Sırtını Yaslamak
Bir abi olmak, bir baba olmak, bir dost olmak, bu hayat kavgasında sırtını yaslayabilecekleri birisi olmak..
Tüm bunlar teker teker çok daha kolay aslında. Abi olmak mesela, bu kavram o kadar basit ki günümüz insanları için. Baba olmak konusuna girmeyeyim bile. Dost olmak konusunda iyi olduğumu hep söylerler, çünkü arkadaşlıklarıma dostluklarıma çok önem veririm. Hayat kavgasında sırtını yaslamak mı, onda da varım her zaman. Peki tüm bunların hepsini kardeşler için yapabilmek ?
Abiyken baba rolünü de üstlenmek.. Doğru düzgün bir baba figürü görmemişken babayı oynamak.. Baba rolü oynarken dost olmaya çalışmak.. Tüm bu karakterler arasında kavgada sırtını yaslayabileceği birisi olmak istemek. Tüm bunlar birbirine o kadar karışıyor ki. Aslında bazen babaya ihtiyacı olan birisinin başkalarına baba olmaya çalışması ne kadar güzel olabilir diye düşünüyorum. Maddi olarak vs bir babaya ihtiyacım yok. Evden ayrıldığımdan beri tüm hepsini kendi başıma hallettim. Bu bugünde bu şekilde devam ediyor. Ancak manevi olarak düşündüğümde yaptığım hatalara baktığımda bir çoğu bana yol gösterecek, bu savaşta yanımda olacak, sırtımı yaslayabileceğim, düşersem ‘babam’ var diyebileceğim bir seçeneğim olmadığı için oldu.
‘Yol gösterecek, bu yaptıklarımın yanlış olduğunu söyleyecek bir ailem olmadığı için belki de böyle bir hayatım var.’ demişti eskiden yolumun kesiştiği bir insan. Aynı zaman da ‘Hayatta pisliklere bulaşmadan da tek başına yaşanılabileceğini bana sen gösterdin.’ de demişti aynı kişi. Ben bu cümleleri duymak zorunda değildim kesinlikle. Ayrıca onun ailesinin ona yaptıkları benim için o kadar da kötü değildi. Onun affetme sınırı bitmişti. Ayrılmıştı evden.
Kardeşlerime, görmediğim babalığı yapmak, olmasını istediğim bir abi gibi yaklaşmak istiyorum her zaman. Oturup onlarla iki koca insan gibi sohbetler etmek, birlikte kitaplar okumak istiyorum. Beni etkileyen kitapları onlara da okutmak, düşüncelerini de doyurmak istiyorum. Farklı açıdan baktıklarını gördükçe mutlu olmak istiyorum. Normal standart bir insan olsunlar istemiyorum. Ezel filminde Tefo’ya söylenen ‘Neredeyse hiç bir iyi özelliğini geliştirmemiş’ gibi bir söylem ile karşılaşsınlar istemiyorum. Onlara her zaman ışık olmaya, alacakları kararlarda fikir danışabilecekleri, karakterlerinde etkimin olabileceği bir kardeşlik ilişkisi kurmak istiyorum.
Onlar için yapmak istediğim o kadar şey varken tüm bunları yapmama engel olmaya çalışan o kadar ‘ neredeyse hiç bir iyi özelliğini geliştirmemiş insanlar var ki etrafımda onlarla girdiğim savaş kardeşlerimi de etkiliyor. Birisi mesela ‘karınlarını doyurmak’ eyleminin onlar için yeterli olduğunu düşünüyor. Karınları doyuyor her zaman. Bir çocuk, bir insan yetiştirmek sadece bundan ibaret olamaz. Sadece karınları doyurularak aptal bir birey olarak yetişen insanların yaptıklarına etrafımızda rastlamıyor muyuz ?
