Rusya’daki Hükümet Değişikliği ve Putin’in 2024 Öncesi Yumuşak Geçiş Hamlesi

Hasan Selim Özertem
Türkçe Yayın
Published in
9 min readFeb 6, 2020

Putin 15 Ocak’ta yaptığı konuşma ile Rusya iç siyasetinde yeni dönemin başlangıcının sinyalini verdi. Dimitri Medvedev’in ardından göreve gelen yeni Başbakan Mihail Mişustin bu değişimin sadece ilk halkası. Sırada Anayasa’da önemli değişikliklerin yapılması planlanıyor. Peki tüm bu değişiklikler ne anlama geliyor?

http://en.kremlin.ru/events/president/news/62582/photos/62920

Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin 15 Ocak 2020’de Federal Asamble önünde yaptığı konuşmasında anayasada önemli değişiklikler yapılması gerektiğini düşündüğünü söyledi.[1] Bu açıklamanın hemen ardından 2012 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde başbakanlık görevini yürüten Dimitri Medvedev istifa etti. Böylelikle Putin, göreve geldiği günden bu yana çalışacağı beşinci başbakanın ismini kamuoyuna duyurdu. Yeni başbakan, teknokrat kimliği ile bilinen, Federal Vergi Dairesi’nin başkanlığını 2010 yılından beri yürüten Mihail Mişustin olarak ilan edildi. Bu değişiklik kabineye de yansıdı ve kabinenin yarıdan fazlası yeni gelen isimlerden oluştu. Petersburg klanı olarak bilinen ve Putin ile 1990’ların başında St. Petersburg belediyesinde çalışan son isimler de bir önceki kabineyle beraber hükümetten ayrıldı. Peki 2020 yılının başında Rus Devlet Başkanı niçin böyle bir karar aldı?

Rusya’da Ekonomik Yavaşlama

2012 yılından bu yanan başbakanlık görevini yürüten Medvedev hükümeti, Rus ekonomisini yönetirken önemli meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle 2014’te Kırım’ın ilhakı ile beraber Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ülkenin ekonomik görünümü olumsuz yönde etkiledi. Petrol fiyatlarının kaya petrolü/gazı reformu ve küresel ekonomideki yavaşlama ile birlikte Haziran 2014’ten sonra ulaştığı 112 dolarlık zirvenin ardından gevşeyerek 2016 başında 30 dolarların altına düşmesi de bütçe disiplinini alt üst etti. Bu süreçte ülkeden fon çıkışlarıyla Dolar/Ruble paritesi 30–40 ruble bandından birkaç ay içerisinde 85 rublenin üzerine çıktı. Medvedev hükümeti bu süreci sıkı maliye ve para politikaları izleyerek yönetmeyi tercih etti. Her ne kadar rublenin ateşini düşürmeyi başarsa da özellikle ekonomideki yavaşlama ülke içerisinde ciddi memnuniyetsizliklere neden oldu.

Dünya Bankası verilerine göre Rus ekonomisi 2012–2019 yılları arasında yıllık ortalama %1,15 oranında büyüse de dış şoklar nedeniyle sürdürülebilir olmayan ve küresel büyüme rakamlarının altında kalan bu oran, ülkedeki refah seviyesinde görünür bir artışı sağlayamadı. Bu durum, gerek hükümetin gerekse de iktidar partisinin bu süreçte popülaritesini olumsuz yönde etkiledi. 2016 yılında %54 oy olarak Duma’da çoğunluğu ele geçiren Birleşik Rusya Partisi’nin son kamuoyu anketlerinde destek oranı, 2019 sonunda %32’lere kadar düştü.[2]

Putin’in, 2021 yılında gerçekleşecek bir sonraki yasama organı seçimlerinden önce, önlem olarak oldukça yıpranan Medvedev’in yerine Mişustin’i getirmesi, bu yönüyle rasyonel bir karar olarak değerlendirilebilir. Peki yeni başbakanın Rus siyasetinde yeri nedir?

Mihail Mişustin: Bir Teknokrattan Fazlası mı?

