Saplantı Ve Hata

Aleyna Tunçel
Türkçe Yayın
Published in
4 min readAug 28, 2019

Küçük bir restoran. Büyük bir camla sokak manzarası sunuyor. İki ayrı masa. Birinde Selma adında 28 yaşında bir kadın oturuyor. Önünde orta şekerli bir Türk kahvesi var. Dizüstü bilgisayarıyla randevudaymışçasına gözünü bir saniye bile ayırmıyor. Cama daha uzak bir masada 32 yaşında bir adam var. Adı Bülent. Bülent, üzgün bir şekilde telefonuna bakıyor. Sanırım o da telefonuyla ciddi bir ayrılık konuşması yaşıyor. İki ayrı masa, iki ayrı insan, iki ayrı hikaye…

Selma’nın masası

Selma bilgisayarındaki o fotoğraflara ve videolara daldıkça kendinden daha çok nefret ediyordu. Fotoğraflardaki o küstah ve umursamaz adama üç yılını vermişti. Üç uzun ve emek içeren yıl.

Murat’la olan ilişkisi tam zamanlı bir iş gibiydi. Sevdiği bir iş değildi. Sanki hayatını devam ettirebilmek için çalışmak zorunda olduğu ve her sabah küfrederek gittiği bir iş gibiydi. İlişki sadece onun emekleriyle ve pollyannacı yaklaşımıyla devam etmişti. Üç yılda bir kere bile sevildiğini hissetmemiş ve daima efor sarf eden taraf olmuştu. Ah kafasını duvarlara vurmak istiyordu. Neden Murat’ı hayalindeki insana benzetmeye çalışmıştı, onu değiştiremeyeceğini nasıl göremezdi?

İlk tanıştıkları zamanı düşündü. Selma sevdiği bir yazarın imzasını almak için kitap fuarına gitmişti. Onunla o uzun sırada beklerken tanışmışlardı. Sevgili olduktan iki ay sonra Murat’ın o yazarı hiç tanımadığını sadece eski sevgilisini geri kazanmak için bir hediye olduğunu öğrenmişti. Umursamadı, nasıl olsa onun hayallerindeki karşılaşma gerçekleşmişti. Bu yüzden üç yıl boyunca Murat’ın yalanlarına, cahilliğine, asla tatmin olmaz egosuna katlanıp durdu. Ta ki o eski sevgiliyi Murat’la aynı yatakta basana kadar.

Hiçbir zaman tutku dolu bir aşk peşinde koşmamıştı zaten ama en azından anlaşabileceği biri olsun istiyordu. Murat’la aralarındaki derin uçurum yüzünden onunla izlediği hiçbir filmden hoşlanmamış, gittiği hiçbir konserden zevk almamıştı. Ama inatla zorlamaya devam etmişti. Eğer aldatılmasaydı muhtemelen bu adamla evlenecekti!

Ayrılığın üzerinden 5 ay geçmişti. Selma yalnızlıktan aşırı mutlu bir şekilde hayatına devam ediyordu. İşin aslını içten içe bilmesine rağmen inkar etmek daha kolaydı. Gerçek şu ki korkuyordu. Ya yine berbat bir ilişkinin pençesine düşer ve çıkamayacak kadar korkak olursa, ya yine üç yılını çöpe atarsa?

O sırada sol taraftan bir ses geldi. Kafasını çevirdiğinde yerde parçalanmış bir telefon gördü. Bir adam etrafındaki insanlara karşı mahcup bir tavırla bakarak yere eğilirken bir anlığına adamlar gözleri buluştu. Sonrasında adam telefonu yerden aldı ve masasına yöneldi.

Bülent’in masası

Bülent elindeki telefona umutla bakmaya devam ediyordu. Belki Burcu on bir cevapsız çağrı ve sekiz mesaja bir dönüş yapardı. İçindeki bir ses ona daima bunun olmayacağını Burcu’nun yine onu oyaladığını söylemesine rağmen Bülent o sese asla kulak asmıyordu. Son beş yıldır yaptığı zaten buydu.

