Seligman’ın Optimizm ve Pesimizm Anlayışı

Asel Taş
Türkçe Yayın
Published in
3 min readMay 27, 2023

“Çoğu zaman gerçeği sarhoşlardan daha çarpık görürüz.”
Learned Optimism, Dr. Martin Seligman

Martin Seligman

İyimser Çocukluk, Otantik Mutluluk, Öğrenilmiş İyimserlik kitaplarını yazan ve öğrenilmiş çaresizlik gibi bilimsel ve klinik psikologlar camiasında bir hayli ün kazanmış teoremler ortaya koyan Martin Seligman, Amerikalı bir psikolog, eğitimci ve yazardır. Kendisini pozitif psikolojiye adamış Seligman’ın Learned Optimism kitabından hareketle optimizm ve pesimizm anlayışlarının, literatürde "Explanatory Style" olarak geçen, çevirisinin Açıklayıcı Tarz olarak türkçeye çevrildiği kavramın hayatımızı ne denli şekillendirdiğini göstermek için bu anlayışları üç yönden inceler.

Açıklayıcı Tarz (Explanatory Style), yaşamımızda başımıza gelen çeşitli olayları nasıl bir yorumlamayla karşıladığımızı açıklar. Gün içerisinde başınıza gelen aksilikleri, hataları, yanlış anlaşılmaları büyük bir karmaşanın fitilleri olarak görmeniz veya iyi giden, ufak mutluluk kaynaklarınızı gün içerisinde fark edip etmiyor oluşunuz bu tanım için birkaç misal olabilir. Açıklayıcı Tarz, üç ana başlığa ayrılır: Kalıcılık (Parmanence). Yaygınlık (Pervasiveness) ve Kişiselleştirme (Personalization). Bu başlıklar ışığında yaşadığınız olayları anlamlandırma süreciniz, esasında sizin dünyaya hangi lenslerle baktığınızı gösterir. Yaşanan iyi yahut kötü durumlara olan yaklaşımınızın daha çok optimist (iyimser) mi, yaksa pesimist (kötümser) mi olduğuna dair ipuçları verir.

Kalıcılık (Parmanence), karşı karşıya kaldığınız durumları zamana nasıl yaydığınızla ilgilidir. Optimist bireyler, olumsuz olay veya sonuçlara maruz kalsalar dahi bunun geçici bir süreç olduğunun bilincindedirler. Sözgelimi sosyal hayatlarında yaşanan sorunlarla mücadele etmekte güçlük çekiyordur, sınavlarından umduğu dereceyi alamamıştır, haklı olmasına rağmen kuru iftiraya uğramıştır: Bu tarz yaşanan olumsuz durumların hayatının bütününü kaplamadığını bilir ve en nihayetinde unutulup zaman içerisinde aşınacağına inanır. Yaşanan talihleri ve olumlu olayları ise daha kalıcı görürler, yaşananları iyiye yorarlar ve her zaman bu gibi hayatı anlamlı ve güzel kılan durumlarla karşılaşabileceklerine içten bir şekilde inanırlar.

Oysaki Pesimist bireyler, olumsuz durumlarla karşılaştıklarında aleyhlerine işleyen her şeyi tüm hayatlarına ve düşünüş biçimlerine kara leke gibi bulaştırırlar, bunların kalıcı bir felaket olduğuna inanırlar. Hayatlarında güzel giden şeyler olduğunda bunu bir talih gibi nitelerler. Olumlu durumlar onlar için şansın doğurduğu sonuçlar bütünüdür, geçicidirler ve pek nadir karşılaşırlar.

Yaygınlık (Pervasiveness), durumları nasıl algıladığınızla ilgilidir. Optimist insanlar olumsuz olayları spesifik, olumlu olayları evrensel algılama eğilimindedir. Optimist bir insanın günü bugün hava yağmurlu olduğu için enerjisini yerle yeksan etmiştir ve ödevini istediği gibi sunamamıştır, ancak bu “o” güne özeldir ve bunu kendi hatası olarak veya evrenin kendisine karşı olan kozlarını kullanmış olabileceğini düşünmez. Yaşanan güzellikleri ise hayatına yayar ve var olduğu anları iyilikle karşılayarak bakış açısını bu doğrultuda çizer.

Pesimist bireyler tam aksi olacak biçimde olumsuzlukları evrensel, olumlu olayları spesifik algılamaya meylederler. “Bugün sunumumda istediğim performansı sergilemedim, bu haliyle benim bahtsızlığımdan kaynaklıydı ve yeterince çalışmamıştım.” Bu gibi düşünceye sahip olan pesimistler, istediği gibi gitmeyen durumların negatif yönlerini kendilerine atfederler ve bunun için gereksiz sorumluluk edinirler. Yaşadıkları olumlu olan her durum tesadüften ötürüdür, bu noktada kendisi sayesinde bir sonuç ya da durumla karşılaşsa bile bunu kendisine yormadan asıl olanı evrenselleştirir.

Kişiselleştirme (Personalization), durumları kendinizle nasıl ilişkilendirdiğinizle ilgilidir. Optimist bireyler, olumsuz olayları dışsal etkiler ile ilişkilendirir. İçinde bulunduğu durum kötüye gidiyordur fakat bu kendisinden çok diğer insanların veya koşulların gerektirdiği sonuçlardır. Olumlu olayları içsel etkiler ile bağdaştırırlar, yaşananlar iyiye evriliyorsa bu kendileri sayesindedir. Pesimist insanlar olumsuz olayları içsel etkiler ile ilişkilendirirken olumlu olayları dışsal etkilere bağlar. Bir şeyler ters gidiyorsa bu onlar yüzündendir, iyilikler ise hiçbir şekilde onların etkisiyle gerçekleşmez.

Bu şartlar altında önemli olan hangi tarafta olduğunuz değil, dengeyi nasıl koruduğunuzdur. Aşırı iyimser tavırlar, makul ölçüyü geçtiğinde gerçeklikten koparıcı ve hayal kırıcı olabilir. O sebeple yere basan iyimserlik hali ütopik bir iyimserlikten çok daha az umut kırıcı ve hayat ile kendiniz arasındaki çizgideki balansı bulmanızda çok daha doğru bir tercih olur. Geleceğe umutla bakmak ama bir yandan taşıdığı riskleri ve ihtimalleri yok saymadan bunu yapabilmek bir marifettir. Gerçek hayatın önümüze sunduklarını ciddiye almadan kafamızın içinde yarattığımız dünyada yaşamak mutluluk getirmekten ziyade gerçekleri sindiremeden çaresiz umutlanma girişimlerine yol açabilir, bu durum kişide sorumluluk almaktan kaçınmanın bir yolu gibi gözükebilir.

Bir pesimist kadar en kötüye hazır, bir optimist kadar en iyisi için çabalamak; her ikisini de kapsayan bu terimler bir realistin şahsiyeti midir?

--

--