Sevgili Günlük;

Pandemi ve Ben

Gökçe Akın
Türkçe Yayın
Published in
6 min readMay 19, 2020

--

Bugün ‘sevgili günlük’ tadında bir yazı yazmak istiyorum. Yine düşüncelerimi semboller olarak görme ihtiyacım var sanırım. Burada yazmaya ilk başladığımda her hafta yazıyordum ancak şu an birkaç hafta ara vererek yazmaya devam ettiğimi fark ettim. Düzenlerimin ve rutinlerimin olmasından hoşlandığım için bu durum beni biraz rahatsız ediyor. Çoğunlukla evde olduğumuz bu süreçte ajandamı kullanmaya devam ediyorum ve günlerimi planlamayı seviyorum. Dünyamız hep belirsiz ama şu anda içinde bulunduğumuz sürecin belirsizliği içerisinde en azından günümün belirli olması bana iyi hissettiriyor. Ama günlerimi kendimi her gün yoğun ve yorgun tutacak şekilde planlamıyorum. Genelde hafta içi işlerimi hallediyorum. Okuyorum ve yazıyorum. Hafta sonu da hiç bir iş yapmamayı ve maillerimi kontrol etmemeyi misyon edindim. ‘Ben’ zamanı yapıyorum. Ve hafta boyunca genel olarak neye ihtiyacım olduğunu düşünüyorsam onu yapmaya gayret ediyorum. Bu açıdan da ‘esnekliğin’ önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu yazıyı yazma amaçlarımdan biri de biraz içimi dökmek. Pandemi sürecinde belki siz de benzer şeyler deneyimliyorsunuzdur, belki bu sürece benzer tepkiler veriyoruzdur. Düştüğümüzde kimimiz ağlıyoruz, kimimiz utanıyoruz, kimimiz bir şey olmamış gibi yolumuza devam ediyoruz. Çünkü farklıyız. Aynıymışız gibi gözüken ancak farklı deneyimlere sahip olan bizler, pandemiye de farklı tepkiler veriyoruz. Ben burada biraz kendi deneyimlerimden bahsedeceğim ancak bu yazıyı okuyan herkesin neler hissettiğini, neler düşündüğünü ve neler yaptığını dinlemeyi çok isterdim.

Yaşadığımız her zorlayıcı olayın bizi büyüttüğünü düşünüyorum. Bundan dolayı pandemi sürecine de böyle bakıyorum. Pandemi, bizim kontrol edemeyeceğimiz bir süreç ancak tepkilerimizi kontrol edebiliriz! Evde kalmaya başladığımız dönemin başında yine işlerimle uğraşıyordum, ‘ben’ zamanı da yapıyordum ancak her anım dolu geçiyordu. ‘Acaba bu durumu reddetmek için mi kendimi yoğun tutuyorum?’ diye düşündüm ancak sonra fark ettim ki ben her zaman böyleydim ve böyle olmaktan mutluydum. Çalışmayı, okumayı, öğrenmeyi her zaman çok sevdim. Bunu yaparken zevk almayı her zaman ön planda tuttum. Hiç bir şey yapmamak istediğimde de hiç bir şey yapmadım. Çünkü her zaman üretken olup çılgınlarca çalışabileceğimi de düşünmüyorum. Tüm bunlarla birlikte yaşadığımız durumu ve zorluklarını kabul ediyorum, yeni ‘normalimize’ de alışıyorum ve bu süreci kendi açımdan beni büyütecek şekilde yaşamaya çabalıyorum.

Günler evde geçerken bana iyi hissettirdiğini fark ettiğim bazı deneyimler oldu. Bunların bazılarını ilk defa denedim, bazılarını günlük rutinime ekledim. Bazılarının değiştiğini ise sonradan fark ettim. Bunlardan aşağıda bahsedeceğim ancak önce bir masa metaforundan bahsetmek isterim. Hobfoll’un Kaynakların Korunması Teorisinde kaynaklarımızı kaybediyorsak ve kaynaklarımız tehdit altındaysa stresimiz artar. Kriz ile karşılaştığımızda bize stres veren değişkenlere odaklanırız ancak kaynaklarımızı değerlendirmek önemli olabilir. Masa metaforuna göre, masanın ayakları birer kaynaktır ve masanın üzerine koyduklarımız ise yüktür, üzerine koyduklarımızı kontrol edemeyiz. Masamımızın taşıyabileceği bir sınır vardır. Yani 200 kiloyu taşıyabiliyorken, 300 kilo masamıza zarar verebilir. Ancak biz masanın ayaklarını yani kaynaklarımızı güçlü tutarsak masamızın taşıma kapasitesi artar. Mesela şu anda pandemi, masanın üstündeki yük ve biz orayı kontrol edemeyiz. Bizim kontrol edebileceğimiz şey masanın ayakları-kaynaklarımız. Bu yüzden baş etme becerilerimizi güçlendiren kaynaklarımızı keşfetmek, masamızın çatırdamasına engel olacaktır. Yani hayatımızdan zorlayıcı olayları çıkaramasak da onlara vereceğimiz tepkiyi belirleyebiliriz. Ben bu yazımda bana iyi hissettiren deneyimlerimi ve kaynaklarımı aktarmak istiyorum. Bunlardan ilki:

Acele etmemek: Geçenlerde aylardır acele etmediğim aklıma geldi. Hani sabah uyandığımız andan itibaren acele etmeye başlıyorduk ya; uyan, hemen giyin, acele et işe yetiş, acele et toplantıya yetiş, acele et ailene ve arkadaşlarına yetişmeye çalış. Bazen birbirimize zaman ayıramıyorduk ya, çünkü hepimiz çok yoğunduk ve bir şeylere yetişmeye acele ediyorduk. Birkaç aydır acele etmiyor olmak bana inanılmaz iyi hissettirdi. Yine yoğunum ve çalışmaya devam ediyorum ama acele etmeden, anda kalarak, günümün her anından zevk alarak.

