Rüyaları Hacklemek ve Zihin Kontrolü

Selin K.
Türkçe Yayın

--

Gördüğümüz rüyalar kendi rüyalarımız mı? Veya yaşadığımız hayat kendi hayatımız mı? Sevdiğimiz renk veya favori yemeğimiz gerçekten kendi seçimimiz mi? Hayatta en kendimizden emin yaptığımız seçimleri gerçekten biz mi yapıyoruz?

Hayatımızı şekillendirmede veya yaptığımız seçimlerde sosyo-kültürel ve çevresel faktörlerin önemi pek tabiki çok büyük. Fakat kararlarımızı ne zaman veriyoruz? Örneğin, hiç uykudan kalktıktan sonra aklınıza harika bir fikir geldi mi? Veya uyur-gezer hiç alışveriş yaptınız mı?

Uykularımızı kimi zaman uyumadan hemen önce gördüğümüz, dinlediğimiz veya tattığımız şeylerin etkilediği son yapılan araştırmalar neticesinde kanıtlandı. Peki kaçımız elinde telefon uykuya dalıyor? Ben siz cevap vermeden cevap vermek isterim. Nerdeyse hepimiz.

Artık Facebook eski popülerliğini yitirdiği için en çok kullanılan sosyal medya aracı Instagram olmuş durumda. Bunun birçok nedeni var. Daha kolay anlaşılır olması, çok fazlaca beyin terletmek zorunda kalmamak ve beynin görsel ve ödül bölümüne kolayca çekilen bir ziyafet.

Eminim ki bu yazıyı okuyanların hiçbir gönderi paylaşmasa bile bir Instagram hesabı vardır. Açıkçası çoğumuzun öyle midir bilmem ama benim kendi hesabımla aramda bir love and hate vak’ası mevcut. Adeta yaşayan ve benden bağımsız kendi kararlarını veren bir organizma gibi. Çok kere küsmüşlüğümüz ve kendisini cezalandırıp kapatmışlığım vardır.

Fakat ben bu yazıda Instagram hesabımla olan ilişkimden ziyade bu tür sosyal medya araçlarının rüyalarımızı ve zihnimizi nasıl etkilediğine dair biraz dolanmak istiyorum.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Instagram kullanımı her geçen yıl daha da çok artmakta.

Yukarıda yer alan grafiği özetleyecek olursak Instagram dünyada şu an en çok kullanılan sosyal medya aracı. Haziran 2018 verilerine göre aktif kullanıcılar 1 milyarı aşmış durumda.

2008 yılında yayınlanan Consciousness and Cognition isimli çalışmaya göre; siyah beyaz televizyon ile büyüyen deneklerin çoğu renkli televizyon veya sosyal medya kullanan diğer deneklere göre rüyalarını gri veya siyah renkli görmekteymişler. (Köpeklerin de siyah beyaz gördüğü iddia edilmekte)

Rüyalar üzerine çalışma yapan araştırmacılar “devamlılık hipotezi” (continuity hypothesis) fikrini desteklemekteler. Buna göre kafamızı meşgul eden günlük düşünce ve problemlerimizi uykuda çözmek veya uykumuzda bu problemlerle baş etmeye devam edişimiz anlamına geliyor. (Beni engellemiş Instagram’dan lanet olsun!)

Son çalışmalara göre de internet ve sosyal medyanın rüyalarımızı etkilediği de ortaya konmuş durumda.

Gackenbach ‘ın çalışmalarına göre kullandığımız sosyal medya aracı rüyalarımıza etkisi olduğu. Bu etki cinsiyete göre de farklılık göstermekte.

Video game oynayanların daha fazla lucid rüya gördüğü ( kontrol edilebilen rüya) ve kadın video gamerların erkek gamerlardan daha fazla kabus gördüğü tespit edilmiş.

Eğer sosyal medya, video oyunları rüyalarımızı kontrol ediyorsa bu reklamcılıkta nasıl kullanılıyor? Sosyal medya ürünleri nasıl bu kadar hayatımızın parçası oluyor ve arzulanabilir hale geliyor?

Peki neden Facebook veya Instagram’a bildirim geldiğinde birden heyecanlanıyoruz ve telefonumuza veya bilgisayarımıza bakma ihtiyacı duyuyoruz? Bunların hiçbiri tesadüf değil.

Kumarhane Teorisi

Gelen iletiler, bildirimler, mesajlar, uyarılarda kullanılan sesler, ikonografi ve renkler kumarhanelerde yer alan oyun makinelerindeki ışıklar, sesler gibi beyni uyarmaya programlanmış durumda. Mesaj sesinizi bu bilgiyle tekrar dinlerseniz ne kadar benzer olduklarını anlayacaksınız.

