Yıldızoğlu’ndan Sanat ve Ahlâk Dersleri

Meriç Şenyüz
Türkçe Yayın
Published in
3 min readAug 14, 2018

Hiç kuşkusuz ki, sanat eleştirisi, sanat pratiğinin ayrılmaz bir parçası. Ancak, yalnızca sanat alanının içinden yapılan eleştiri, çoğu zaman arkasında bir keçiboynuzu tadı bırakmaya mahkûm oluyor. Sanatın toplumsal ilişkiler ve siyasal yapıyla ilişkisini sağlıklı bir şekilde kurmayı başaran eleştiri örneklerine ise çok sık rastlayamıyoruz ne yazık ki.

Köpeğin Ahlakı’nın yeni baskısı yok ama bu kitap kesinlikle yeniden basılmayı yeniden okunmayı hak ediyor.

Postmodernizmin hâkim sanat anlayışı hâline gelmesiyle bu beklentinin kendisi de ‘out’ oldu zaten. Yine de, bu genellemeyi bozan, trend dışı istisnai örnekler de yok değil. İşte elimizdeki kitap, Türkiye’deki sanat eleştirisi çalışmalarının yüz akı örneklerinden birisi. Üstelik bu çalışma asıl mesleği eleştirmenlik olmayan birinin, ekonomi-politik uzmanı Ergin Yıldızoğlu’nun imzasını taşıyor. Muhtemelen kitaptaki sanat yazılarının bu kadar sağlam bir kuramsal çerçeveye oturmasında, başka bir disiplinden gelmenin hatırı sayılır bir payı var.

Zor dünyada sanat
Yıdızoğlu’nun son dokuz yıl içerisinde yazdığı denemeleri bir araya getiren kitap, “Önsöz yerine: Köpeğin Ahlakı, Devletin Gerçeği ve Özgürlük” adlı yazıyla başlıyor. Yıldızoğlu, bu denemede sanat eleştirisinin en birincil işlevlerinden birini layıkıyla yerine getiriyor: Eleştiriye konu olmasa belki hiçbir zaman değeri anlaşılamayacak bir sanat eserini gün ışığına çıkarmak. Söz konusu eser, Ahmet Yıldız’ın kaleme aldığı ve tutsak ölüm orucu direnişçisi Veli Saçılık’ın kopan kolunu dişlerinin arasında taşıyan hayali bir köpeği baş karakter olarak seçen öyküsü. Yıldızoğlu’nun, bu öykü üzerine yazdığı makale, okurun, öykünün gerçek anlamına vakıf olmasını sağlamanın yanı sıra kitabın çerçevesini de çiziyor. Aslında bu kitap, devletin, sınıfların, baskı ve sömürünün var olduğu koşullarda sanatın nasıl ahlaklı kalabileceği sorusunu gündeme getiriyor. Yazarın, bu soruya net bir cevabı da var üstelik: Otonomi. Yıldızoğlu, sanatçının, sermayeden ve devletten bağımsız olmasını her türlü sanatsal yaratımın özgür olabilmesinin ilk koşulu olarak görüyor ve kitaptaki her bir makaleyle bu tezi bir başka açıdan geliştiriyor.

Stalin döneminde ezilen Sovyet avangardı, kitabın konuları arasında…

Kitabın ikinci ve en kapsamlı makalesi “İktidar ve Sanat’ (Bir Serginin Düşündürdükleri)” başlığını taşıyor. Bu makale, 1930–1945 yıllarındaki Avrupa sanatını konu eden bir sergiyi konu ediniyor. Daha doğrusu bu sergideki Stalin Sovyetlerinin plastik sanatıyla Nazi Almanyası’nın plastik sanatı arasındaki form ve içerik benzerliği üzerinde duruyor. Stalin Rusyası ile Nazi Almanyası’nın resim, heykel ve mimarisinde görülen tekdüzelik ortaklığı çok şaşırtıcı değil. Ancak yazar, bu benzerliğe dikkat çekmekle kalmamış, önceden ciddi bir avangart sanat geleneği bulunan bu iki ülke sanatının, nasıl çoraklaştığını sıkıştırılmış bir ‘yakın dönem sanat tarihi dersi’ tadında okuyucuya sunmak gibi zor bir işin hakkından ustalıkla gelmeyi başarmış. Almanya’daki sürecin işleyişini; ‘Hitler geldi böyle oldu’ kestirmeciliğiyle açıklamak olanaklı olsa da Ekim Devrimi’nden sonra büyük bir atılım yapan Sovyet avangardının ortadan kalkması çok daha karmaşık bir sürecin sonucu.

“Eleştiri ve Gerçeklik” başlıklı makale, eleştiri etkinliği için, kuramsal bir çerçeve çiziyor. Bir sonraki makale; “Pablo, Samuel ve Turgut” Picasso resimleri, Beckett oyunları ve Turgut Uyar şiirleri arasındaki bir ortaklık temel alınarak yazılmış: anlaşılamama.

Kitabı oluşturan tüm yazılar hakkında burada bir şeyler söylemek olanaklı olmadığı gibi gerekli de değil. Okurlara sürprizler de kalsın isteriz. “Kuramsal bir sanat kitabında ne gibi bir sürpriz olabilir?” sorusunu yönelteceklere de o kadar emin olmamalarını öneririz. Yıldızoğlu, kitapta yalnız yüksek sanattan ve sanatın yüksek ürünlerinden söz etmiyor. Popüler sanata ilişkin son derece çarpıcı yazılar da kitapta kendilerine yer buluyor.

Yıldızoğlu’nun, Marx, Lacan, Zizek, Bakhtin, Jamesson gibi düşünürlerin sanat anlayışları arasında mekik dokuyarak kurduğu eleştirel perspektif kuramsal olarak gayet sağlam temellere oturuyor. Bu sağlam kuramsal çerçeve, Yıldızoğlu’nun duru kaleminden okuyucuya sunuluyor. Böylelikle Köpeğin Ahlakı, her düzeyden sanatseverin rahatlıkla okuyabileceği ve okura keyif vermenin yanı sıra ona yeni düşünce ufukları da kazandıran bir çalışma özelliğini kazanmış oluyor.

KÖPEĞİN AHLAKI
Estetik, otonomi ve siyaset üzerine
Ergin Yıldızoğlu, Gri Yayınevi, 2005, 243 sayfa, 12 TL.

Bu yazı Ocak 2006'da Radikal Kitap’ta yayımlanmıştır.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--