Kafanı kaldır bak sokağa, sevdiğini iddia edip eşini öldüreni göreceksin. Sevdiği için sanki bir eşya gibi kendine ait olduğunu sanan aptallar göreceksin. Sırf bir süre birlikte vakit geçirdiler diye bu birlikteliği bitirmeye haklarının olmadığını düşünen insanlar göreceksin. Sırf evlendiler aynı yolu birlikte yürümek istediler diye eşlerine köle muamelesi yapan insanlar göreceksin. Anne babasının dolduramadığı boş beyinlerini pislikle doldurup bunu delicesine savunan insanlar göreceksin. Eşini dövüp bunu ‘ dünyayı kurtarmış’ gibi anlatan insan müsvettelerini göreceksin. Sırf oy alıp yönetimde bir yerlere geldikleri için oylarını aldıkları insanları unutanları göreceksin. Hatta kendine yaptığı zammı kaldırıp bunu çok iyi bir şey yapmış gibi açıklayanlar göreceksin. O kadar çok aptal insana denk geleceksin ki, nasıl bu kadar aptal olduklarına şaşıracaksın. Eğer bu şekilde bir şaşkınlık yaşamıyor, tüm bu iğrenç şeyler için onlara hak veriyorsan sen de o aptallardan birisisin demektir.
‘ En’ olmak ile ilgili bir yazı yazmıştım. Mesela ben güzel bir dost olmak istiyorum, güzel bir arkadaş, güzel bir abi olmak istiyorum. Eşim benimle yola çıktığı için pişman olmasın istiyorum mesela. Saatlerce sohbet edebileceği aklına gelen her konuda fikrimi almak isteyebileceği birisi olmak istiyorum. Bana sorduğu bir konu hakkında fikrim yoksa araştırıp, konu hakkında bilgi sahibi olduktan sonra tekrar konuşurum mesela. Çünkü aynı yolu yürümek demek dört duvar arasına birlikte hapsolmak demek değildir. Nasıl dünyaya getirdiğimiz evlatlarımızın karını doyurmak kadar beynini, düşüncelerini de doyurmak zorunda olduğumuz gibi eşlerimizin de ruhları için de yol arkadaşı olmak zorundayız. Bazen kötü zamanlarımızda olacak elbette, bu anlarda ne yaptığımızda önemli.
Daha sonraları okuduğumda görüyorum, yazdığım yazılarda genelde oradan oraya zıplamışım. Ben yazarken iki yazı arasında geçen zamanda ki tüm hayatımı harmanlıyorum. Sonuç olarak hiç birimiz tek bir karakteri yaşamıyoruz bu hayatta. Kimi insanlara karşı dost rolündeyiz, kimilerine anne, baba, kimilerine ise yol arkadaşlığı yapmak zorundayız. Tüm bunlar bir biri ile harmanlanınca karakterimizi oluşturuyor.
Bazı zamanlar çok daha zor oluyor. Etrafında senin düşüncelerine destek veren birisi olmayınca özellikle. Destek olmak ile bir alakası olmayan insanlarla çevrili hayatımın geneli. Var olanları inkar etmiyorum, yanı başımda olmamalarına bir sitem bu. Onlara sitem, yanı başımda olanlara için de büyüyen bir nefret duygusu. Zor oluyor diyordum, evet zor oluyor. İşe gidip nasıl daha iyi bir mühendis olurum kavgasını yapmak, eve gelip abi, baba rolleri arasında kaybolmak. Ufaklıklara olandan daha fazlasını verebilmek. Üstelik kendi hayatını istediği gibi düzenleyemeyecek olmak gerçeği ile yaşamak.
