Seçim Sonuçlarında Nasıl Yanıldık?

Erkin Ünlü
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 2, 2018

Selamlar gençler,

Geçen hafta tarihimizde ilk defa hem milletvekili genel seçimi hem de yönetici cumhurbaşkanı için sandık başına gittik ve gene büyük farkla yenildik. Lakin bu sefer çok ümitliydik ama yanıldık. Peki ama neden böylesine ümitlendik ve yanıldık?

24 Haziran 2018 seçim sürecine girerken muhalefetin durumu pek iç acıcı değildi. CHP yorgun ve kalitesiz bir yönetimin elinde debelenirken, HDP’nin lideri hapiste tutulmakta, İYİP ve SP ise büsbütün bir medya sansürüne maruz kalmaktaydı. Dolayısıyla pek umutlu değildik ve hatta seçimi boykot etmeyi düşünenler dahi mevcuttu.

Bu adama oy verdik ya, inanılmaz!

Derken, Meral Akşener sayesinde bir Ekmeleddin vakası daha yaşamaktan kurtulduk ve Muharrem İnce CHP adayı olarak sahneye çıktı. O günlerde aklımdan geçeni hatırlıyorum, en azından kendi görüşüme yakın bir adaya oy verebileceğim, kaybedecek olsak bile diye düşünmüştüm(CHP yönetiminin kendi tabanını rehin aldığı ve ideolojisiyle uyuşmayan zoraki kararlar aldığını buradan da görebiliriz). Zamanla İnce ne kadar iyi bir hatip olduğunu ortaya koydu, insanları harekete geçirmeye başladı, CHP ittifak yöntemini kullanarak muhalefetin diğer partilerine de şans tanımayı başardı ve derken sosyal medyada ve muhalif basında gözle görülür bir “zafer” umudu oluşmaya başladı. 50 günlük maraton sonunda son hafta büyük kitlesel mitinglerle iyice zafere inandık ve sandıklara gittik.

Gelgelelim 2002'deki o meşhum günden beri her seferinde yaşadığımız senaryo gene yaşandı ve kaybettik. Hem parlamento çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığı yarışını ilk turdan kaybettik. Adayımız bütün gece saklandı ve bir kısa mesajla yenilgiyi kabul etti. Kendisine ümit bağlamış olan milyonlar da yine büyük bir çaresizlik ve ümitsizlik sarmalına düşmüş oldular.

o meşhum gün

Peki nasıl böyle yanıldık? Neden böyle ümitlendik?

:))

Birincisi anketler çok büyük oranda yanıldılar, hatta muhalif kesimin takip ettiği anket şirketleri seçimleri İnce’nin ikinci turda kazanacağını açıkladılar. Ama büyük anket firmalarının kaç kişiyle anket yaptıklarını gördüğümde gerçekten anketlere hiç bir anlam vermemem gerektiğini anlamış oldum. Örneğin Gezici Araştırmanın son anketi sadece 1800 kişi ile görüşülerek hazırlanmış. Daha da enteresanı 12 ilde yapılmış anket. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1003723/Gezici_Arastirma_nin_24_Haziran_anketi.html) 50–60 milyon arasında seçmeni olan bir ülkede 1800 kişi ile 12 ilde görüşerek sağlıklı bir sonuç elde edebilir misiniz? Bence edemezsiniz. Ben de İstanbul ve İzmir’de 1800 kişi ile görüşürsem araştırmamdan istediğim sonucu çıkartırım. Anket şirketlerinin kaybedeceği bir saygınlıkları olduğundan inandırıcılıkları daha fazla ama yine de bu bizi yanıltmalarının önüne geçmedi, malum unutkan bir milletiz.

Gazeteciler

Gazetecilere inandık. Muhalif gazeteciler zamanla hem anketleri hem de mitinglere katılım sayılarına bakarak seçimlerin sürpriz bir zafer getireceğini söylemeye başladılar. Çok basit bir Cumhuriyet/Sözcü/Birgün taraması yaparsanız bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ayrıca gazetecilerin kaybedeceği pek bir şey yok. En kötü ihtimalle bir yazı yazıp “blablayı öngöremedim, okurlarımdan özür dilerim” deyip kestirip atabiliyorlar. Örnek için bakınız: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1012332/24_Haziran_in_surprizi_MHP_degil___munafiklar_.html . Anlaşılan 2018'de gazetecilerin köşe yazmasına pek de gerek yok. Sonuçta onlar da bizim gibi 4–5 ankete bakıp, sosyal medya sayesinde yanılabiliyorlar. E onu biz zaten yapıyoruz, değil mi?

Peki sosyal medya?

İtfaiye etkisi: https://www.sketchplanations.com/post/81024117141/the-firehouse-effect-when-cliques-of-people

Daha da ötesi sosyal medyada ilgi gösterdiğimiz hesaplar da yaklaşmakta olan bir zaferi işaret ediyorlardı. Sosyal medyada itfaiye etkisi denilen bir olgu yaşanıyor, en baskın fikirler pozitif geri besleme ile gittikçe daha da güçleniyor ve herkesin fikri birbirine yakınsamaya başlıyor. Çok net hatırladığım tvitlerden birinde, bir hesap seçim sürecine girdiğimiz için moral bozmayacağını ve susup elinden geldiği kadar muhalif kanadı destekleyeceğini yazmıştı. Sonra seçim gecesi hala kazanacağız kazanacağız mesajları atıyor ve İnce’ye ilanı aşk ediyordu. Bunun devamı, İnce’nin kaçırıldığına kadar vardı : ).

Siyasiler

Sandıkları savunacağını ve oy sayımını başarılı bir şekilde yapacağını söyleyen siyasiler yüzünden yanıldık (Aslında sandıkları savunan ve oy sayımını hızlıca yapan bir siyasi parti vardı ama biz onu tutmuyoruz :)). Adil Seçim Platformu denilen uygulamanın çalışmamasından, parti devlet baskısı altında da olsa ülkenin tümünde örgütlenememiş bir muhalefet yüzünden, hakkımızı canı pahasına koruyacağını söyleyen Muharrem İnce’nin seçim gecesi ortalıktan kaybolmasından ötürü yanıldık. Evet 10 milyon fark vardı ama belki de sadece 800 bin oy fazlasını çaldırdığımız/sayamadığımız/sahip çıkamadığımız için yanıldık. Merak edenler için 800 bin oy fazla görünse de 81 ilden, il başı 10 bin oy çalmanız yeterli. 10 bin oy ise ortalama 250 oyu olan sandıklardan sadece 40 tanesini çalmanız durumunda yakalayabileceğiniz bir sayı.

En çok da kendi kendimize yanıldık. 50 günde bir şeylerin değişebileceğini, Türkiye’nin genelinin bizim gibi düşünebileceğini ümit ettik. Ekonomik krizin insanların tercihini değiştireceğini, gerçekleri bizim gibi göreceğini düşündük. Parti-devletin hazırladığı seçimde, onun kurallarını oynayarak onu yenebileceğimizi düşünerek yanıldık.

Sonuç, yine kaybettik. Ama bu ümitsiz olmak için bir sebep değil. En azından artık neye inanmamamız gerektiğini, hangi yöntemin işe yaramayacağını üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Bu da bir şey : )

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--