İşte kullanılan bu sesler dikkatimizi çekmekte bizi tatmin ederek (onaylanma, beğenilme) beyinde dopamin salgılanmasına neden olmakta ve gitgide bizi bir sosyal medya bağımlısı haline getirmekte.

FOMO (Fear Of Missing Out)

FOMO yani “bir şeyleri kaçırmış olma korkusu” arkadaşlarımızın internette veya sosyal medyada kaçırmış olmaktan dolayı hissedilen sosyal bir anksiyete/ endişe olarak tanımlanıyor. Bu nedenle sabah ilk yaptığımız şey sosyal medya hesabımızı kontrol etmek.

Onaylanma İsteği

Her defasında gönderdiğimiz iletilerin paylaştığımız Mevlana’ya ait sözlerin veya Cemal Süreya şiiri alıntılarının beğenilmesi (like) karşısında çoğumuz bir heyecan fırtınası yaşamıyor muyuz? Ne kadar çok like o kadar çok mutluluk ve o kadar çok farkedilip onaylanma. Kendinizin bile yazmadığı bir şiir için övünüp iyi hissetmek neden?

Daha çok like almak tabiki bir tek sizin başarınız değil. Facebook ve Instagram gönderilerinizi daha popüler ve sizi daha “görünür” kılmak için elinden geleni yapıyor merak etmeyin. Örneğin, Facebook algoritmaları paylaştığınız içeriğin dağıtımı konusunda şöyle bir yapıya sahip. Sabah paylaştığınız ilk gönderi en geniş çaptaki dağıtıma maruz kalıyor. Bunun sebebi sizi Facebook’a daha bağımlı hale getirmek. Sabahtan akşama kadar gönderinizin kaç beğeni aldığına bakmak (örneğin her 10 dakikada bir Facebook sayfanızı yenilemeniz) bu yüzden. Bu durum, beynin ödül bölgesini devamlı ayık ve canlı tutuyor. Yukarıda bahsettiğim kumarhane teorisinin gerçek hayattaki hali bir bakıma.

Peki, internet ve sosyal medya bizi gerçekten ikna edebilir mi?

Captology:

Captology (CAPT- Computers as Persuasive Technologies) ikna edici teknoloji üzerine yapılan bir çalışma. Bu araştırma, insanların davranışlarını değiştirmeyi amaçlayan bilgisayar, mobil telefonlar, internet siteleri, kablosuz ağ teknolojileri, video oyunları gibi interaktif ürünlere ilişkin tasarımları içeriyor. Örneğin, artık bir konuyu araştırmak için ansiklopedi veya kitaplara uzanmak yerine Google’da aratmamız yeterli oluyor. Google’da alacağımız cevabın doğru, güncel ve bilimsel olduğuna inandırılmış durumdayız. Veya aradığınız bir kitabı mahallenizdeki kitapçı ( her mahallede kitapçı olmadığını biliyorum örnek işte benimkisi) yerine Amazon’dan daha çabuk daha kolay elde edebileceğimize yine inandırılmış durumdayız. Tabi bu ikna sürecindeki en önemli etmenler ise hız ve kolaylık.

Tüketici kültürünün ağababalarından sayılan Edward Bernays tüketim ve reklam için ise şu kelamları ediyor:

İnsanlar, eskimesini bile beklemeden yeni şeyler almak ve bunları tüketmek, bu ürünleri arzulamak için eğitilmeli. Tüketim kültürünü baştan yaratmalı ve tüketicileri satın almaya ihtiyaçları olduğuna inandırmalıyız.

Bernays aslında safi olarak bir zihin kontrolü alt yapısının temellerini 1928'de atıyor. O zamanlar bu her ne kadar tüketim üzerine olsa da ilerleyen yıllarda bu fikir daha da enteresan bir hal alıyor.

Sosyal medya ürünleri günlük hayatımızı ve davranışlarımızı biz farkında olmadan normalleştirerek rayımızı değiştiriyor. Peki sosyal medya kullanılarak zihnimizi kontrol nasıl ediyorlar? Veya edebiliyorlar mı? Uyanıkken zihnimizi kontrol edenler rüyalarımızı da kontrol edebiliyorlar mı?

