Rusya’nın Şeytanı: Grigory Rasputin

Enes Talha Elbüz
Türkçe Yayın
Published in
9 min readDec 27, 2020

Tolstoy şöyle diyor:

“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan yolculuğa çıkar; ya da şehre bir yabancı gelir.”

Sibirya’nın geniş topraklarında çakan bir kıvılcımın Petersburg’un Çarlık Sarayı’nda nasıl önüne geçilemez bir yangına dönüştüğünün hikayesi. İşte; bu hikaye şehre bir yabancının gelmesi ile başlıyor. Rusya’nın hatta belki de dünyanın kaderini değiştirecek bir hikaye. Bazılarına göre gerçek bir kahin ve şifacı bazılarına göre ise bir şarlatan hatta Rusya’nın sonunu getiren bir şeytan: Grigory Rasputin !

Yakın zaman önce Netflix’te yayınlanan “The Last Tzars” adlı 6 bölümlük bir belgesel-diziyi izledim. Dizi, Romanov hanedanının sonunu getiren süreci anlatıyor. Tabi ki sürecin içinde birbirini tetikleyen birçok olay ve figür de var: Rus-Japon Savaşı, 1905 Şubat Devrimi, Çar ve Çariçe’nin karakteristik yapıları gibi. Ama en önemlilerinden birisi şüphesiz Gregory Rasputin’in hikayesi. Bu yazımda onun hikayesini anlatmaya çalışacağım.

İlk Yılları

Grigory Yefimoviç Rasputin; 21 Ocak 1869'da Güney Sibirya’da, Tümen Oblastı’na bağlı Pokrovskoye Köyü’nde dünyaya geldi.

Pokrovskoye, Tümen Oblastı

Babası Yefim Yakoviç ve annesi Anna Vasiliyevna, çiftçilerdi. Sibirya, farklı dini ve politik görüşlerinden dolayı insanların sürgün edildiği uçsuz bucaksız ve soğuk bir araziydi. Resmi din olan Ortodoks Hıristiyanlığının etkileri de bu bölgelerde fazla hissedilmezdi. Karakterinin şekillenmesine etki edecek, böylesine zor şartları barındıran bir ortamda dünyaya geldi Rasputin. Daha çocukken kardeşlerinden biri boğularak diğeri de zatürreden dolayı öldü.

Çocukluğunda geleceğe dair bazı önsezilerinin olduğunu, meleklerin rüyalarında ona göründüğünü iddia ediyordu. Komşularına dair kendisinin bilmesi mümkün olmayan bilgileri biliyor, hasta olan atları dokunarak iyileştiriyordu. Köylülerin bir kısmı onun Tanrı tarafından gönderilen kutsal bir kişi olduğunu, diğer bir kısmı ise karanlık güçlere sahip şeytani bir kişilik olduğunu düşünüyordu.

20'li yaşlarına geldiğinde hakkındaki ikinci görüş köylüler arasında daha fazla itibar görmeye başladı. Çünkü; artık içki içip sarhoş oluyor, köylülerin mallarını çalıyor ve genel huzuru bozuyordu. 28 yaşına geldiğinde Proskovia Fyodorovna ile evlendi ve bu evlilikten 3 çocuğu oldu.

Rasputin ve çocukları; Dimitri, Varvara ve Maria

Lakin; o hala ağzı bozuk bir sarhoş ve karısını aldatan bir adamdı. Bir gün köylülerden birinin atını çaldı ve bu durum ortaya çıkınca sonuçlarıyla yüzleşmek yerine yakında bulunan bir manastıra kaçtı ve kendini izole etti.

Manastır ve Dönüm Noktası

Manastırda ilk defa, Ortodoksluğu ritüelleri ile beraber tecrübe etti. Aylarca burada kaldı ve Çar’ın danışmanlığını yapan Rahip Makari’den tavsiyeler aldı; sahip olduğu kötü özelliklerden kurtulmaya ve Tanrı’ya yönelmeye karar verdi.

Makarij, Theophan of Poltava and Rasputin, 1909.

