Sahip Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Sarp Bozkurt
Türkçe Yayın
Published in
5 min readApr 25, 2017

“Evin var mı? Araban var mı? Tamam evlenebiliriz. Çünkü evin ve araban varsa hayatın vardır. Yolunu bulmuşsundur. Hayır en azından kira ödemeyeceksin. Taksi parasındansa sadece benzin parası ödeyeceksin. E o zaman seninle yaşamak rahat bir şey olmalı.” Sevgili okuyanlar, bu konuda düşünenler… Bir devrin sonuna hoş geldiniz. Sahip olma devrini huzurlarınızda satılığa çıkarıyoruz.

Çok değil 3–4 yıl öncesine kadar, ne kadar muhteşem bir varlık, kendini geliştirmiş bir insan olduğunuz, sahip olduğunuz varlıklarla ölçülüyordu. Bir evin mi var? Tamam o zaman hayattan yırttın. Çünkü 1 tane mahallen, 1 tane evin, 1 tane araban olması herkesçe kabul görmüş bir sınıfın içine yerleştiriyordu seni. Peki şimdi neler oluyor? Kaçımızın evi var? Daha doğrusu kaçımız evimiz olması için çalışıyoruz? Kaçımızın ideali müthiş bir spor arabaya sahip olmak? 40 yaş üstü sevgili okurlar, 20'li yaşlara kulak verin… Anlatıyorum.

İnternetin varlığı üzerine artık düşünmüyoruz bile. Çünkü günlük standartımız, su ve yemek gibi birşey oldu. Ve hayatımızı öylesine kökten değiştiriyor ki, bir bakmışız değer verdiğimiz, uğruna sabahlara kadar çalıştığımız şeyler, 19 yaşında bir çocuğun internetten kurduğu bir şirketle yerle bir olmuş, kaybolmaya yüz tutmuş. Bu yazıda internetin bizde ve kurduğumuz hayatta değiştirdiği önemli bir değişiklikten bahsedeceğim. Evimiz…

İnternetin, bulunmasıyla beraber insanlarda yarattığı en heyecan verici şey dünyanın diğer ucundaki biriyle canlı olarak konuşmaktı. Bunun için türlü türlü uygulamalar, programlar geliştirildi, bilgisayar ve internet bu mantık üzerine kuruldu. Bunu sevdik. Eğlenmek için bunu kullandık, kullandık, kullandık. Ama şunu düşünememiştik bunu kullanırken, bu düşünce sistemi bizim bütün hayat görüşümüzü de bu yönde etkileyecekti. Ne anlatmak istiyorsun Sarp? Yapılan bütün araştırmalar, yeni dönem gençlerin, (takılan isimleri kullanmak istemiyorum, zaten hepsi birbirine girdi; X Y Z Millenial pff) eski kuşakların değer verdiği şeyleri asla umursamadığını, yepyeni bir dünya amaçladıklarını ortaya koyuyor. Artık bu nesil sigorta parasını yatırmak için değil, Guyana’yı görmek için çalışıyor (Öyle bir ülkenin varlığını az önce öğrendim, saçma bir yerde. Ama asıl mantık işte gezelim başka yerler görelim falan filan anladın sen). Yani ne oldu günün sonunda? İnternet bize, bizden başka koca bir dünya olduğunu net bir şekilde gösterdi ve biz bu dünyayı arzulamaya başladık. Hayata bir kere geliyor olmamızı, hatta bu hayatta varolmamızın 200 trilyonda 1 bir ihtimal olduğunu sindirdik, anladık ve bunun üzerine yeni bir hayat gayesi kurduk.