Kendi hayatıma istediğim gibi yön veremeyecek olmamın suçunu asla onlara atmıyorum. Bu kavgada onların bir suçu yok, suçu olanların ise umurunda değil zaten. Bunu ben seçtim. Kaçıp kendime onlarsız bir hayat kurmaktansa onlarla birlikte savaşmak için geldim. Savaş.. Evet bir savaş bu. Daha iyi bir insan olma savaşı, tüm kötülüklere rağmen.. Yalnız kalsınlar istemedim bu savaşta. Benim gibi tek başlarına ağlasınlar istemedim. Ben bu savaşta hata yapmıyor muyum ? Elbette yapıyorum ancak hata yapmamak için o kadar savaşıyorum ki. Beni anlamalarını yada sevmelerini beklemiyorum. Beni sırf abileri olduğum için sevmek zorunda değiller. Sevgi kazanılmalıdır. Sırf biyolojik olarak aynı anneye sahibiz diye sevmek zorunda değiller. Akraba sevgileri gibi. Birbiri arkasından her şeyi söyleyip, iftiralar atıp sonra hiç bir şey sanki yaşanmamış gibi yüz yüze bakan iğrenç insanlar olsunlar istemiyorum. Çünkü bunları yapan insanlar sırf akraba oldukları için atsan atılmaz, satsan satılmaz gibi düşünüyorlar. İşte bu da aptallık. Bana göre iğrenç insan karakterliği.
Mesela müzik dinlerken ritimden çok sözlere dikkat etsinler istiyorum. ‘ya ya ya ben en güzel’ gibi şarkılarla aptal yetişsinler istemiyorum. Bunu her ne kadar ben istemesem de gerek günümüzdeki göz önünde olan aptal sanatçılardan gerekse bu iğrenç şarkıları sürekli dinleyenler yüzünden duyuyorlar. Bir tanesi ile de aynı evde yaşıyorlar. Bir diğer aynı evde yaşadıkları insan da sürekli iğren şarkı söyleyen insanlardan iğrenç arabesk şarkıları dinliyor, bunların çocukları etkileyeceğini düşünmüyorlar. Eğlenmek isteyecekler elbette. Buna itirazım yok. Ancak her fırsatta bu tarz şarkılar dinleyip onları etkilemesine izin vermemeleri gerekiyor. Mesela bir enstrüman öğrensinler istiyorum. Sanatla da ilgilensinler, hüzünlü hissettiklerinde kaçabilecekleri bir köşeleri olsun bu. Mesela benim kaçtığım yer burası, yazmak.. Safiye gitarla rahatlasın, Seher keman çalsın mesela, isterse Sedat yazı yazarak rahatlasın. Çok sevsinler, çok sevilsinler. Ağlasınlar, gülsünler. Başlarına ne gelirse gelsin arkalarında olacağımı, yanlarına duracağımı, kavgalarında en önde koşacağımı bilsinler.
Tüm bunları yapabilmek için, aynı kanı taşıdığım insanlarla da savaşmak zorunda kalıyorum. Çünkü asla daha iyi olmak gibi bir kaygıları yok. İş görüşmesinde de belirttiğim bir şey ‘Her zaman daha ileriye gitmem gerekli, olduğum yerde saydığımı düşündükçe yada o iş yerinde yapabileceğim, gelebileceğim en üst noktaya geldiğimi düşününce soğuyorum. Benim her zaman daha ileriye gitmem gerekli.’ Bu sözüm her konu için geçerli. Abi, baba, dost, eş, arkadaş…
Konular böyle, sevdiğimiz, saydığımız vaktimizi paylaştığımız, sohbet ettiğimiz insanlara karşı bir sorumluluğumuz var. Sürekli daha iyisi olmaya çalışmakta kendimize karşı bir sorumluluğumuz bence..
Şimdi okuyacağın bu yazıdan sonra neler düşüneceksin. Kimlere karşı sorumlusun mesela ya da kimler hayatında seni sömürmek üzere varlar ?
Sorunlar sen çözülmesi için bir şey yapmadan çözülebiliyor mu ? Probleme dahil olan diğer taraf senden çok daha önce, belki de sen daha bir şey söylemeden hatalarını fark ediyorlar mı ?
Bu günlükte bu kadar. Yarın sabah iş var. Orada da büyüttüğüm bir karakter ve sorumlu olduğum şeyler var. Sorumluluktan kaçmıyorum. O yüzden görüşmek üzere.
Var olun 🍁