Bu sebeple; Rasputin aylar, hatta yıllar sürecek olan bir seyahate çıktı. Rusya’nın büyük bir kısmını, Kazan’ı ve Yunanistan’daki meşhur Athos Tapınağı’nı gördü. Tüm bu gördükleri, seyahat sırasında çektiği sıkıntılar, açlık, zor şartlar vb. ileride Rasputin’e Petersburg’un kapılarını açan kendine has karakterinin şekillenmesinde etkili oldu.

Athos Dağı / Yunanistan

Diğer yandan; seyahati sırasında yeraltında faaliyet gösteren ve Ortodoks Kilisesi’nin yasakladığı bir tarikat ile tanıştı. Bu tarikatın adı; Khlistiler (Rusça: Хлысты; İnglizce: Khlysty) idi. Oldukça sapkın ve farklı ritüelleri olan bu bu tarikatın mensupları ayinlerde kendilerinden geçene kadar dans ediyorlar, kendilerini kırbaçlıyorlar ve en son yorgunluktan yere düştüklerinde toplu olarak cinsel birliktelik yaşıyorlardı. İnanışları ise “günah işleyerek günahtan kurtulmak” (Sinning to drive out sin) idi. Onlara göre ayinden sonra kişinin ruhu günahlardan arınmış bir hale geliyor ve Tanrı’ya daha da yaklaşıyordu. İşte; Rasputin seyahati sırasında bu tarikatın ayinlerini tecrübe etmiş ve inanışlarını da benimsemişti.

Bir Khilisti ayini

Uzun ve meşakkatli bir seyahatten sonra köyüne dönen Rasputin artık bambaşka bir adamdı. Bakışlarındaki mana değişmiş ve önsezileri her zamankinden daha sık gerçekleşmeye başlamıştı.

Şehre Bir Yabancı Gelir

Rasputin’e göre, bir keresinde Hz. Meryem onun bir önsezisine gelmiş ve Petersburg’a giderek kraliyet ailesine yardım etmesini söylemişti. Bu noktada Rasputin manastırdaki hocası ile irtibata geçti. Romanov hanedanının danışmanlığını yapan Makari, Petersburg’taki arkadaşlarından birine Rasputin’i tanıtan bir mektup yolladı ve ardından Rasputin Petersburg’a doğru uzun bir seyahate çıktı. Seyahatten önce bile Rasputin’in adı Petersburg’ta duyulmaya başlamıştı. Makari’nin bağlantıları sayesinde soylu sınıf Rasputin’i duymuş hatta; Pokrovskoye’ye uzak yerlerden insanlar şifa bulma niyetiyle gelmeye başlamıştı. Rasputin, Petersburg’a vardığında ilk olarak halk tarafından bilinen ve sevilen iki kişiyle tanıştı: Piskopos Hermogen ve Rahip Illiador.

Rasputin, Hermogen ve Illiador

Rasputin, sahip olduğu bağlantılar ve kendisinden önce gelen şöhreti sayesinde kısa sürede aristokratlar ve sosyete çevresinde tanınmaya başlandı. Halihazırda sahip olduğu mistik güçlerle dikkat çeken Rasputin, fiziki özellikleriyle de öne çıkıyordu. 1.93 m boyundaki bu adam derin, manalı bakışları; parlak, mavi gözleri ve kendi halindeki sadeliğiyle salona girdiği anda tüm bakışları üzerine çekiyordu; özellikle de sosyete kadınlarının.

Zaman içinde Rasputin, “Karga Kardeşler” lakaplı, esrarlı şeylere ve mistisizme ilgisi olan iki kız kardeş Grand Düşes Milica ve Karadağlı Anastasia ile arkadaş oldu.

Grand Düşes Militza ve Karadağlı Anastasia

1 Kasım 1905'te, Karadağlı bu iki prenses bir akşam yemeğinde Rasputin ve kraliyet ailesini bir araya getirdi. Daha ilk görüşmeden Çar ve Çariçe’yi etkileyen Rasputin, Çar’ın günlüğünde kendisine şu şekilde yer buldu:

“Bu akşam Tanrı’nın bir adamı ile tanıştık. İsmi; Gregory.”

