Sesli Bir Düşünce Molası
Etrafa birazcık kulak kesildim.
Bir taraftan başarı telkinleri,
Sensin,yaparsın,ataleti atmalısın,sen bu değilsin,başarmalısın…
Bir taraftan mutlu olma seminerleri,
Yaşam amacını bulmalısın,geçmişi bırak, gelecek kaygın olmasın,akışını yakala,anı yaşa…
Bir taraftan, teknolojik gelişmeleri takip etme gerekliliğinin vurgulanması,
Yenilenmelisin, değişime açık olmalısın, zamana ayak uydurmalısın,geride olmamalısın….
Bir taraftan yeni dünya düzenindeki yerini belirleme kitleleri etkileme,hedef seansları,
Kendini göstermelisin,var olmalısın,her türlü argümandan faydalanmalı geleceğe hedef koymalısın,hedefe kilitlenmelisin…
Bir taraftan, anlam arayışını kaybetmemek için, guru telkinleri, evren, meditasyon ve dahası..
Bir de bir annnesin,bir babanın yetim kızı,birinin bağımlı aşkı, bir çocuğun kahraman babası,birilerinin halası, dayısı, teyzesi, abisi,birilerinin komşusu,arkadaşı…
KİMİM BEN
Biliyorum ki kaynağım ne yüzyıllara ne binyıllara dayanıyor.Yinede sordum zamanın bilgilisi kabul edilmişe…
Memelilerden, iki eli, iki ayağı bulunan, iki ayak üzerinde dik bir biçimde dolaşan, aklı ve düşünme yeteneği olan, dille, sözle anlaşan, en gelişmiş canlı sayılan yaratık.( googleden alıntı)
Düşünürlerin beni tanımlaması ise kafamı iyice karıştırdı.
İnsan öğrenen hayvan ( Konfüçyus)
İnsan sorgulayan hayvan ( Sokrates)
İnsan düşünen hayvan ( Aristo)
……tutarsız, eleştiren,şüpheci, toplumsal,kazanan hayvan vs vs
.. Makina insan…..O, yalnızca, dış etkiler tarafından hareket ettirilir, yönlendirilir, komuta edilir. İnsan hiçbir şey, bir düşünce bile oluşturamaz.
(Mark twain)
Zihnim iyice demlendi
BEN KİMİM gerçekten..
Yeryüzünde, psikoloji, Sosyoloji,Fizik,Kimya,Biyoloji,Matematik,Antropoloji ve daha bir çok alanın konusu insan üzerine inşa edilmiş, kendini çözmesi için.Bu kadar kapsamlı bir alana sahib bir yaratılan neden kendini tanımak istemiyor da sürekli bir kaçışta..
Bunu kafama taktım biraz sesli düşündüm bu defa.
Kuartlar var artık hayatımızda,atom çekirdeğinden de küçük olan,düşünce biçimimizi sorgulamaya yönelik bize ipucu veren.Düşünce havuzundan pay almak için sadece ara ara mola vermek gerek.
İşte o havuzdan faydalanmış,bir filozofdan,kendini tanıma ile ilgili tanımına rastladım.
“Kendini tanımak, hayran hayran kendini seyretmek demek değil,İnsanın hem ne olduğunu, hem de ne olması gerektiğini araştırması,nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını kendine sormasıdır .(Sponville)
Asıl sorunun kaynağı da burda gizli değil mi !
İnsan kendini tanımak istemiyor ki kendisine soru sorsun.
Üstelik kendini tanımaktan korkuyor,sürekli bir kaçış içerisinde metalara sığınıyor.Modernitenin sunduğu geçici tatmin edici ne varsa hepsini deniyor kendini bilmemek adına.
Yaşadığı ve nefes aldığı her yerde, kendinden sürekli kaçışını örtbas etmek için, maske kullanıyor,duygu ve düşüncelerini bastırıyor,modernite batağında,benlik denizine düşmüş,boğuluyor sanki..
İlginç olan da şu ki
Kendini bilmek istememesine rağmen,sürekli bir bilinmeklik istiyor başkaları tarafından.Sosyal medyalar bunun örnekleri ile dolup taşmış durumda.
İnsanın korktuğu,öğrenmek istemediği, sürekli son sürat uzaklaşmaya çalıştığı şey, yaratılışta içine konan,yaratılış hamurunda. olan “ SEVGİ” ve “ SORUMLULUK BİLİNCİ” ni yerine getiremediği için olabilir mi ?
Elbette yeryüzünde bir çok inanç ve edinilmiş tanrılar var.
İnsana seçme özgürlüğü. verilmiş ve herkesin kendi seçimlerine saygım var.
Yalnız
Madem sesli düşündüm o halde,nerden bu sonuca geldiğimide belirtmeliyim.
İnandığım kutsal kitapta geçen mesajlardan biri ;
“İnsan; başı boş, sorumsuz bırakılacağını mı sanır” (1)
Bir diğeri ;
“ O insanı sevgi ve alakadan yarattı” (2)
Şeklinde ifadeler yer alır.
İnsan,özünde ilgi ve sevgi hamurundan yaratıldığının farkında olmadığı, kendi içine zaman ayırmadığı, dikkat kesilmediği ve ilgiyi sürekli dışardan tamamlamak zorunda kaldığı için bilinmek derdine düşerek, modernite batağında boğulmuş halde olabilir mi !
Binlerce sperm içinden özel seçilmişliğini,kendi parmak izinden bu dünyada başka hiç kimsede olmadığını, ihtiyacı olan herşeyin sadece ihtiyaçsız olandan isteneceğini hatırından çıkarmasa,birde verilenlere teşekkürü hayat tarzı yapsa,içerden kendini tanısa dışardan bu kadar çok bilinmek derdine düşmeyecek.Bu kadar çok zihin karmaşasına girmeyecek sevgiyi içerden üretmeyi öğrenecek ilgi dilencisi olmayacak belkide.
Ayrıca yine özünde sorumluluk alma bilinci varolduğu için, bundan kendini soyutlamaya çalışmayacak,bir kaçış, sığıınak arayışı içine girmeyecek,şuurunu bastırıp,aklını susturma,kendini oyalama girişiminde bulunmayacak, kendiyle barışık bir yaşam içinde kendi kaynağını içten üreterek, başarı,mutluluk,inanç,sevgi hepsini birarada tadacak.
Bir saat düşünce molası,insanın kendini tanımasına yetecek zamanı içerir aslında.
Biraz derinden, biraz önyargılardan arınarak,bilincini bırakabilmekte tüm mesele.
Atalarımızın bir sözü var.
Dışardan dökmeyle kuyu dolmaz.
Ne yerinde bir söz.
İçten kaynayacak ki o kuyu olsun.
Son söz olarak kişisel gelişim veya anlam arayışı kitaplarına,seminerlerine yaşam koçlarına karşı değilim.Bilakis çok okuyanlardanım.
Sadece düşünce molası verdim kendime…
1-Kıyame/36 2-Alak/2
Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor