Mulholland Drive

Hilal Ezgi Şahin
Türkçe Yayın
Published in
7 min readDec 31, 2020

David Lynch (2001)

  • ” No hay banda! There is no band. It is all an illusion…”

Nasıl bir yorumla ele alırsak alalım sadece bir ‘rüya’ ya da ‘çöküş hikayesi’ olarak yorumlamak, bunun üstünden gitmek böyle bir filme yapılacak büyük bir haksızlık. Filmlerinde kendi imzasını her sahneye gururla dokuyan David Lynch’ten metaforlarla dolu bir şaheser ‘Mulholland Drive’

Rüya ile gerçeğin birbirine karıştığı ve bunu ayırt etmemizin yolunun ise renkler ve cisimlerden geçtiği anlaşılması güç bir film ile karşı karşıyayız. Yani David Lynch sinemasının kendine has tarzı burada olanca ihtişamıyla bizi yerimize adeta çiviliyor. 21. Yüzyılın en iyi filmi dahi denmiştir bu film için ki izlediğinizde bunun abartılı bir ifade olmadığını anlayabiliyorsunuz. 2001 yılında çekilen film, yönetmene Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülü getirmiştir. Lynch sinemasında çok önemli bir yeri bulunan bu film dehşet, aşk, kıskançlık ve delilik halinin en çarpıcı örneklerinden biri.

Film o kadar kafa karıştırmış ve yoruma açık hale gelmiş ki David Lynch filmin anlaşılması için on adet ipucu vermiş. Sadece bu ipuçlarıyla filmi çözümleyebilir miyiz tabii ki hayır. Tam olarak çözmemiz de gerekmiyor zaten ki filmin amacı biraz da bu. Her zaman bir açık kapı bırakıp bu kapıyı araladığımızda aklımızın karışması filmin üstümüzde oluşturmak istediği net etki.

Filmin açılış sahnesi bize iki adet çok önemli ipucunun cevabını veriyor aslında. Film jinnetburg dansı ile açılıyor. Dans eden kadınlar ve erkekler ilk bir buçuk dakika ekranda kalıyor. Sonra ekranda bu dansın hayatında nasıl bir kaosun başlangıcı olduğundan habersiz bir kadın beliriyor. Sonrasında ekrana kırmızı bir yatak giriyor ve düzensiz nefes alışverişler duyuluyor. Evet Lynch sinemasında renklerin büyük bir önemi vardır ve bu kırmızı yatak aslında gerçekliği temsil eden en önemli sahnelerden biri.

Filmi iki ana bölüme ayırabiliriz. İlk ve filmin büyük çoğunluğunu oluşturan rüya bölümü ile her şeyin net olarak anlaşıldığı ve karıştığı filmin sonunda izlediğimiz, filme göre nispeten kısa gerçeklik bölümü. İki bölüm arasındaki keskin ayrım ise Rita’nın mavi kutuyu açması ile başlıyor. İsimler, statüler, karakterler, olaylar rüya bölümüne bağlantılı şekilde tersine dönüyor. Bundan sonrasında zihnimiz müthiş bir çabaya giriyor ve olayları ayıklamaya başlıyor.

İlk bölümde, aşkı kaybetmiş kariyerinde ise beklediklerini bulamamış Diane’in hastalıklı ruh halinin tam tersini, bilinçaltının şekillendirdiği biçimde izliyoruz. Hollywood’a başarılı ve tanınır bir aktris olma amacıyla gelen özgüveni yüksek bir kadın görüyoruz. Fakat rüyasında kendi ismini kullanmaktan kaçınmış, Betty ismi ile rüyada var oluyor. Bu bize Diane’in kendisinden kaçtığını ve bambaşka biri olarak hayallerini tekrar kurmanın kendisini alt edeceğini düşünüyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Kullandığı Betty ismi garsonun yaka kartında gördüğü ve hafızasına kazınmış bir isim. Daha sonra rüyada aynı garsonun yakasında Diane ismini görecek ve kısa bir süreliğine gerçeklik ile bağlantı kuracaktır. Kendisini devleştirdiği oyuncu seçmelerindeki olağanüstü performansı gerçek hayatta yakalayamadığı oyunculuk başarısının tersine fazlaca övgü ve alkış topluyor. Etrafına saçtığı yapmacık gülümsemeler, iyilik ve umut dolu hali birlikte yolculuk ettiği yaşlı bir kadın ve eşi ile sembolleştirilmiş. Sürekli gülen bu çift Diane’in umutlarını temsil ediyor. Bu çifti filmin ileriki zamanlarında çok daha farklı bir formda tekrar göreceğiz.

Rita, Mulholland Dr. civarında geçirdiği bir kaza sonucu hafızasını kaybeden genç ve oldukça çekici bir kadın. Betty’nin teyzesinin evine sığınıyor fakat sonradan oraya Betty taşınıyor böylece tanışmış oluyorlar. Rita gerçekte Camilla isminde Betty’nin aşık olduğu hırslı, güçlü, çekici ve oyunculukta bu çekiciliğini fazlasıyla kullanarak hayli yükselmiş biri. Rüyada ise aciz ve tamamiyle Betty’e bağımlı hatta sonrasında Betty’e aşık olan bir kadın rolünde. Betty bir yerde Camilla’nın bu aciz durumunda kendini görmüş olacak ki kendi saçlarıyla aynı kesilmiş ve sarı renkte bir peruk giydiriyor. Buraya daha sonra tekrar geleceğiz.