Hikayenin diğer tarafında ise Rasputin’i sarayın en güçlü figürlerinden biri haline getirecek olaylar silsilesi şöyle cereyan ediyordu: 1904 yılına kadar Çariçe Aleksandra, Çar Nikolay’a dört kız çocuğu verdi. Nihayet, çarın beklediği varis Aleksey, Ağustos 1904'te dünyaya geldi. Fakat; bir sorun vardı: Yarı Alman olan Çariçe Aleksandra’nın genetiğinde bulunan hemofili hastalığı Çareviç Aleksey’de de tezahür etmişti. Aleksey’in bu hastalığı yıllarca, çok küçük bir çevre hariç, sır gibi saklanacaktı. (Hemofili hastalığı bir hanedan varisi için tam bir felaket senaryosudur. Hemofili hastalığında kan pıhtılaşmaz. Ufak bir yara veya çizik bile ciddi kan kaybına neden olabilir.)

Çariçe Aleksandra Fyodorovna

İşte; Rasputin güce giden merdivenleri tırmanmaya başlamıştı: 1907 yılında Çareviç Aleksey düşüp dizinden yaralandı. Doktorların müdahalesine rağmen kanama durmuyordu. Aleksey’in durumu daha da kötüleşmeye başlamış, nöbetler geçirmeye başlamıştı. Son çare olarak Rasputin saraya davet edildi. Ve böylece; Çareviç’in sırrı Rasputin’e de açılmış oldu. Rasputin odaya girdiğinde iyileştirme gücünü kullanabilmek için doktorların çıkmasını istedi ve gece boyunca Aleksey ile ilgilendi. Ertesi sabah Aleksey iyileşme yönünde belirtiler göstermeye başladı. (Aslında; Aleksey zaten iyileşmeye başlamıştı. Günümüz bilim insanları ve tarihçilerine göre; Rasputin doktorların Aleksey’e aspirin vermesini, dolayısıyla da kanın daha da sulanmasını önlemişti.) Bu olay; Rasputin’in mistik güçleri olan, kutsal birisi imajını sağlamlaştırdı; aynı zamanda, çar ve çariçenin tam güvenini kazanmasına sebep oldu. Artık geri dönüşü olmayan tarihi bir süreç başlamıştı.

Çareviç Aleksey ve Çariçe

Çar ve çariçe bunun bir mucize olduğunu düşündüler. Özellikle de mistisizme ilgisi olan Çariçe Aleksandra bu durumdan çok etkilendi. Rasputin aylar içinde sarayda kendi saltanatını kurdu. Davet olmadan çar ve çariçeyi ziyarete geliyor, onlara “Anne” ve “Baba” diye hitap ediyordu. Haftada en az bir defa çariçe ile görüşüyordu, onun sırdaşı olmuştu. Çariçe aşırı derecede tedirgin bir insandı ve sadece Rasputin’in yanında endişelerini giderebiliyordu. Kraliyet ailesi neredeyse Rasputin’e bağımlı hale gelmişti. Öyle ki; Rasputin ve çarın kızları hakkında bile uygunsuz söylentiler etrafta dolaşmaya başlamıştı.

Rasputin Bir Kült Haline Geliyor

Rasputin kısa süre sonra Gorokhovaya Caddesi’nde yeni bir eve taşındı. Her gün evinin önünde ziyaretçilerinden oluşan uzun kuyruklar oluşuyordu. Bunların çoğu ise sosyeteden kadınlardı. Rasputin onlarla beraber oturuyor. O bir şeyler söylediği zaman ise kadınlar hemen not almaya çalışıyorlardı. Enterasan bir aurorası vardı. Hitabeti, sadeliği ve derin bakışlarıyla hemen herkesi etkileyebiliyordu. Bu ev aynı zamanda Rasputin’in Sibirya’dan öğrendiği Khilist ritüellerini gerçekleştirdiği ve öğrettiği bir yerdi.

