yönelik “Denizimi Tanıyorum Koruyorum Eğitimi”)

Bana sosyal medya hesaplarımdan ya da humeyra.uzell@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Merhaba, yazımı beğendiyseniz paylaşarak ve alkış atarak destek olabilirsiniz. :)

Diğer yazılarım için:

--

--

Hümeyra Üzel
Türkçe Yayın

Düşünmek, sorgulamak ve fikir alışverişinde bulunarak öğrenmek adına yazmaya başladım. #KitapRaporları @Gaia Dergi | @Tedev Genç Sanat Dergisi