Sayıların Ardında Kalanlar: İklimsel Sebepten Dolayı Yerinden Edilmişler

Zübeyir Tosun
Türkçe Yayın
Published in
4 min readSep 4, 2022

İnsan, değişkenlik gösteren doğum ve ölüm arasındaki zaman arasında hikâye oluşturan bir varlıktır. Oluşturulan bu hikâyenin iyisi, kötüsü, değerlisi, değersizi, donanımlısı, donanımsızı gibi dikotomiler yoktur. Oluşturulan her hikâye biriciktir ve yaşamdaki iniş-çıkışlarla birlikte deneyimlenerek yazarın yani onu yaşayanın kaleme alması ile oluşur. Sayılar ele alınan olgunun temel hatlarını belirleyebilir, olgunun sosyal ortamdaki etki kapasitesini insanın yüzüne vuracak rakamlarla gösterebilir. Sayılar bize olay ve olgunun ortaya çıktığı veya deneyimlendiği bölgede etki derecesini gösterebilir. Ancak sayılar belirli bir zaman diliminden sonra insanın biricikliğini, yaşanmışlıklarını, biriktirdiklerini kısacası yaşam öyküsünü rakamlara indirir ve onları sadece sayılardan ibaretmiş gibi göstermeye çalışır.

Bunu yakın zamanda yaşadığımız ve hâlâ içerisinde olduğumuz pandemi meselesi ile açabiliriz. Türkiye’de salgın ilk etkisini göstermeye başladığı zaman dilimini herkes hatırlıyordur. Kimi hafızalardan silinmeye başlasa da salgına ilk yakalanan daha sonra iki, üç derken kısmi sayılarda olan kişiler zihnimizin bir yerindedir. O ilk kişilerin hayat öyküsünden, nasıl bir geçmişe sahip olduğuna kadar ince nitelikli ayrıntılar o dönemlerde çeşitli kitle iletişim araçlarında günlerce yayınlandı ve paylaşıldı. Ancak sayılar artık geometrik bir şekilde artmaya başlaması ile insanın biricikliği askıya alındı ve sayıların saltanatı başladı. Her gün yapılan açıklamalarda kaç bin kişiye test yapıldığını, vefat ettiğini, entübe olduğunu vb. konuşuyor olduk. Yani sayılara bakıyor ve onlara göre konuşuyor olduk. Bu örnekte olduğu gibi göç olgusunda da durum aynı. Özellikle hem günümüz çalışmalarında hem de gelecekteki projeksiyonlarda başat bir alan olarak duran iklimsel sebeplerden dolayı yerinden edilmiş insanlarda. Bu yazıda hikayelere daha sonra döneceğimin ipucunu vererek sayısal olarak ne kadar büyüklükteki sayılardan konuşulduğunu, hangi bölgelerin daha kırılgan alanlarda yer aldığı ve geleceğe yönelik tahminler üzerine konuşmak istiyorum.

Bir rapora göre iklim değişikliği önümüzdeki 30 yıl içerisinde 200 milyondan fazla insanın yerinden olmasına yol açabilir. En iklim dostu senaryoda bile 44 milyon insan evlerini terk etmek zorunda bırakılabilirler. Sahra Altı Afrika’da 86 milyon insan bulundukları ulusal sınırlardan hareket edebilirler. Yapılan projeksiyonda Kuzey Afrika popülasyonunun %9’unu oluşturan 19 milyon insan hareket etmek durumunda kalabilir. En iyimser senaryo içerisinde Güney Asya’da bulunan Bangladeş’te 19,9 milyon insan yaşadığı yeri bırakmak durumunda kalabilir. Cansa ve Actionaid’in Cost of Climate İnaction: Displacement and Distress Migration isimli raporlarında Güney Asya’dan Bangladeş, Nepal, Pakistan, Hindistan ve Sri Lanka üzerine hem mevcut tabloyu hem de geleceğe yönelik insan hareketliliği projeksiyonlarını ortaya koymuşlardır. 2030 yılına kadar küresel ısınma 2,2°C’nin altında tutulursa 22,5 milyon, 2050 yılında 34,4 milyon, eğer ülkelerin sözleri ve vaatleri doğrultusunda 2030 yılında 3,2°C’de kalırsa 37,4 milyon, 2050 yılında ise 62,9 milyon insan yerini bırakmak durumunda kalacak (bu sayılara ani ve hızlı bir şekilde gerçekleşen seller ve siklonlar gibi afetler dahil değildir. Bu gibi ani gelişen olayların tahminini yapmak çok zor). Sayılarında ifade etmeye çalıştığı gibi en iyimser senaryolarda dahi anlamlı sayıda insan şu ana kadar evren üzerinde oluşturduğumuz tahribattan dolayı yaşadığı yerleri arkalarında bırakacaklar. Sadece Güney Asya’da biyoçeşitliliğinin kaybı, deniz seviyesinin yükselmesi ve küresel ısınmadan dolayı 2050 yılına kadar 60 milyon insan evsiz ve yerinden edilmiş olacak. Haziran ayının ortasından günümüze kadar devam eden beklenmedik muson yağışları Pakistan’da (özellikle Balochistan ve Sindh) şehrin büyük bir bölümünü etkileyecek sellere yol açtı. Yapılan açıklamalarda 30 milyon insanın bu sellerden etkilendiği ve neredeyse yarım milyon evin hasar gördüğü açıklandı.