Artık insanlar birbirleriyle tanışırken, “Evin var mı?” diye değil, “Nereleri gördün?” diye tanışıyorlar ve ortak bir hayat kurup kuramayacaklarını bu soruya gelen cevaba göre şekillendiriyorlar. Ne büyük değişim değil mi? Sahip olmanın bu kadar kısa bir zamanda değersizleşmesi insanı gelecek için korkutuyor. “EV” artık içinde sıcacık yemeklerin piştiği bir aşk yuvası olmaktan, gece kafanı koyabileceğin herhangi güzel bir yer olmaya geçti. Bundan sonrası yokuş aşağı, her şey daha hızlı değişecek. Bunları bu iyidir veya bu kötüdür diye yazmıyorum. Böyle olduklarını anlatmak için gözlemlerimi yazıyorum sadece, seçenek sizin.

Peki evin bu duruma geçmesindeki etkenler neler örneğin? Öncesinde oteller vardı. Oteller “fancy” yerler. Pahalılar. Güzeller ama pahalılar. Her yeri evimiz diye benimsememiz için yeterli değiller. Sen yatarken kapın çalıyor ve evini temizlemek için biri kişisel alanına girmeye çalışıyor. Olmaz. Yemezler. Ayrıca 2 cümle öncesinde de söylediğim gibi pahalılar. Peki ne oldu? Biri çıktı ve dedi ki, madem bütün dünya sizin, o zaman bütün dünyada eviniz olsun dedi. Adına da Airbnb koydu. Artık güzel bir akşam yemeği parasına dünyanın diğer ucunda bir gecelik bir ev sahibi olabiliyorsun. Dikkat dikkat! Bu söylediğim mübalağa değil. Gerçeğin ta kendisi! (2 ay önce geceliği 40 dolara Cape Town’da harika bir evim vardı. Güney Afrikalı bile değildim ama evim vardı. Ya da öyle hissediyordum. 1 hafta kaldım. Otellere ölüm.) “Evin var mı?” sorusuna verilebilecek cevaplar artık çok karışık. Maslak’ta bir ev 1 Milyon Türk Lirası. Bu paraya 5000 gün dünyanın istediğim herhangi bir yerinde bir evim olabilir. Bu değişik bir cevap, ama doğru. Hem de vergisi yok, başımı belaya sokacak bir şeyi de yok. 5000 gün demek 13 yıl demek. Ben 13 yıl sonra 40 yaşında olacağım. Şimdi bu noktada 2 ayrı yolu olan bir soru ortaya çıkıyor. 40 yaşına geldiğinde kendini nerede görüyorsun?

Uzun yıllar boyunca insanlar kendilerini 40 yaşına geldiklerinde bir ev sahibi, çoluk çocuklu, işinde gücünde insanlar olarak hayal ettiler. Bu 1. yol. Diğer ve şu anda daha çok tercih edilen yol ise 40 yaşında bütün dünyayı gezmiş ve bütün kültürleri görmüş bir birey olmak. Bu yol için genç nesilleri suçlamayın. Sizin elinizde böyle bir fırsat olsaydı, siz ne isterdiniz onu düşünün sadece. Empati zor şey, eğer sonuçlarından korkuyorsan.

Bir diğer soruya gelelim; “Araban var mı?”. Bu sorunun cevabı da aslında yukarıdaki sorunun cevabıyla birlikte anlamsız bir hale dönüştü. Çünkü aslında “Arabaya ihtiyacın var mı?”… Zaten sürekli dünyayı dolaşıp değişik kültürleri tadacaksan, arabaya niye ihtiyacın olsun ki? Taş çatlasın yılda 100 kere arabayı kullanacak olursan, bu araba ihtiyacını her gün son model bir arabayla, gideceğin her yere giderek, üstelik sen bile kullanmadan giderebilirsin. Bunun adı da Uber (ya da Yolo eğer yerli isterseniz). Adamın teki çıktı dedi ki, senin lüks araban olamıyor mu? Her şeyden çok çabuk mu sıkılıyorsun? O zaman taksi parasına, lüks araban ve şoförünle dolaşabilirsin. Hem de her gün farklı bir lüks arabayla. Haydiiii!!! Araç pulu, trafik sigortası, kasko, park yeri, park ücreti falan ne olacak? Yok arkadaşım. Sen onları düşünme.

