Sadece Bir Film ya da Bir Kitap Hayatımızı Değiştirebilir Mi?

Alfredo’nun Manifestosu

Dilruba Dulgeroglu
Türkçe Yayın
3 min readMay 17, 2022

--

“Dünyayı değiştirmek istemiştik. Ama perişanca yenildik. Şimdiyse, değişmemek için ben dünyaya direniyorum.”

Photo on Pinterest

Achero Mañas’ın Noviembre (Kasım) filmi, benim için devrim niteliğinde bir filmdi. Hayatımda devrim yarattığı için değil bakış açımda bir süredir var olan değişiklikleri anlamlandırmamı sağladığı için. Dünyada bazı şeyleri değiştirme arzusuyla tutkulu şekilde yola çıkılsa dahi, ‘hayat’ karşısında bu arzu edilen değişimin kişiye bağlı olmadığını çok trajik bir şekilde anlatıyordu. Tiyatroyu para ile icra etmenin sanatı satmak olduğunu düşünen Alfredo’nun manifestosunu izledikten sonra yerimde mıh gibi çakılıp kalmıştım burnumun direği sızlayarak.

Filmin adeta özeti olan;

“Dünyayı değiştirmek istemiştik. Ama perişanca yenildik. Şimdiyse, değişmemek için ben dünyaya direniyorum.” cümlesi Noviembre’nin ihtişamını anlatmaya fazlasıyla yeter.

Hislerimizi coşturan ya da hayatımızdan izler taşıyan eserlerle bir bağ kuruyoruz ve bu karşılaşma hali bize tesir ediyor doğal olarak. İnsanı hayatın kendisi değiştiriyor aslında ve değişime götüren farklı yollara, başka hayatların farklı evrelerine sanat yoluyla tanıklık edebilme imkanı insanı derinden etkileyebiliyor. Mesela insan haksızlığı anlatan ne kadar film izlerse izlesin, suç ve cezaya dair ne kadar kitap okursa okusun hak yeyici olduğunu düşünmediği için ayrıyeten hak savunucusu olma gereksinimi duymayabilir, hele de kendimizi ilgilendirmeyen hakların savunuculuğunu yapmak çoğumuzun aklına gelmez bu durumu anlatan filmlerle ya da satırlarla defalarca karşılaşmış olsak dahi. Ne zaman ki kişinin kendisi ya da sevdikleri bir haksızlığa maruz kalır, ister akademide ister iş hayatında ister arkadaş ortamında olsun, ya da var olan düzenin kendisine adil davranmadığını düşünür o zaman bu hakları anlatan kitaplar ve filmler daha anlamlı gelmeye başlar. Elbette insan hayatında sadece tecrübeye dayalı bir değişimin mümkün olabileceğini söylemek fazla iddialı olur her insanın ayrı bir hikayesi olduğu düşünülürse. Yalnızca, duygu dünyamızdaki etkileri ve devinimleri, düşünsel ve eylemsel değişimle karıştırmamak gerektiğinden bahsediyorum.

Photo on Pinterest

Salt bir filmle ya da bir kitapla insanın hayatının değişebileceğine inanmak fazla romantik bir beklenti olur. Zira yazılanlar dahi zihnimiz onu anlatılmak istenen şekliyle algılamaya müsaitse tesir edebilir. O yüzden her kitap ya da film farklı insanlarda farklı izler bırakır. Zihin değişmeden bir filmin ya da bir kitabın hayatımızı değiştirmesi mümkün olmaz yani. En değerli varlığımız olan beynimiz de en büyük değişimini iletişim kurduğumuz kişiler ve tecrübelerimiz aracılığı ile gerçekleştirir. Ancak en etkili öğrenme yöntemi kendi deneyimlerimiz olsa da her şeyi kendi sınırlı hayatlarımızla öğrenebilmemiz mümkün olmayacağı için elbette sanat dalları aracılığı ile tutkularımızı keşfedebiliyor, farklı bakış açıları kazanabiliyor ya da kendi küçük dünyamız dışında başka gerçekliklerin de var olduğuna tanıklık edebiliyoruz. Lakin değişim diye ifade ettiğimiz şey, duygusal devinimlerden ibaret çoğu zaman. His dünyamızda uyandırdığı o coşkulu hali, bizi nasıl da güzel yöne doğru değiştirdiğine yorma temayülü daha çekici geldiğinden belki de. Lakin değişim demek güzel hislerle dolmak, yeni güzellikler keşfetmek, farklı yerlerde bizle aynı hissi yaşadığını düşündüğümüz insanlara denk gelmenin verdiği o tarif edilemez duyguyla büyülenmek demek değil. Değişim fikirlerle ve nihayetinde fikirlerin hayatımıza tesirinin ispatlandığı eylemlerle olur. Krzysztof Kieslowski bunu muhteşem dile getiriyor: “Sinema hiçbir şeyi değiştirmez; ama insanların birçok şeyi anlamalarını sağlar. Dünyayı değiştirecek olan şey filmler değil, o filmleri izleyen insanlardır.”

Photo on Pinterest

Alfredo’yu da tüm o tutkulu çabalarının sonucunda değişime götüren şey hayatın kendisiydi. Filmi sarsıcı kılan da, hayatın, arzularımızın çok ötesinde olan gerçekliğini Alfredo’nun manifestosu eşliğinde sahici bir şekilde anlatmasıydı. Her insan, farklı rollerde ve konumlarda bulunan insanların ve var olan sistemlerin farklı yüzleri üzerinden etkileşerek değişiyor. Lakin kendi değişimimiz dahi ömür boyu devam edecek bir süreçken başkalarını değiştirmeyi arzulamak, bu değişimle de sistemi ve dünyayı güzel yönde değiştirebileceğine inanmak Sisifosun hikayesine dönüşüyor bir nevi. Filmde Alfredo’nun manifestosunun sonunu görebiliyoruz lakin gerçek hayatlarımızdaki sonu bilebilmemiz mümkün değil. Hayatın; hayal gücünden de sanattan da çok daha tesirli, güçlü, ilginç ve kaçınılmaz olduğunu düşünmem bu yüzden.

--

--