Mihail Mişustin, 1966 yılında Moskova yakınlarında dünyaya gelmiş ve 1992 yılında yüksek lisans derecesi ile Moskova Devlet Teknoloji Üniversitesi’nden sistem mühendisi olarak mezun olmuş. Aynı yıl KGB oluru ile 1986 yılında batılı teknolojiyi Sovyetler Birliği’ne getirmek üzere kurulmuş olan Uluslararası Bilgisayar Kulübü’nde (UBK) işe girmiş. 1998 yılında devlet bürokrasisine adım atana kadar burada çalışmış olan Mişustin, burada çalışırken Rusya’nın önde gelen teknoloji sektörü isimleri ile de bağlantı kurmayı başarmış. Bunda 1990’lardan 2015’e kadar UBK’nın üç günlük “Rus Günü” adıyla düzenlediği Soçi’deki çalışma toplantıları büyük rol oynamış.[3]

http://en.kremlin.ru/events/president/news/59164

1990’larda ülkenin ilk Maliye Bakanı Boris Fyodrov ile kurduğu ilişki ise kariyerini şekillendiren önemli bir unsur olmuş. Fyodorov,1998 yılında vergiden sorumlu bakan olunca Mişustin, enformasyon teknolojilerinden sorumlu kişi olarak maliye bakanının ekibinde devlet memuru olarak işe başlamış. 2008–2010 yılları arasında tekrar özel sektöre dönerek UFG Varlık Fonu’nda başkanlık yaptıktan sonra 2010 yılında Federal Vergi Dairesinin başına geçmiş.

2010 yılından bu yana yürüttüğü bu vazifede Rus vergi sistemini dijitalleştirerek ciddi bir reforma imza atan Mişustin gerek vergi gelirlerini arttırmayı başarırken gerekse de ciddi bir takip sistemi kurmayı başarmış. Federal Vergi Dairesi başkanı olarak 150.000 kişilik bir yapının başında olan Mişustin’in yaptığı bu reformlarla vergi gelirleri üçe katlanarak 21,3 trilyon rubleye (345 milyar dolar) ulaşmış.[4]

Mişustin gibi Putin’in de Yeltsin tarafından başbakan olarak 1999’da atandığında pek tanınmayan bir figür olduğunu da not etmek gerekiyor.

Mişustin’in, geçmişine bakıldığında çağın getirdiği değişikliklere ayak uyduran, yeni teknolojileri kamu yönetimine entegre etmeyi başaran bir profil ortaya çıkıyor. Aynı zamanda siyasi bir kimliği olmasa da siyasilerle ilişki kurmakta zorlanmayan bir karaktere sahip. Bunda da sosyal bir kişiliğe sahip olması büyük rol oynuyor. Putin’in 2011’den beri düzenlediği hokey maçlarına katılan Mişustin, benzeri maçları 2009 yılından itibaren organize etmeye başlamış bir isim.

Özel sektör ve kamu arasında köprü rolü oynayabilecek ve özel sektörün taleplerini yakından bilen biri olarak Mişustin’den beklentiler oldukça yüksek. Bu talepleri ne kadar gerçekleştirebileceğini ise şimdiden kestirmek çok zor. Fakat önünde milyarlarca dolarlık bir yatırım listesinin de beklediğini vurgulamakta fayda var.

Rusya’da Keynesci Politikaların Ayak Sesleri

Bugüne kadar hazinenin kasasını doldurmak için var gücüyle çalışan yeni Başbakan, artık toplanan paraları harcamadaki hünerini göstermek zorunda. Putin’in 2024 yılına kadar hayata geçirilmesini istediği 26 trilyon rublelik (yaklaşık 400 milyar dolar) bir yatırım programı önünde duruyor.[5] Medvedev’in bu programı uygularken gösterdiği temkinli duruşun hükümet değişikliğine yol açtığı ortada. Bu da beraberinde yeni bir denklemi ortaya çıkarıyor. Bu plan hayata geçirildikçe devlet harcamaları artarken mali disiplinin gevşemeye başlayacağı bir Rusya izleyeceğiz. Bu nedenle yeni hükümetin ortaya çıkması muhtemel enflasyonist etkiyle ilgili nasıl bir ekonomi politikası takip edeceğini hep beraber göreceğiz.

