Sarajevo’dan Mostar’a Büyülü Bir Yolculuk

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın
Published in
3 min readApr 26, 2022

Bosna savaşının izlerini her adımda hatırlatan bir ülke: Bosna-Hersek. Bizim keşif adımlarımız Saraybosna’nın Sebilj’nde başladı. Havaalanından ortak taksi tutarak vardığımız şehir merkezinin başlangıç noktası olan Sebilj Başçarşı’nın tam göbeğinde duruyordu. Sırt çantalarımız eşliğinde Ferhadija caddesindeki hostelimize yürüdük. Uygun fiyatlı bir gezi planı olanlar için en iyi seçenek genelde hosteller oluyor. Biz de öncesinde en uygun fiyatlı hosteli bulup rezervasyon yaptırmıştık. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra yerel lezzetleri keşfe çıktık. Gazi Hüsrev Bey Camisi’nin önünden geçtik ve sokaklarda biraz dolandıktan sonra meşhur Bureg’inin (Boşnak böreği) tadına baktık. Kendine has bir tadı olan Boşnak böreğinin üzerine yoğurtlu bir sos döktüler. Yediğim en lezzetli börek olduğunu söylemek abartı olmaz açıkçası. Bosna’ya her gidenin mutlaka tadına bakması gereken lezzetlerden biri. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra Kutsal Kalp Katedrali’nin (Sacred Heart Cathedral) yanından geçtik. 19. yüzyıldan kalma yapı, Gotik tarzıyla gösterişli bir Katolik kilisesi. Bu tarihi yapı, Bosna’da birçok binanın da mimarı olan Josip Vancaš tarafından tasarlanmıştır. Güzel bir ilk günün ardından hava kararınca hostele döndük. Ertesi gün sabah erkenden kalkıp Mostar’a trenle geçtik. İlk tren yolculuğumu Neretva nehrinin enfes güzelliği eşliğinde yapmak beni fazlasıyla büyüledi. Saraybosna’ya gelmişken Mostar’a uğramadan ülkeden ayrılmamanızı öneririm.

Ocak 2018'de fotoğrafladığım Mostar Köprüsü

MOSTAR’IN SİMGESİ: STARİ MOST

Mostar’a varınca gidip gördüğümüz ilk yer, yapımını Mimar Hayreddin’in üstlendiği Stari Most (Mostar Köprüsü) oldu. 9 Kasım 1993’te Bosna Savaşı sebebiyle büyük hasar gören, daha sonrasındaysa onarılıp eski haline getirilen Mostar Köprüsü UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde. Köprüye giderken güzergahımızın üzerinde sıklıkla savaşın izlerini taşıyan ve mermilerin açtığı yaralarla dolu binalara denk geldik. Bosna halkı, çocuklarının geçmişini bilip bundan ders çıkarması adına savaşın izlerini şehirden tamamen silmemiş ve üzerinde “Don’t Forget” (Unutma) yazılı taşları şehrin çeşitli yerlerine kondurmuştur. Mostar’ı ve kendine has mimarisini keşfederken bir şehitliğe rastladık. Savaşın yarattığı yıkımın genç ya da yaşlı dinlemediğini bir bebek mezarının başında iliklerimize değin hissettik.

Akşam treniyle Sarajevo’ya geri döndük ve ertesi gün savaşı çocukların gözünden anlatan Savaşta Çocukluk Müzesi’ni (War Childhood Museum) ziyaret ettik. Jasminko Halilovic’in Bosna Savaşına tanık olmuş çocukların hatıralarından yola çıkarak hazırladığı War Childhood kitabındaki hatıraların toplanarak hazırlandığı müzede hem hüzünlendim hem de tebessüm ettim. Bu müze çocukların savaş zamanındaki hayatta kalma mücadelelerinin en somut örneklerinden biri. Müze, 2018 Avrupa Konseyi Müze Ödülüne layık görülmüş. Müzeyi gezerken oyuncuk ayıdan sihirli değneğe kadar pek çok kişisel eşyayı ve o eşyaların sahibi olan çocukların anılarını dikkatle inceledim. Bu müzede bir yandan savaşın yıkıcılığına maruz kalırken öte yandan hayatta kalma mücadelesinin en güçlü haline tanık oluyordunuz.

Beyaz Tabya’dan görülen Sarajevo manzarası

KUŞBAKIŞI SARAJEVO

Saraybosna’da ziyaret edilmesi gereken bir başka yer Church of Saint Anthony of Padua’ydı. Fazlasıyla güzel bir kiliseydi. Binanın dış cephesini kaplayan kırmızı duvarları bir cazibe yaratıyordu. Oradan çıktıktan sonra Sarajevo’ya tepeden tüm ihtişamıyla gülümseyen Beyaz Tabya’yı gözüme kestirdim. Yol üstünde İzzet Begoviç’in mezarının da içinde bulunduğu şehitliğe uğradım. Şehitlerin arasından geçerken mezar taşlarındaki isimlere ve tarihlere baktım. Acı bir yutkunuş geçti boğazımdan. Liderleri Begoviç vasiyetinde diğer mezarlardan ayrı ve gösterişli bir mezarlık istemediğini özellikle belirtmiş. Mezarı diğer şehitlerle aynı yerdeydi. Şehitlikten çıkınca sokak aralarına girdim. Tepede kendi halinde duran Beyaz Tabya’ya bir kez bakıp yön duygumu pusula edinerek yola devam ettim. Tepeye varınca enfes bir şehir manzarasıyla karşılaştım. Manzarayla karşılaşınca bu şehre tekrar geleceğimden emin oldum. Beni aurası içine alan Bosna’ya bir çocuğun annesine bağlandığı gibi bağlandım. Onunla umutlandım, onunla hüzünlendim ve derinden etkilendim. Bu şehrin suyundan bir kez içenin bu şehre tekrar geldiği efsanesine yüreğimin en derininden inandım.

--

--

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın

Hiçliğin hakim olduğu bu evrende varoluşumu yazarak anlamlandırmaya çalışıyorum.