Platon’a Selam, Mağara Korkusu

Sümeyra Özçelik
Türkçe Yayın
Published in
2 min readApr 18, 2023

“Sen.” dedi. “Geçmişten korkuyorsun.”

Bir an bile tereddüt etmeden “Evet.” dedim. Korkuyordum. Saklamaya lüzum yoktu. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum bazı anılardan. Adı üstünde anı oysa değil mi? İşte öyle değil.

“Ama neden?”

Bir şey keşfetmiş gibi bir tavrı vardı. Keşfettiği şeyin nasıl çalıştığını bilmiyor gibi de bir şaşkınlığı. Gözlerini açmış, kaşları kalkmıştı. Onun bu haline bile gülümseyemedim. Zira geçmiş ve korkmak kelimelerini aynı cümle içinde kullanınca kaçtığım ne varsa zihnimin dehlizlerinden gün yüzüne çıkıyordu. Benim gün yüzü görüşüm de ancak bu kadar oluyordu.

“Bir cevabın yok mu?”

Sorusuyla şu ana geri döndüğümde bir saniye düşünmek istedim ama yapamadım. Biliyordum, şu an kendi kendime kalsam yine onlarla boğuşacaktım. Aman vermeyeceklerdi bana. Dikkatim dağılana kadar bu böyle sürecekti. Saklamadım ben de, paylaştım.

“Şu an bile onlarla boğuşuyorum. Asıl nedenine dair hiçbir fikrim yok. Çok teori ürettim ama hangisi doğru hiç bilemedim. Bir sene var, hayatımın mağara dönemi. Elleri bağlı ve duvara dönük insanım. Gölgesine inanacağım bir ateş bile yok. Ben cezalıyım. Oysa suçum yok.”

Pür dikkat beni dinliyordu. Sözlerimi bitirdiğim an gözlerini kırpmaya başladı. Sahiden o kadar odaklanmış mıydı?

“Onları geride bırakmak bu kadar mı zor?”

Gülümsedim. Anlamaya mı çalışıyordu, yargılıyordu mu tam kestiremiyordum ama ilgisine hayran kalıyordum.

“Ben onları çoktan arkamda bıraktığımı sanıyordum. Geleceğime hiçbirini taşımak istemezken anıları hiç hesaba katmamıştım. Onlardan kurtuldum derken anılar yetiyor. Oysa şimdilerde artık kendileri de var.”

“Karşılaştınız mı?”

Kafamı salladım.

“Karşılaştık ve eminim ki karşılaşmaya devam edeceğiz.”

“Küçük yer tabii.”

“Ondan ziyade bir hesap katma durumumuz olduğuna inanıyorum. Olması gereken bir şey var. O olana dek ben bunu yaşayacağım. Onlar açısından havanın hoş olduğu inancındayım aynı zamanda. Belleğin unutamayışının acısını ben bir başıma çekiyor olsam da bu bizim ortak paydamız.”

Gülümsedi kocaman. “Çok güzel konuştun.” dedi. “Onlarla da böyle konuş.”

Burukça gülümsedim.

“Konuşunca beni bul olur mu? Bu kez anıların acı vermeden seninle geçmişi yad etmek istiyorum.”

Yüzümdeki gülümsemeyi silmeden “Umarım.” dedim. “Ben de çok isterim.”

Gerçekten ister miydim, bilemedim. Bu kez o acıyı özlemekten çekindim.

--

--