Kabinede birinci başbakan yardımcısı olarak seçilen kişi Andrey Belousov, Putin’in yürürlüğe konmasını istediği yatırım programının mimarlarından. Aynı zamanda Putin’in eski ekonomi danışmanlarından olan Belousov, devletin ekonomide daha fazla ağırlığa sahip olmasını savunan bir isim. Bu açıdan yeni kabinede de yerini koruyan Maliye Bakanı Anton Siluanov’un aksine kamu harcamalarının arttırılmasını talep ediyor. İşin aslı Putin de Rus ekonomisinin %3’ün üzerinde büyümesini ve altyapı yatırımları ile ülke ekonomisinin modern bir görünüme kavuşmasını istiyor. Son dönemde rezervlerin 200 milyar doların üzerine çıkması ve petrol fonunda 125 milyar dolarlık bir kaynağın birikmiş olması da böyle bir yatırımda bütçe açığının nasıl kapatılacağı konusunda bir fikir veriyor.[6] Burada en önemli parametrenin yine petrol fiyatları olacağı çok açık. Petrolün varilinin 40 dolar’ın üzerine çıktığı dönemde gelirlerin petrol fonuna akıtıldığı 2017’den bu yana bu disiplinden taviz vermeyen Rusya, yeni dönemde bu skalayı yukarı doğru biraz gevşeterek federal bütçeye gelir akışını arttırabilir. Ancak küresel ekonomide petrol fiyatlarında ortaya çıkacak muhtemel dalgalanmalar bu akışı da doğrudan etkileyecektir.

Değişikliğin Tek Sebebi Ekonomik mi?

Her ne kadar yeni hükümetin ana vazifesi sosyo-ekonomik anlamda etkin bir siyaset izlemek olsa da Rus siyasetindeki bu dramatik değişikliği sadece ekonomik indikatörlerle açıklamak mümkün değil. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev örneğinde görüldüğü gibi Putin yumuşak bir geçişin ilk adımlarını atıyor. 2024 yılında 71 yaşında olacak olan Putin’in bir kez daha seçilmesi için anayasal değişiklik gerekiyor. 2008 yılında anayasal bir değişikliği tercih etmeyen Putin, Medvedev ile koltuk değişikliğine gitmiş ve dört yıl boyunca güçlü bir başbakan olarak ülkeyi yönetmişti. Ancak yeni dönemde benzeri bir formüle başvurmayacağı sinyalini veren Putin, Boris Yeltsin döneminde hazırlanan 1993 Anayasası’nda belli değişiklikler yapılması gerektiğini belirtti. Bu değişikliklerle farklı bir şekilde Rus siyaseti üzerindeki nüfuzunu koruması bekleniyor. Değişiklikleri içeren taslak Duma’ya gönderildi ve üç aşamalı sürecin ilk aşamasında 450 sandalyeli mecliste 432 milletvekilinin desteğini aldı.

Anayasal olarak statüsü ve rolü tanımlanacak olan Devlet Konseyi’nin önümüzdeki dönemde öneminin artması bekleniyor.

Putin’in konuşmasına bakıldığında önemli değişikliklerden biri, artık yeni seçilecek her Rus vatandaşının maksimum iki dönem başkanlık yapabilmesi olacak. Geçmişte başkanlık seçimi ile ilgili üst üste iki dönem kısıtlaması yer alırken, bu maddede bir tadilata gidilerek 2008–2012 arasındakine benzer senaryoların önüne geçilecek. Aynı zamanda yabancı ülke vatandaşı olan ve oturma izni bulunan şahısların da aday olamayacağına dair bir düzenleme ile aday olacak şahıslar için yeni sınırlamalar getirilecek.

