Ruhumun Renginin Bir Bileşeni: Cinsiyeti Olan Rakamlar.

Gül Tekin
Türkçe Yayın
Published in
3 min readMay 20, 2020

İnsanları kadın-erkek ayrımından ziyade, birey olarak kabul edilmelerini ve bu şekilde anılmalarını talep edenlerden biri olmama rağmen toplumun getirisi (götürüsü) bir deformasyon sonucunda rakamların cinsiyeti olduğuna inanıyorum. İnanmaktan da ziyade, rakamlar gözümde cinsiyetleriyle şekilleniyor diyeyim. Bizi biz yapan, ideallerimizin ve inançlarımızın yapıtaşlarını oluşturan şeyler aslında harici kişilerin önyargılarının bizde uyandırdığı rahatsızlıktan ileri gelmiyor mu zaten? Duyulan bu rahatsızlığın karaktere oturması sürecinde, maruz kalınan önyargılar insanın bünyesine çoktan işlemiş oluyor. Dolayısıyla, toplum algısını kırmak isteyen birçok feminist ve/veya anti-feminist bireylerde de insan doğası gereği var olan ancak her zaman reddedilen önyargıları inkar etmek doğru olmayacaktır. Bu sebeple, feminist düşüncelere sahip birisi olarak rakamlar üzerindeki cinsiyetçi yaklaşımımı ve bunun neticesini size izah etmek isterim.

Hem kitaplarını okumaktan keyif aldığım ve hayal gücünü takdir ettiğim Elif Şafak’ın bir Ted Talks konuşması hem de sahip olduğum bir fikrin yazarken geliştiğine veyahut gelişme olarak kabul edilmeyecek olsa bile dallara ayrıldığına olan inancım cinsiyeti olan rakamlar hakkında bu yazıyı yazmama teşvik etti. İzlediğim Ted Talks’ta Elif Şafak konuşmasına, bir edebiyat festivalindeki kendisine ait imza gününde, içinde bulunduğu ortam koşulları dolayısıyla cevapsız bırakmak zorunda kaldığı ‘Kelimelerin tadını alabiliyor musunuz?’ sorusunun cevabı ile başlıyor. Daha önce bir kelimenin tat verebileceğini hiç düşünmemiş olan bana bu soru, cinsiyet atfettiğim rakamları aklıma getirdi. Bilmem, belki bir rakamın cinsiyeti olabileceğini hiç düşünmemiş olan sizler şu an neler düşünüyorsunuz? Şafak, konuşmasını sürdüredursun, ben de rakamların cinsiyeti olduğu düşünceme odaklanayım.

Siz nasıl düşünürsünüz bilemiyorum ama ben çift sayıların kadın, tek sayıların ise erkek cinsiyetinde olduğu kanaatindeyim. Aslında bunun üzerine hiç düşünmezken çift sayılarda bir kadınsılık seziyordum, bir naiflik, bir kırılganlık, bir yumuşaklık… Kadının doğası gereği var olduğuna inanılan karakter betimlemeleri. Tek sayıların keskinliği, vurdumduymaz duruşu, hoyrat yazılışı… Erkil inanışın yakıştırdığı karakter betimlemeleri. 0–2–4–6–8. Sanki çiçekli, hasır, prenses şapkasını takmış da kırmızı rujuyla şuhane bakış atıyorlarmış gibi duruyorlar. Kıvrımları sayesinde salına salına süzülerek yürüdüklerini hayal etmek işten bile değil, benim için. 1–3–5–7–9. Tek sayılar da, fötr şapkaları, pos bıyıkları ve smokin kıyafetleri ile göz kırpıyor sanki. Keskin hatları sebebiyle kimseye boyun eğmeksizin dimdik ve sağlam adımlarla yürüyorlar.

Her rakam gördüğümde aklıma gelen bu cinsiyetçi yaklaşımımı yazıya dökünce içim daraldı, neler yazıyorum böyle dedim ve karanlıklara büründüm. Bilinçaltımın betimlemesinden ve onun sadece bir dışavurumu olan bu yazı her zaman savunduğum düşüncelerime ihanet niteliğindeydi. Ancak, rakamların hala bana cinsiyetleri ile de görünmelerine mani olamadım. İşte, karanlıklara büründüğüm bir esnada videoyu başa sardım ve bir umut, bir kaçış yolu aradım. İlk izlediğimde bende herhangi bir etki bırakmayan kısmın bahsettiğim umudu bana vereceğini bilemezdim. Karmaşıklık korkusuyla sessiz kalmaması gerektiğinden bahisle biseksüel olduğunu itiraf eden Şafak konuşmasında İranlı Fars şair Hafız’ın şu sözünü alıntıladı,

“Ruhunda, varoluşunu neşeye çevirmek için gereken her renk vardır. Tek yapman gereken bu renkleri karıştırmaktır.”

Bu alıntı ile feminist düşüncelerime ve bunların vücut bulması ile oluşan davranışlarıma rağmen bu bilinçaltımdaki yakıştırmanın da ayrı bir renk olduğu kanaatine vardım. Toplum ve aile yapısı neticesinde oluşan bilinçaltıma, öfkenin, arzunun ve tehlikenin rengi olan kırmızı rengini verdim. Evet, öfke duyduğumuz ama asla kaçamadığımız ve bu sebeple de bizi bilinmezlere sürükleyen bilinçaltıma kırmızı rengini verdim. Bu kırmızıyı, dimdik ayakta ve sağlam adımlarla ilerleyen ve bağımsızlığı, özgürlüğü elbet ve ilelebet elde edecek kadınların ereceği huzuru temsil eden mavi ile karıştırdım. İşte, kaçınılmaz sonuç ortaya çıktı; feminizmin rengi mor. İşte, benim neşe ve anlam bulduğum renk!

Ayrıca belirtmek istediklerime gelince,

1-) Önyargılarınızı bir kenara koyarak elinize bir Elif Şafak kitabı almanızı şiddetle tavsiye ederim.

2-) Rakamların nasıl tavır takındıklarını ve nasıl giyindiklerini daha önceden tahayyül etmemiştim. Cinsiyetçi ayrımımdaki betimlemelerimin asıl nedeni yakın zamanlı bir Peaky Blinders izleyicisi olmamdan kaynaklı olabilir. Bu sebeple hayatın her anında, psikolojimin el verdiği sınırlar içinde tavırları ve giysileri şekillenebilir.

3-) İnsanın bir duyumunun başka bir duyumunu tetiklemesi hali birleşik duyu anlamına gelen sinestezi hastalığını işaret etmektedir. Elif Şafak’a gelen soruya “Ben tat alabiliyorum” cevabını verme ihtimaliniz dolayısıyla böyle bir hastalığın varlığından bahsetme zarureti duydum. Neyse ki, benimki bir duyu ile hissedilen bir şey değil, sadece tahayyül. 😊

--

--