Ve şu andaki araştırmalar, ileride teknoloji kullanımının ne hale geleceğini öngören insanlar da, bir arabaya sahip olma ihtiyacının giderek azalacağını ve sonunda da yok olacağını söylüyorlar. Hatta ve hatta daha da ileriye gidecek olursak, çok yakın gelecekte araç kullanımının nasıl olacağına dair size bir örnek vereyim. Bir araç servisine üye olacaksınız. Diyelim ki yıllık 5000 TL. Sizin arabaya ihtiyacınız olduğunda telefonunuzdan (veya yardımcı herhangi bir teknolojik aletinizden) 10 dakika sonra arabaya ihtiyacım var diyeceksiniz. Otonom (yani şoförsüz, kendi kendine gidebilen) aracınız 10 dakika sonra kapınızın önünde olacak. Sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürecek. Sonra ihtiyacı olan bir başkasının kapısına gidecek. İstediğiniz zaman, istediğiniz arabaya sahip olabileceksiniz. Ve her gün bu arabayı değiştirebileceksiniz. “Araban var mı?” Niye olsun ki…

Bu örneklerimi kafalarda daha net oturması için başka bir örnekle taçlandıracağım. Müzik. En son ne zaman bir albüm aldınız? Ve eğer cevabınız 7 aydan kısaysa yaşınız 40'tan fazla mı? (İstisnalar ve kaideler arasındaki ilişkiyi bu noktada hatırlatmama gerek yok sanırım.) Artık ne albüm alıyoruz, dolayısıyla da albüm çıkarıyoruz (canlı kanlı basılı albümden bahsediyorum). Aynı gelecekteki araç servisi gibi bir müzik servisine üyeyiz, (çoğunluk Spotify’da, benim tercihim Apple Music ama değişebilir de) bu servise ayda 10 lira ödüyoruz ve bütün albümler bizim oluyor. 10 yıl önce böyle bir şeyin varlığı söylense abuk subuk konuşma gidip çalış sabah işin var diye cevap verirdi insanlar. Ama bunu yaşıyoruz ve çoktan buna alıştık bile. Artık bir albüme sahip olmuyoruz. Artık hiçbir şeye sahip olmuyoruz. Çünkü sahip olmak istemiyoruz. Tüketmek ve hayatımıza devam etmek istiyoruz. Bu kötü veya iyi bir şey mi? Bunu bilmiyorum, çünkü bunun cevabı kişisel. Bana göre iyi, sana göre kötü.

İnsanoğlu özgürlük kavramının tanımını her geçen gün değiştiriyor. Özgürlük, hayatının sonuna kadar rahat rahat yaşayabileceğin şeylere sahip olmakken, şimdi görüp, yaşayıp tecrübe edeceğin değişik dünyalar, kültürler ve insanlar, ve sana ayak bağı olmayacak “eşyaların”dan kurtulmak haline geldi. Bakalım 100 yıl sonra kişisel özgürlük adına neler konuşacağız. Ve sahip olmakla, birey olmak arasındaki ilişki bakalım hangi noktada olacak. 100 yıl sonra bunu da konuşuruz. Belki o zamana kadar üyelik sistemiyle, öldükten sonra nerede yatacağını bile seçebilirsin. Her hafta yattığın yeri değiştiriyorlar. Olmaz demeyin.

Beğendiyseniz o minik kalp işaretine basarak paylaşmanız bana çok şey ifade eder :)

Ve bana sosyal medya hesaplarımdan sürekli ulaşabilirsiniz.

--

--

Sarp Bozkurt
Türkçe Yayın

Oyuncu, Teknoloji sevdalısı Twitter: BozkurtSarp Instagram: sarpbozkurt Snapchat: sarpbozkurt