İklim değişikliği ve göç meselesi yeni çağın gerçeği olarak karşımızda duruyor. 2020 yılı içerisinde 140 ülke ve bölge civarında 25 milyon insan felaketlerden dolayı yaşadığı yerleri bırakmak zorunda kalmışlardır. Belirtilen rakam aynı yıl içerisinde çatışma ve şiddetten dolayı yaşadığı yerden ayrılan insan sayısının üç katını oluşturmaktadır. Yani klasik ve modern çalışmalarda insan hareketliliğinin başat itici faktörü olan savaş, zulüm, şiddet vb. olay ve olgular antroposen çağda yerini iklim değişikliğine bırakmış gibi duruyor. Peki mevcut hareketlilik düzleminde kırılgan grupları kim oluşturuyor? Kim hareket edebiliyor ya da edemiyor? Ya da daha doğru bir şekilde ifade edecek olursak bu hareketliliğin kırılgan gruplarını kim oluşturuyor? Aslında klasik göç tartışmalarında yer aldığı gibi iklimsel sebeplerden dolayı yerini bırakmak durumunda kalmış gruplar arasında kırılgan gruplar benzerlik gösteriyor. Özellikle kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelli bireyler ve göz altında olan kişiler mevcut olgunun kırılgan kesimini oluşturuyor. Halihazırda afet öncesinde kırılgan kesimi oluşturan bu grup hem afet sırası hem de sonrasında savunmasızlıkları katmerleniyor.

Bu genel değerlendirme içerisinde iklim değişikliğinin hem günümüz insan hareketliliğine hem de gelecekte olacak potansiyel hareketliliğe yönelik tahminleri derlemeye çalıştım. Sayılar milyonlar ile ifade edilmeye başlandığı zaman insanın metavari bir pozisyon aldığını görebiliyoruz. Etkilenen ve ileride etkilenebilecek insanların yaşam yerlerine baktığımız zaman Küresel Güney’in çıkarmadığı bir fatura ile karşı karşıya olduğunu görebilirsiniz. Dünya’nın en zengin 10 insanı 1990–2015 yılları arasında %52’lik bir emisyona neden olmuştur. Dünya’nın en yoksul %50’si ise aynı tarihler arasında sadece %7’sinden sorumludur. Hepimiz aynı geminin içerisinde yer alıyor olabiliriz ama her birimiz geminin içerisinde farklı yerlere oturuyoruz. Küresel Güney’in ülkeleri geminin alt kısmında konumlanırken Küresel Kuzey ülkeleri daha üst katlarda yer almaktadır. Geminin ilk çatlak almaya başlaması ile en altta yer alanlar çoktan durumdan etkilenmeye başladı. Ancak unutulmamalıdır ki bir kere çatlak alan gemi denizin dibine çökmeden karaya yanaşması çok zordur.

Yararlanılan Kaynaklar

· Aljazeera. (2022, Ağustos 26). https://www.aljazeera.com/news/2022/8/26/pakistan-floods adresinden alındı

· Baloch, S. M. (2022, Ağustos 26). The Guardian. https://www.theguardian.com/world/2022/aug/26/pakistan-declares-emergency-floods-monsoon-rains adresinden alındı

· Brıto, R. (2021, Eylül 13). AP News. https://apnews.com/article/africa-climate-environment-and-nature-immigration-europe-69cada32a7c13f80914a2a7b48fb5b9c adresinden alındı

· Singh, H., Faleiro, J., Anderson, T., & Vashist, S. (2020). Cost of Cliamte Action: Displacement and Distress Migration. CANSA and Actionaid.

--

--

Zübeyir Tosun
Türkçe Yayın

Etrafını güzelleştirmeye çabalayan bir dünyalı.