Zihin Kontrolü/ Beyin Yıkama

Zihin kontrolü veya beyin yıkama, çıkarcı kişi veya grupların “kendi isteklerine başkalarına sistemli bir şekilde etik olmayan yollarla, ikna edip alıştırması” işlemi olarak tanımlanmakta. Terim; kişilerin düşünce kontrolü, davranışları, duyguları veya karar vermelerini bozacak, psikolojik veya psikolojik olmadan uygulanan herhangi bir yöntem için kullanılıyor. (Tanıdık geldi mi?)

Zihin kontrolü sadece edebiyat veya bilimkurguya malzeme olan uydurma bir konsept değil. Aksine, 1950'li yıllarda CIA tarafından 20 yılı aşkın bir süre boyunca uygulanmış olan bir teknik. (Hala da uygulandığı düşünülüyor. Özellikle Britney Spears, Katy Perry, Lady Gaga gibi bugünün popüler isimlerinin, kitlelerin zihinlerini kontrol etmekte oldukları, şarkıları aracılığıyla subliminal mesajlar verdikleri hala tartışılmakta.)

Zihin kontrolünü kolaylaştıran birçok yan yöntem de mevcut. Bunlardan en çok kullanılanı saykodelik uyuşturucular (LSD,Meskalin).Bu yöntemin kökleri ise Nazi Almanyası’na dayanmakta. Zihin kontrolünü kolaylaştıran bir diğer yöntem ise deneğe yapılan işkence.

Zihin kontrolünün modern dönemdeki öncülerinden biri olan CIA, zihin kontrolü programı altında birçok proje geliştirmişti. 1970'lerin ortasına kadar devam eden ve belgeleri kamuoyuna sızan bu uygulamaların 80'lerin başında sonlandırıldığı iddia edildi ve bu uygulamaların sonuçlarına dair hiçbir kayıt bulunamadı.

CIA zihin kontrolü projelerinden en çok bilineni ise MKUltra.

MkUltra kapsamında hipnoz, deneklere uyuşturucu verilmesi, cinsel istismar, izolasyon ve başkaca işkence yöntemleri kullanılmaktaydı.

Projenin amacı Kore Savaşı’nda Sovyet Bloku’nun (Sovyetler Birliği, Çin, Kuzey Kore) Amerikan askerlerine uyuşturucu kullanılarak uyguladığı beyin yıkama yöntemlerine aslında bir cevap niteliğinde. CIA zihin kontrolü uygulamalarında çoğunlukla deneğin onayı olmadan uygulamakta ve ve yöntemler için ise ünlü akademisyen ve araştırmacıları işe almaktaydı.

MKUltra projesine ait birçok kayıt 1973 yılında yok edildi. Bu projeye dair birçok spekülasyon olsa da en çok rağbet gören argüman, CIA’in aslında bir “Mançuryalı Aday” (Manchurian Candidate) yaratmak olduğuydu. (Mançuryalı Aday Richard Condon tarafından yazılan ve ilki 1962 ve ikincisi 2004 yılında olmak üzere 2 kere beyazperdeye uyarlanan bir politik bilimkurgu. Roman ilk olarak 1959 yılında yayınlandı.)

Mançuryalı Aday (1962)

Bunun dışında zihin kontrolü yöntemleri George Orwell’in 1984 isimli romanında kendini izolasyon, işkence olarak kendini totaliter bir rejimde gösterdi.

Anthony Brugess’in 1962 yılında yazdığı ve Stanley Kubrick tarafından yorumlanarak kült haline dönüşen “Otomatik Portakal” (A Clockwork Orange) ise yine aynı konuyu işlemekteydi.

Rüyaları Hacklemek

Yukarıda da açıklanan gibi zihin kontrolünü en büyük araçlarından biri izolasyon. Kaçımız artık sokağa çıkıyoruz veya çıktığımızda etrafımızdakileri gerçekten “görebiliyoruz” ? “Bakmaya” eğitilen bu gözler artık gerçekten görebilir mi? Evlerimizden çıkmadan, belki günlerce insan yüzü görmeden günlerimizi geçirdiğimiz olmuyor mu? Kendimizi farketmeden izole etmiyor muyuz?

Hal böyle iken rüyalarımızın bize ait olduğunu kim iddia edebilir? Bu kadar çok manipüle edilmişken en özel en mahrem ve sadece bize ait olan arka bahçemizin “hala bize ait olduğunu” kim savunabilir?

Anılarımız yerine scroll down yapılan görseller, videolar, hesaplarını takip ettiğimiz ünlüler rüyalarımızın köşelerini kapmıyor mu?

Ben sizi bilmem ama benim elimde yağmalanmayan sadece rüyalarım kaldı. Onu da kimseye vermeye niyetim yok gibi.

Inception ise başka bir yazının konusu olsun.

Sevgiler..

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--