Sevgili 2020; Geçmişten Gelen Bir Hikaye Geleceğimizi İstila Edebilir Mi?

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın
Published in
4 min readDec 30, 2019
Jon Agee , “Bu Kitabın Ortasında Bir Duvar Var”

Bir insan başka birini geçmiş deneyimlerinden bağımsız bir şekilde sevebilir mi?

Daha doğrusu; birini içimizde büyüyen duvarlara sırtımızı dayamadan sevebilir miyiz?

Deneyimlerimiz ve bize sunulan öğretiler bizi ‘bilge kişi’ olma yolunda desteklediği gibi büyük bir handikapa da gebe bırakıyor: Ön yargılara. Her tecrübenin sonunda elimizde kocaman bir hikaye kalıyor. Bu hikaye bazen üzüntü veren bazense gurur parçalarını içimize yerleştiren sıcacık bir hikaye olabiliyor ama nihayetinde sadece hikaye…bazen gözden kaçsa da tabii.

Bu hikayelerin hayatımızı istila edişinin yaratabileceği sonuçları düşünüyorum günlerdir.

Geçmişinizden gelen bir hikaye geleceğinizi istila edebilir mi?

Eğer bu hikayeler bizi üzen ve yıpratan hikayeler ise bu çok daha olası. Böyle olduğunda bazen kendimizi korumak adına içimizdeki duvarları yükseltiyoruz. Ve böyle olunca geçmişte yaşanmış o şeyde, “tekrar yaşarsak” korkusuyla her yeni başlangıçta kendine yer bulabiliyor.

Mesela ben; her hayal kırıklığımın içimdeki duvara bir tuğla eklediğini hissediyorum. Ve bu duvarın da, her yeni başlangıçta dikleşerek bana kendini hatırlattığını…özellikle insanlarla kurduğum ilişkilerde hissediyorum bunu. Yeni biriyle tanıştığımda içimde bir ses yükseliyor: “Hişşt kendini hemen bırakma, eskisi gibi üzülmek istemezsin değil mi?” Bu sesle o andan kopuyorum, korkularım pekişiyor, geçmiş hayal kırıklıklarım üzerime hücum ediyor, birine karşı akmak yalan oluveriyor. Kendimi koruma mekanizmam öyle bir devreye giriyor ki; bazen içimdeki duvara yaslanmaktan diğer kişinin omzuna yaslanamaz bir halde buluyorum kendimi.

Ahaaa, işte bu! Deneyimin sınırlayıcılığı gerçeği ile yüz yüzeyiz.

Bu insani ihtiyacı yargılamıyorum kesinlikle. Sadece bu kendimizi koruma ihtiyacıyla ve tecrübe ettiğimiz bilginin değişmezliğine fazla tutunarak, bazen hayatımıza aldığımız insanlara haksızlık ediyoruz gibi geliyor. 2019'un sonlarına doğru çook önceden sorduğum bir soru yeniden gündemime geldi galiba bunun için: Başkalarını dışarıda bırakmayan ama bizi yine de koruyan bir duvar var edebilir miyiz?

Bu soruyu kendime iki yıl önce ilk defa sorduğumda cevabım koskocaman bir EVET idi. Ama şimdi, evet demeye dilim varmıyor sanki.

Hem bende hem karşımdaki kişide hissettiğim büyük duvarların altında ezildiğim bir günde kendime bu soruyu sormuş ve olabileceğine inanmak istemiştim. Sonrasında var etmeyi denedim. Ama bu çok gerçek dışıydı sanki. Hem korunuyor olacaksın hem de bir şeyin arkasında saklanıyor olmayacaksın. Bilemiyorum. Namümkün. İnsan olmanın kırılganlığına aykırı gibi.

Şimdilerde insan olmak; o duvarları inşa eden ama duvarın diğer tarafına da geçme cesareti gösteren ve zaman zaman yara alan bir varlık olmak anlamına geliyor benim için. İnsan olmanın özünde sanki, korkarak duvarın arkasına saklandığı o an “başka bir hikaye mümkün” inancını içinde büyütebilmesi yatıyor. Yaşadığın her hayal kırıklığı ile birlikte yeni başlangıçlarda başka bir hikaye mümkün…

Bu yüzden bir süredir deneyimli olmanın anlamına dair düşüncelerimin de değişmeye başladığını fark ediyorum. Bir konuda deneyimli olmak bize bir sonraki başlangıçta neyi yapıp neyi yapmayacağımızı göstermiyor bence. Bir şeyde deneyimli olmak; elimize bir hikaye bırakıyor. Burada ya bu hikayeye sarılır, her yeni başlangıçta onu referans alır ve kendimizi koruyacak alanlar inşa ederiz ya da o hikayeyi sadece yaşandığı anın gerçekliği ile kendi hikayemize ekler, ona sıkışmadan büyürüz. O hikayeyi yaşamamıza rağmen, deneyimlerimize rağmen, bazen kırılma pahasına da olsa başka hikayelerin mümkünlüğüne olan inançla kendimizi yeni hikayelere açarız.

Kırıldığımız yerlerle birlikte duvarın diğer tarafına geçmek için bir adım atarız. Bize gelen yeni hikayeyi eski hikayemizde eritmektense kendimizi yeni hikayenin geçmişten bağımsız esnekliğine bırakırız. Çünkü insanız, kırılganız ve bundan kaçışımız yok.

Duvarların bizi koruduğuna inandığımız her an yeni bir hikaye var edebilme ihtimalimizi elimizin tersiyle itiyoruz.

Yeni bir yıl geliyor ve ben de zarar görmemek pahasına yeni hikayelerden kendimi mahrum bıraktığım günleri geride bırakmak istiyorum.

Bunu; kendime ve hayatıma alacağım her bir insana haksızlık etmemek adına, onları bir duvarın arkasından sevmemek adına, geçmişi geleceğe taşımamak adına yapmak istiyorum. Duvarın arkasındaki devle karşılaşmaktan korkarak orada belki de başka hiç bir yerde göremeyeceğim bir çiçeği koklama ihtimalimi kaçırmak istemediğim için yapmak istiyorum.

Biz insanız. Elbet hayatta incineceğiz, kırılacağız, dünya bize bir konfor alanı sunmak için var olmadı. Bunun için sanki kaçamayacağım bu gerçek için harcayacağım enerjiyi, dizlerim kanasa da hiç bilmediğim o çiçeğin kokusunu almaya ayırmak, yaşamımı daha anlamlı kılacak gibi geliyor bana. Biliyorum, hissediyorum bu hiç ama hiç kolay değil.

Ama bence bizi büyüten asıl şey deneyimlerimizden öğrenmek değil, deyimlerimizi sadece bir deneyim olarak görme ve ona saplanıp kalmama becerimiz. Hayatımızdaki her hikaye bizi anlatan bir parça taşıyor içinde ama o hikayelerin hiçbiri tamamen ‘biz’ değil. Umarım bu yıl, tüm hikayelerimizi yargısızca kucakladığımız ve başka bir hikayenin mümkünlüğüne olan inancımızla içimizdeki duvarın ardına geçme cesaretini her daim göstereceğimiz bir yıl olur.

Zira yaralar sarılır ama hayat kaçmaz.

  • *Tüm bunları zihnime salan çocuk kitabı: Jon AGEE, “Bu Kitabın Ortasında Bir Duvar Var”

--

--

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın

Bozulan psikolojilere aç-kapa etkisi tadında iki çift lafım var!