Savaş Öncesi Lviv
Rusya-Ukrayna savaşının öncesinde gezdiğim ve kaleme aldığım bu yazımda şimdilerde benim zihnimdeki haliyle göremeyeceğimiz Lviv’i anlattım. Tarihi mimarisi ve sıcakkanlı halkıyla benim için manevi değeri yüksek bir şehir niteliğindeydi. Savaşın toplumlar üzerinde büyük tahribat yarattığı bir gerçek. Bu yazıyı tüm olanlara rağmen paylaşma niyetim tahrip edilmemiş şehirlere sahip olmanın önemini vurgulamak. Ukrayna’yı savaştan önceki haliyle hatırlamamız ve savaşsız bir dünya umuduyla…
Türkiye pasaportuyla ya da yeni kimlik kartıyla vize ve pasaport derdi olmadan gidip gezebileceğiniz ülkelerin başında geliyor Ukrayna. Ülkenin kültür şehri olan Lviv’de ise hem sakin hem de keyifli bir gezi yapabilirsiniz. Türkiye’den direkt uçuşun olduğu Lviv’de ucuza konaklamak için hosteller ve Airbnb tercih edilmektedir. Şehri arka fonda çalan müzik eşliğinde gezmek istiyorsanız eğer gezinizi Flugery Lvova Uluslararası Jazz ve Müzik Festivali’nin yapıldığı mayıs, haziran aylarında gerçekleştirecek biçimde planlayabilirsiniz. Şehrin sokaklarında dolaşırken sokak müzisyenlerinin notaları müzikal bir yürüyüşe kapılmanızı sağlıyor.
ŞEHRİN MİMARİ DOKUSU
Opera Binası şehre gelenlerin ilk ziyaret ettiği noktalarından biri ve Neo-Rönesans mimarisiyle görüş açınıza girdiği anda sizi enerji alanını doğru çekmeye başlıyor. Polonyalı mimar Zygmunt Gorgolewski tarafından 1900’lerde inşa edilen binanın tepesindeki heykeller mimariyi tamamlıyor. Biletli olarak giriş yapılan Opera Binası’nda yıl boyunca tiyatro, opera ve bale gösterileri yapılıyor. İç mimarisi de en az dışı kadar gösterişli ve ilgi çekici. Birçok fotoğrafçının ve turistin fotoğraflamaktan keyif aldığı bir mimari güzelliğe sahip.
Polonyalı özgürlük şairi anısına 1904’te yapılan Adam Mickiewicz Anıtı, şairin adını taşıyan meydanda bulunuyor. 21 metrelik bronz anıt heykeltıraş Antoni Popiel tarafından tasarlanmıştır. Adam Mickiewicz’in sağ omzunun üstünde bir melek motifi bulunurken sütunun tepesinde bir meşale göze çarpıyor.
Belediye Binası şehrin merkezi konumunda ve önünde bulunan Neptün Çeşmesi’nin çevresinde müzik yapan sokak sanatçıları, ufak illüzyon numaraları yapan kişiler ve sokak satıcıları bulunuyor. Biraz adımladıktan sonraysa Ivan Fedorov heykelinin çevresinde satılan antika eşya, kitap ve plaklara rastlayabilirsiniz. Heykelin biraz ilerisinde Dormition Kilisesi bulunuyor. Rönesans mimarisine sahip olan kilise 1629’da mimar Paweł Rzymianin tarafından tasarlanmış. Şehir hem birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapabilecek kadar büyük hem de birkaç günde gezilebilecek kadar küçük.
Mimar Jan de Witte tarafından tasarlanan Dominik Katedrali, Bernard Meretyn’nin tasarladığı St. George’s Katedrali ve Ermeni Katedrali şehrin bir diğer gösterişli yapılarından. Katedralleri ve tarihi yapıları gezdikten sonra yakın çevredeki Çikolata Fabrikası ile Kahve Fabrikasını ziyaret ederek lezzetli bir şekilde günü sonlandırabilirsiniz.
ULAŞIM VE ALIŞVERİŞ
Ülkenin resmi para birimi olan Ukrayna grivnasının, son yıllarda TL’deki büyük değer kaybına rağmen Türk lirasına göre değeri daha düşük. Ayrıca ülkeye yönelik artan turistik ilgi de Ukrayna’da alınan ürün ile harcanan para oranında bir değişim yarattı. Somutlaştırmak adına, 2017 yılının haziranında 1 haftalık Ukrayna seyahatimde uçak, konaklama ve şehirde yaptığım tüm harcamalarla birlikte toplamda 600 lira harcamıştım. Fakat güncel para birimimizle birlikte Lviv’e yakın zamanda gitmeye niyetlendiğiniz takdirde sadece gidiş biletiniz için en az 600 lirayı gözden çıkarmanız gerekiyor.
Vizeyle gidilen ülkelere nazaran avantajlı bir seyahat noktası olarak tercih edilen Ukrayna tarihi dokusu ve kültürel yapısıyla da ilgi uyandıran bir ülke. Lviv ise ülkenin diğer büyük şehirlerine göre daha güvenli ve sakin bir şehir olmasından ötürü özellikle tercih ediliyor. Keyifli bir Ukrayna gezisi yapmaya niyetliyseniz eğer Lviv’e uğramadan ülkeden ayrılmayın.