Camilla’nın gerçek hayatta uğruna Diane’i terk ettiği yönetmen Adam Kesher ise rüyada karısının aldattığı, dayak yiyen ve aciz bir adam rolünde. Evinin bahçesinde kırmızı bir sandalye görüyoruz ki bu evin gerçek olduğunu gösteriyor, evin önündeki havuz temizleme aracı ise mavi yani tamamen rüya ürünü.

Diane, seçmelerine girdiği The Sylvia North Story filmine kendinin değil de Camilla’nın seçilmesini ise mafya tipli adamların yönetmeni tehdit edip istedikleri oyuncuyu başrol yaptırmasıyla rüyada kodlamış. Camilla’nın sadece yeteneğiyle yükselmediğinin farkında. Rüyada Adam’ı etkileyen kadın Betty’nin ta kendisi. Burada gözlere odaklanan kamera ikisi arasındaki çekimi bariz olarak gösteriyor. Yani rüyada Diane tamamen kendini Camilla rolüne dönüştürmüş.

Camilla kendi kimliğini araştırmak için Betty ile hareket ediyor. Bir ara kapıya Louise adında bir kadın geliyor ve içerideki kadının başının belada olduğunu söylüyor. Burada Diane zihninde Camilla ile olan ilişkisinde başına kötü şeyler geleceğini, etraftaki birçok uyarana rağmen buna devam ettiğini tekrar kurgulamış. Ev sahibi Coco kadını ordan uzaklaştırıyor fakat bu sefer de kendisi Betty’e Rita denilen kadından kurtulması gerektiğini söylüyor. Fakat Betty tüm bunlara rağmen Rita’ya yardım etmeye devam ediyor.

“She’s trouble. Get rid of her!”

Bir kafede garsonun yaka kartında Diane ismini görüyor ve Rita kazadan önce isminin bu olabileceğini söylüyor. Diane’in evini bulup oraya gittiklerinde yatakta yüzü tanınmaz halde cansız bir kadınla karşılaşıyorlar. Evet bu ev Diane’in evi hem rüyada hem gerçekte…

Burada anlıyoruz ki Diane intihar etmeyi çok önceden aklına koymuş ve bunun rüya üstündeki uzantısı bu şekilde ortaya çıkıyor. Dehşet içinde kalan Rita hemen eve gidip saçlarını kesmeye başlıyor. Bunun üstüne Betty ona kendi saçlarına benzer sarı bir peruk veriyor. Yukarıda da söylediğimiz gibi bu sarı peruk hem rüyadaki aciz Rita yerine kendini koyduğunu, gerçeklikle rüyanın bir an için karıştığını hem de ölmüş olan kadının kendisi olmadığına inandırmaya çalışıp ölmüş Diane’i yaşatmaya çalıştığının göstergesi olabilir.

Bu sahneden sonra yakınlaşan çift gece Rita’nın dehşet içinde uyandırması ile kalkıp Silencio kulübe gidiyorlar. Yukarıdan izleyen mavi saçlı bir kadın eşliğinde tüm her şeyin rüya olduğu bu inanılmaz 7 dakika içinde anlaşıyor. ‘Burada bando yok, burada orkestra yok, bunların hepsi bir kayıt. Bunların hepsi bir illüzyon…’

Bu 7 dakika içinde aşk acısı, dehşet, ve gerçeklik çok sert bir biçimde yüzümüze vuruyor. Betty bu sahnede titriyor çünkü uyandığında karşılaşacağı şeyler dehşet verici. Rebekah Del Rio’nun muhteşem sesiyle adeta büyüleyici bu mekanda iliklerimize kadar ürperiyoruz. Diane ise Betty vasıtasıyla aşk acısını en derin bu sahnede yaşıyor. Sonrasında buldukları mavi anahtar ise mavi kutuyu açıp gerçekliğe döndüren kaçınılmaz kapı.

Gerçeklikte bu rüyadaki her şeyin vukuu bulmuş halini görüyoruz. Her şeyi kafasında kodladığı yer, Camilla ve Adam’ın evleneceklerini ilan ettikleri parti. Adamın annesi rüyadaki Coco, geri kalan herkes rüyadaki kritik rollerde. Bu olay üstüne Diane buhrana sürüklenip bir kiralık katil tutuyor ve Camilla’yı öldürmesini istiyor. Burada mavi anahtar zaman kavramını anlamamız için kritik bir eşya. Rüyada seri katilin bu denli beceriksiz olması Diane’in seri katilin başarısız olmasından ne kadar korktuğunu gösteriyor.

Tüm her şey bitip Camilla öldüğünde yakalanma korkusu, aşkını, işini kaybetmesi korkunç bir depresyona sürüklüyor. Burada yönetmen sabahlığa, kahve kupasına, küllüğe dikkat etmemizi istiyor ki zamanı anlayabilelim. Filmin en başında duvarın arkasından çıkan, hepimizi yerinden sıçratan korkunç adam Diane’nin içinde bulunduğu depresyon, çökmüşlük ve tüm bu kötülük halinin temsili. Üç yerde bu adamı görüyoruz birinci Dan’in rüyasında, ikinci delilik halinde ve üçüncü son sahnede mavi saçlı kadın kadraja girmeden hemen önce. Tam olarak o delirme halinde en başta gördüğümüz neşe dolu çift korkutucu adamın olduğu yerden çıkıyor olaylar karışıyor ve Diane tüm bunlara yeniliyor.

Film bittiğinde dehşetin yanı sıra hüznü de çok keskin bir şekilde hissediyoruz. Elinde hiçbir şeyi kalmayan bir kadının hiçliğe sürüklenişi. Tek kelime… SILENCIO!!

--

--