Rasputin’in Gorokhovaya’da kaldığı apartman

Özellikle, hamamlar Rasputin’in kendi ritüellerini ve emellerini gerçekleştirebilmesi için en ideal mekanlardı. Buralardan çıktığında ise sokaklarda bağırıyor, çığlık atıyor, şeytanla mücadele ettiğini düşünüyordu. Ritüellerinde ruhsal bir seyahate çıktığına inanıyordu. Günah işleyerek günahtan kurtulacağını zannediyordu; ama günah onu ele geçirmişti. Artık, tamamen ahlaksızca ve sapkın bir hayat yaşıyordu. Petersburg’ta onu ilk karşılayan Piskopos Hermogen ve Rahip Illiador bu durumun farkına varıp onu şeytani güçler kullanması nedeniyle suçladılar ve yaptığının Hristiyanlık dışı olduğunu söylediler. Ardından, Rasputin olayı kendisine suikast düzenlendiği şeklinde çariçeye anlatınca Hermogen ve Illiador şehirden sürgün edildi. Illiador, Finlandiya’ya kaçtı. Rasputin ise kendi köyü olan Pokrovskoye’ye inzivaya çekildi.

Rasputin, kendi köyünde rahip Illiador tarafından gönderilen bir kadın tarafında suikaste uğradı; fakat ölmedi. Aynı gün ise Saraybosna’da Franz Ferdinand suikaste uğradı ve ardından I. Dünya Savaşı patlak verdi. Hastanede iken durumu haber alan Rasputin çara savaşa girmemesi yönünde telgraflar yazdı. Fakat; çar dinlemedi. Çünkü; kendi hükmü boyunca ilk defa sokaklarda insanlar ona gülümsüyor ve Rusya’nın zaferi için savaşacaklarını söylüyorlardı. Rasputin ise şöyle yazıyordu:

“Rusya’nın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Felaket, keder ve karanlık. Gözyaşlarından bir okyanus ve çok fazla kan. Bu dehşeti anlatacak bir kelime bulamıyorum. Hepimiz kanın içinde boğulacağız. Büyük bir felaket ve sonu olmayan bir sefalet.”

Savaşın ilanından sonra çar, orduyu kumanda etmek için cepheye gitti ve sağlığına kavuşan Rasputin ise saraya döndü. Sarayda yalnız kalan Çariçe Aleksandra’ya devlet işlerinde Rasputin refakat ediyordu. Hatta neredeyse kontrol tamamen ondaydı. Ona çok güvenen çariçe Rasputin’in her tavsiyesine uydu. Ailesinin ve kendisinin güvenliğini Rasputin’e bağlı olduğunu düşünüyordu. Deyim yerindeyse, Rasputin vekaleten çar olmuştu.

Çarlık Sarayı’ndaki durumu anlatan bir karikatür

İki yıl içerisinde, 4 savaş bakanı, 4 başbakan ve 6 içişleri bakanı değişti. Rasputin kendi tarafında olan bürokratlar ile içeride bir güç çemberi oluşturmaya çalıştı. Rasputin’in politik hamleleri gibi savaşın gidişatı da Rusya için felaketin habercisiydi.

4 milyon Rus askeri savaşta ölmüştü. St. Petersburg bir mülteci kampına dönüşmüştü ve kitlesel protestolara sahne oluyordu. İntihar vakaları 3 katına, ekmek fiyatları ise 4 katına çıkmıştı. Her şeyin ötesinde saraydaki çariçe, deli bir adama güveniyordu. Rus halkının devrimden başka çaresi kalmamıştı.

I. Dünya Savaşı sırasında Petersburg’taki bir protesto gösterisi

Sonun Başlangıcı

Suikastten kurtulmasına rağmen Rasputin’in sağlığı zayıflamaya başladı ve bu nedenle iyileştirme yetisini de kaybetti. Çariçe’ye yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:

“Yakında çok acı bir şekilde öleceğim. Tanrı beni yüce ve sevgili Rusya’mız uğruna ölmem için gönderdi. Tıpkı, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi gibi.”