Devlet başkanının gücü parlamentonun iki kanadının da yetkileri arttırılarak kısmi olarak azaltılacak. Bu yönüyle Duma, başbakanı atama yetkisine ve başbakanın belirlediği bakanları onaylama yetkisine sahip olacak. Devlet Başkanının bu atamaları reddetme yetkisi olmayacak. Üst kamara (Federasyon Konseyi) ise güvenlik kurumlarının başındaki kişileri belirlemeden önce devlet başkanının danıştığı merci olacak. Yakından incelendiğinde bu değişiklikler hususunda bazı eleştiriler getirmek mümkün. Örneğin Duma başbakan adayını neye göre belirleyecek ve bu belirleme sürecinde devlet başkanı pasif mi kalacak yoksa sadece atama mekanizmasının sıralaması sembolik olarak mı değişecek? Başbakanın devlet başkanı tarafından görevden alma yetkisine sahip olacağı da düşünüldüğünde yapılması beklenen değişikliklerin Rusya gibi siyasi parti kültürünün henüz tam olarak olgunlaşmadığı bir ülkede yasamayı ne kadar güçlendireceği henüz belli değil. Benzeri kaygıların mecliste bulunan belli isimlerce de dile getirildiğini görmek mümkün. Liberal Demokrat Parti lideri Vladimir Jirinovski, bakanların görevine son verilmesi konusunda meclise yetki verilmesi gerektiğini savunurken böylelikle hükümet üzerinde yasamanın da nüfuz sahibi olacağı bir düzenleme talebinde bulunuyor.[7]

Genel olarak bakıldığında yapılması planlanan değişiklikler, Putin döneminde başlamış olan merkezi yönetimi güçlendirmeye dönük adımların devamı niteliğinde. Başsavcıların atanmasında yerel meclisler ile koordinasyon içerisinde hareket edilen mevcut düzende bu koordinasyonun bundan sonra Federal Konsey ile yapılmasının planlanması da yereldeki yapıların zayıflatılmaya devam edileceğinin en somut göstergesi.

Yapılması planlanan bir diğer önemli değişiklik ise şu anda bir danışma makamı olan Devlet Konseyi’ne bazı yetkilerin devredilmesi olacak. Anayasal olarak statüsü ve rolü tanımlanacak olan konseyin önümüzdeki dönemde öneminin artması bekleniyor. Bu konseyin başkanı pozisyonunda olan Putin, konsey için de yeni bir yardımcılık makamı ihdas ederek Medvedev’i de bu konseyde ikinci isim olarak atamış durumda. Kazakistan örneğinde de bu konsey kritik öneme sahip. Nursultan Nazarbayev, başkanlık makamını Kasım Cömert Tokayev’e devretse de Devlet Konseyi Başkanı olarak siyasetteki nüfuzunu koruyor. Bir tür baskı-balata rolüne sahip olan bu konseyde “Ulusun Lideri” olarak iç ve dış politikada alınan kararlarda hala etkili konumda. Rusya’da devlet başkanı Anayasa’ya göre Devlet Konseyi’nin de başı. Ancak yeni düzenleme ile Putin’in bu vazifeyi devralması ve yeni devlet başkanının politika yapım sürecinde dengeleyici rol alması da muhtemel senaryolar arasında konuşuluyor.

Toplumsal anlamda yapılması planlanan anayasal değişiklikler arasında ise iki hususu vurgulamak gerekiyor. Birincisi ülkedeki hukuk sistemini doğrudan ilgilendiriyor. Rusya Federasyonu Anayasasını hukuk hiyerarşisinde en üst sıraya taşımayı planlayan değişiklikle uluslararası düzenlemelerin, kararların ve antlaşmaların ancak Anayasa ile çelişmediği sürece geçerli olması planlanıyor. Bu değerlendirmelere bakıldığında Anayasa’nın 79. maddesi sınırlı bir biçimde bunu ifade etse de bu konuda daha da genişletilmiş bir hükmün hazırlanması planlanıyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda Rusya’nın AİHM gibi kuruluşların kararlarına uyma yükümlülüğünün iç hukuk çerçevesinde ortadan kalkması ihtimaller dahilinde.[8] Ancak bu değişikliğin ve diğer bahsi geçen değişikliklerin nihai olarak nasıl şekil alacağı henüz belli değil. Toplumu doğrudan ilgilendiren ikinci düzenleme ise asgari ücret ve emekli maaşı düzenlemesi. Yeni düzenleme ile asgari ücretin açlık sınırının altına düşmemesi ve emekli maaşlarının da enflasyona indekslenerek enflasyon oranından arttırılması planlanıyor. Son aşamada yapılan değişiklikler halk oylamasına sunularak halkın onayı alınacak. Özellikle asgari ücret ve emekli maaşları konusunda yapılan değişikliklerle toplumun büyük bir kesiminin bahse konu reform paketine desteğini almak hedefleniyor gibi gözüküyor.

