Sahipsiz

İdil Altıntaş
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJul 23, 2020
Photo by Ian Espinosa on Unsplash

Karmaşıktı onun hikayesi. Hikaye bile denemezdi aslında. Oraya buraya dağılmış kelimelerin bir cümle oluşturma çabasıyla birbirlerini arayışlarını anımsatıyordu. Ne yazık ki bu çabanın bir sonucu yoktu ve bu yüzden kimse bu kelime öbeğinin farkında değildi. Kendisi bile çoğu zaman farkına varmıyordu. Bazı anlar vardı ki içindeki bütün sahipsiz kelimeler bir araya gelip bir isyan başlatıyorlardı. Bazen saniyeler bazen ise günler süren isyanların hepsi bastırılıyordu. Lakin hiçbiri çözüme kavuşturulmuyordu. Alışagelmiş bir acının uyuşukluğuyla geçiştiriliyorlardı. Fakat bütün bu kavurucu sessizliğin ardında birike birike daha gürültülü bir isyanı başlatmak için hazırlanıyorlardı. Hikayenin başkahramanı bunun biliyordu. Fakat bilmediğine inanmak ona suni bir ferahlık veriyordu. Aldırış etmemek kesinlikle daha kolay ama sonrasında büyük dertler uyandıracak geçici bir çözümdü.

Okuduğunuz paragraf da tıpkı bu öbeğin kelimeleri gibi sahipsiz gelebilir size. Kim bu hikayenin başkahramanı diyor olabilirsiniz. Bunu öğrenebilmek bir hayli zor. Çünkü kahramanın karakterini görebilmemize engel olan bir gölge var etrafını çevreleyen. Bu gölge ise onun korkuları. Onu zincirlerle kuşatan ve özgürlüğüne engel olan kabusları…

En büyük korkusu da “ben” diyebilmek.

Bu yüzdendir ki bu hikayenin kelimeleri sahipsiz kalıyor. Çünkü kahraman onları ne zaman yakalamak ve bir düzene sokmak istese kendisiyle yüzleşmek mecburiyetinde kalıyor. Korkusunun altında eziliyor ve kırılan cesareti kendisinden kaçmasına sebep oluyor. Günün sonunda benliğinden uzaklaşmış ve korkularının esaretinden kurtulamamış bir halde bulunduğu noktaya geri dönüyor.

Bu hikaye sahipsiz. Çünkü bu hikayenin kahramanı “ben” demekten korkuyor. Tıpkı tam da şu an olduğu gibi.

--

--