Başka bir mektupta ise çarpıcı bir şekilde şunları yazmaktadır:

1 Ocak’tan önce öldürüleceğim. Eğer soylular tarafından öldürülürsem, soyluların tümü Rusya’dan ayrılacak, Rusya’da kardeş kardeşi öldürecek, 25 yıl içinde Rusya’da bir tane bile soylu kalmayacak ve benim ölümümde eğer çarın bir parmağı varsa çarın çocuklarından hiçbiri iki seneden fazla yaşamayacak ve Rus halkı çarın ailesini öldürecek.

Sarayda bunlar yaşanırken dışarıda ise yarı Alman olan Çariçe’nin yatağını Rasputin ile paylaştığı söylentileri dolaşıyordu. Tüm halk Rasputin’in bir vatan haini olduğunu ve gücünü kullanarak devleti ve otokrasiyi zayıflattığını düşünüyordu.

Fanatik bir siyasetçi olan Pariskeyevich, Duma’da sansasyonel bir konuşma yaptı ve Rasputin’in karanlık bir güç olduğunu iddia etti. Ertesi gün Çariçe’nin yeğeni Feliks Yusupov, Pariskeyevich ve çarın kuzeni Pavloviç toplandı ve kraliyet tahtını kurtarmak ve Rasputin’i öldürmek için bir plan yaptı.

Prens Feliks Yusupov

Bir akşam Yusupov, Rasputin’i kendi köşküne yemeğe davet etti. Onu aşağı kattaki yemek odasına götürdü ve içinde siyanür bulunan kek ve şarap ikram etti. Rasputin şarabı içip kekleri yemesinin ardından 2.5 saat geçmesine rağmen hala hayattaydı. Yusupov, onun gerçekten şeytani güçlere sahip olduğuna inanmaya başladı, panikledi ve üst kata çıkıp tabancasını aldı. Aşağı indi ve silahını doğrulttu. Fakat; Rasputin hayatını bağışlaması için yalvarmadı ve hiçbir korku belirtisi bile göstermedi. Yusupuv silahını ateşledi ve Rasputin’i vurdu. Ardından sevinç içinde yukarı çıktı fakat bir süre sonra emin olamadı ve bir doktorla beraber tekrar aşağı kata indi. Doktor, Rasputin’in kalbini dinlemek için yöneldiği anda Rasputin tekrar gözlerin açıp Yusupov’a saldırdı ve pencereden çıkıp köşkün avlusunda “bu yaşananları çariçeye anlatacağını” bağırarak kaçmaya başladı. Yusupov ve beş arkadaşı Rasputin kaçarken onu kurşun yağmuruna tuttular. Vücudu kurşunlarla dolan Rasputin yere yığıldı. Yusupov ve arkadaşları cesedi alıp Neva Nehri’nin soğuk sularına attılar. Daha sonradan Rasputin’in cesedi bulundu. Yapılan otopside ciğerlerinde su bulunduğu ve dolayısıyla nehre atıldığında hala canlı olduğu tespit edildi. Nihai olarak; cesedi yakıldı ve gömüldü.

Nehirden çıkarılan Rasputin’in cesedi

Önceden tahmin ettiği gibi ölümü çarın akrabalarının elinden oldu. Ve ölümünün ardından 12 ay içinde Romanov ailesi Sibirya’da bir mahzende kurşuna dizildi.

Çar Nikolay, Çariçe Aleksandra, kızları; Anastasiya, Tatiana, Olga, Maria ve Çareviç Aleksey

Rusya da bir daha eskisi gibi olmadı.

KAYNAKÇA

https://www.rbth.com/arts/history/2016/12/30/holy-devil-remembering-rasputin-on-the-100th-anniversary-of-his-death_670526#:~:text=Grigory%20Rasputin.&text=First%20considered%20a%20holy%20man,being%20nothing%20short%20of%20sinister.

https://www.britannica.com/biography/Grigory-Yefimovich-Rasputin#ref32969

--

--