Bülent bu hale nasıl geldiğini düşündü. Bu kadar reddedilmeye, oyalanmaya, bariz bir alaya rağmen kedinin patisindeki fare olmaktan neden vazgeçemediğini düşünüyordu. Oysa ondan hoşlanan bir çok kadın olmuştu. Arkadaşları onunla uzun uzun konuşmalar yapmış Burcu’nun onu sadece ihtiyacı olduğunda kullandığını söyleyen binlerce örnek vermişlerdi. Bülent bunu biliyordu. Aralarındaki şey aşk değildi. Bülent, Burcu’yu sevmediğinin bunun sadece bir saplantıya dönüştüğünün farkındaydı. Yıllardır istediği hiçbir şeyi başaramadığı için Burcu onun için elde edilmesi gereken bir zafere dönüşmüştü. Burcu da zaten hiçbir zaman onu tam olarak reddetmiyor ve hep açık bir kapı bırakıyordu.

Bülent kendine kızıyordu. Sakin ve kafasının uyuşacağı bir kadınla mutlu bir ilişki yaşayabilirdi. Bu zavallı haline etrafındaki herkesin acıdığını hissetti. İki kişilik servis açtırıp tek başına oturan ve umutla telefona bakan zavallı adam. Sinirlendiğini hissediyordu, telefonu tutan eli titremeye başlamıştı. Kalbinin göğüs kafesini kırmaya çok yaklaştığını düşündü. Nefes alış verişleri hızlanmış suratına bir sıcaklık yayılmıştı. Anlık ve düşüncesiz bir şekilde telefonu duvara fırlattı. Telefonun duvara çarptığında çıkardığı ses tüm gözleri üzerine çekmişti. Hissediyordu, o yargılayıcı bakışların hepsi bir iğne gibi derisine batıyordu. Utanarak masasından kalktı, etrafta göz gezdirirken cam tarafında ona şaşkınlıkla bakan bir kadınla göz göze geldi. Daha fazla oyalanmadan yerden telefonu aldı ve masasına oturdu.

Telefonun bataryasını takıp ekranı çevirdiğinde birden çok yerden çatlamış ekrandaki renklerin oynaşmasını izledi. Beklerken kafasını kaldırıp tekrar o kadına bakmaktan alıkoyamadı kendini. Kadın düşünceli bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Yüzüne bilgisayarının ışığı vuruyordu, gerçekten güzel bir kadın diye düşündü. Saçları dağınık bir şekilde önüne düşmüştü, bundan pek rahatsız gözükmüyordu. Bülent onun kafasındaki düşünceleri bir anlığına çok şiddetle merak etti. Onu böyle dalgın dalgın bakmaya zorlayan o düşünce neydi?

Bülent kadının yanına gitme arzusuyla doldu. Beş yıldır ilk defa böyle bir şey hissediyordu. Kadın kafasını ondan tarafa çevirince gözleri tekrar telefona döndü.Kendi suçlu hissetti. Kadını rahatsız ettiğini düşünüyordu. Bundan aşırı derecede utandı. Rastgele telefonunda gezinirken telefonu çaldı, ekranda ‘’Burcu’’ yazıyordu.

Açmamalıydı.Biliyordu.Artık bu durumdan kendini kurtarmalı ve gidip o kadınla konuşmalıydı. Onunla belki mutlu olurdu. Açmamalıydı. Kadına en sevdiği yemeklerden yapar ve sevdiği müzikler hakkında sohbet edebilirdi. Açmamalıydı. Belki de bu kadına bir kez olsun doyasıya sarılabilirdi. Açmamalıydı. Hem bu kadınla bir ilişkiye başlarsa kadını başka erkelerle görmek ve o erkeklerden sonra onu avutan olmak zorunda kalmayacaktı.Açtı.

Burcu sakin bir sesle gece boyunca oturduğu için bir uyuyakaldığını, ,evinin önündeki restoranda kahvaltı etmek isteyip istemediğini sordu. Bülent tamam dedi ve masasından kalktı. Hesabını ödeyip kapıdan çıktı ve arabasına bindi. Son kez restoranın camından içeriye baktığında kadını çantasını toparlarken gördü. Bir anlık cesaretle gidip onu durdurup konuşabilirdi. Arabayı çalıştırdı ve Burcu’yu bekletmemek için hızla yola koyuldu.

--

--