Sonuç

Gerek hükümet değişikliği gerekse de Anayasa’da yapılması planlanan değişiklikler Vladimir Putin’in 2024 sonrasında da sistem üzerinde etkinliğini sürdüreceği bir altyapının hazırlıkları olarak görülüyor. Genel değerlendirmeler, Putin’in devlet başkanlığı makamını bıraksa da Devlet Konseyi başkanlığını yeni dönemde sürdürerek yüksek siyaset konularında söz sahibi olmaya devam edeceği yönünde. Hatta bazı değerlendirmeler anayasal değişikliklerin ardından Putin’in iki dönem daha seçilmesi için yasal engellerin ortadan kalkabileceğini iddia ediyor. Tüm bunlar, 2020’lerde de Putin ve çevresinin Rus siyasetinde etkili olmaya devam edeceği anlamına geliyor. Mişustin’in seçilmesi de bu açıdan bakıldığında oldukça anlamlı. Kabinede yapılan değişikliklerle hükümetin teknokrat ağırlığı güçlendirilirken siyasi olarak etkin bir kimliği olmayan bir başbakanın tercih edildiği ortada. Mişustin’in, bu süreçte izlediği politikalarla başarılı olsa da, mevcut koşullar altında müesses nizamın desteği olmaksızın devlet başkanlığına oynamayacağı oldukça açık. Kaldı ki 2024 yılına kadar bulunduğu koltukta bile kalması önünde belli engeller ortaya çıkabilir. Ancak Putin’in de Yeltsin tarafından başbakan olarak 1999’da atandığında pek tanınmayan bir figür olduğunu da not etmek gerekiyor.

Kabine açısından bakıldığında ise bir gençleştirme çalışması olduğu ve yeni dönemin ihtiyaçlarını çağdaş enstrümanları kullanarak çözebilecek isimlerin kabineye dahil edildiği görülüyor. Putin’in 20 yıllık iktidarında bulunan güçlü isimlerin yerine gelen bu kişilerin de muhtemel bir hizipleşmenin önüne geçmek üzere tercih edildiği söylenebilir. Yine de Sergey Lavrov, Aleksandr Novak, Sergey Şoygu gibi isimlerin yerini koruması, güvenlik ve dış politika anlamında radikal değişikliklere gerek görülmediğini gösteriyor. Bu nedenle Putin yönetiminin omurgasını oluşturan güvenlik bürokrasinin ağırlığını korumaya devam edecektir. Diğer bir ifade ile Kremlin’in dış politika ve güvenlik konularında tek söz sahibi olacağı, ancak sosyo-ekonomik politikaların yürütülmesinde Mişustin’e alan açılacağı söylenebilir.

Putin’in Ocak 15’ten beri attığı adımlara bakıldığında önceden hazırlanmış bir yol haritasını takip ettiği izlenimi ediniliyor. Fakat Putin Rusyası’nda var olan dikey güç yapılanmasının en önemli sütunlarından birinin de sadakat olduğu unutulmamalı. Bu açıdan 2021 ve 2024 seçimlerinden önce birçok isim sadece liyakatleri ile değil aynı zamanda gösterdikleri sadakatle de sınavdan geçecek. Bu sınavdan geçer not alanlar, Putin’in yakın çevresindeki daha iç halkalarda yer alırken yeni dönemin de gücü temsil eden figürleri haline gelecektir. Fakat bu durum eski isimlerin tamamıyla saf dışı edilmesi olarak da okunmamalı. Bu isimlerin önemli bir kısmının önümüzdeki dönemde Putin ile birlikte Rusya’da etkili olacağı aşikâr. Bu açıdan Putin ve çevresinin temel endişesinin sadece yumuşak geçiş olmadığı son 20 yılda inşa edilen mirasın yara almadan güçlenerek devam ettirilmesinin temel hedef olduğu söylenebilir.

Dr. Hasan Selim Özertem

--

--

Hasan Selim Özertem
Türkçe Yayın

Dr. Hasan Selim Özertem is an Ankara-based political analyst. Twitter: @hozertem; E-mail: hozertem@gmail.com