Yeni deneyimler: Bugün her hafta mutlaka yeni bir şey denediğimi fark ettim. Resim yapmaya karşı olumlu düşüncelerim olmamasına rağmen, resim yapmayı denedim ve kendimi bu şekilde ifade ediyor olmak bana iyi geldi. Resim ile ilgili tekniklerden anlamıyorum ancak boyalar ve fırçalar aracılığıyla kendimi oraya aktarmak akışta kalmamı sağladı. Akışta kalmak ile ilgili ayrı bir yazı yazmayı planlıyorum ancak akışta kalma deneyimi her zaman yaşayabildiğimiz bir şey değil. Zaman algısının kaybolduğu, sadece o anda var olduğumu hissettiğim deneyimler yaşadım. Denediğim bir başka şey ise kurabiye oldu. Yulaflı kurabiye, çikolatalı kurabiye ve farklı malzemelerle en iyi tadı bulmaya çalıştığım kurabiyeler yaptım. Bu deneyim de mutfakta müzik dinleyerek malzemeler ile baş başa kaldığım bir deneyimdi. Beni şaşırtan bir başka deneyim ise kıyafet dikmeyi denemek oldu. Kıyafetleri kesip biçmeyi yenilikler üretmeyi hep severdim ancak dikmek tamamen yeni bir deneyimdi. Dikmenin yanı sıra, kıyafetlerimi boyadım. Bahçede daha çok zaman geçirdim. Gökyüzünü izledim, ağaçları inceledim. Domates ve biber ektim. Doğanın gelişimi karşısında büyülendim. Tüm bu yeni deneyimlerde süreçten zevk aldım ve öğrendim. Belki çok büyük şeyler değiller ancak beni iyi hissettiren şeyleri bilirsem, psikolojik sağlamlığımı artırabilir, başa çıkma becerilerimi geliştirebilirim. Bunu bilmenin yolu da denemek. Yemek yapmak sana zevk vermeyebilir. Seni akışta hissettiren farklı bir şeydir belki.

Düzenli spor: Bu dönemde hayatıma kattığım için mutlu olduğum deneyimlerden biri de spor yapmak. Genellikle her gün vücudumun hareket halinde kalmasını sağlıyorum. Sabahları yoga yapmaya gayret ediyorum, gün içinde de belirli bir antrenmanı takip ediyorum ancak vücudumun neye ihtiyacı olduğunu takip ederek. Bazen sadece istediğim gibi dans ediyorum. Pandemiden önce de düzenli olarak yüzerdim, koşardım, düzenli olarak spor yapmaya gayret ederdim ancak şu an günlük rutinimde vücudumun hareket etmesine yer vermek bana iyi hissettiriyor. Hatta vücudum 26 yıldır olmadığı kadar esnek! Hareket halinde kalmanın vücudumda ve zihnimdeki iyileştirici etkisini aşama aşama görmek de eşsiz bir deneyim.

Alanım ile ilgili gelişmeleri takip etmek: Süreç dolayısıyla eğitimler ve seminerler de ‘online’ olarak devam ediyor. İlgimi çekenlere katılmaya gayret ediyorum. Sadece alanım ile ilgili olanlar değil, bilmediğim ve merak ettiklerimi de takip ediyorum. Farklı sosyal mecralarda canlı yayınlar arttı ve farklı fikirleri dinliyor olmak benim hoşuma gidiyor. Bunun yanı sıra, kendim de bu sürece ortak olmaya çalışıyorum. Canlı yayınlar ve eğitimler düzenliyorum. Geçenlerde Momento Psikoloji hesabında travma sonrası büyüme üzerine bir seminer düzenleme şansım oldu. Bu süreçte alanımla ilgili bilgileri bilimsel verilerle birlikte paylaşacağım, duygu ve düşüncelerimi aktaracağım bir instagram hesabı da açtım. Yakında burada da daha fazla aktif olmaya çalışacağım. Bunun dışında, farklı konularda çok fazla makale okumaya başladım. Akademik olarak da öğrendiğim bir dönem oluyor. Bu tür gelişmeleri takip etmek heyecan verici. Mümkün olduğunca evden sürdürebileceğim gönüllülük çalışmalarına devam etmek de birbirimizden öğrendiğimiz ve birbirimize dokunduğumuz anlardan oluyor.

Sosyal desteği artırmak: Bu süreçte birbirimize destek olmamız baş etmemizi de kolaylaştırıyor. Sürekli aynı ev içerisinde bulunduğumuz insanlar ile iletişim kurmak bazen zor olabiliyor ancak gün içinde hep birlikteyiz ve bu dönem birbirimizi daha fazla tanımak için bir fırsat. Pandemiden önce de birbirimizi desteklerdik ancak şimdi birbirimize daha fazla alan yaratmaya çalışıyoruz. Hepimizin özel alanına saygı duyarak birlikte yaptığımız aktiviteleri artırmaya çalışıyoruz. Her gün belirli bir saatte birlikte kahve içtiğimiz bir saatimiz var. Yaklaşık iki haftadır bir kavanozun içine bizi mutlu hissettiren anları yazıyoruz. Bugün babam en iyi hissettiği anın birlikte kahve içtiğimiz an olduğunu söyledi ve bu an da benim en iyi hissettiğim andı sanırım! Evdekilerin dışında, arkadaşlarımla da görüntülü konuşmak onların desteklerini, ellerini omzumda hissetmemi sağlıyor. Bu şekilde psikolojik sağlamlığımızı artırıyor olmak bizi güçlü kılıyor.

Benim açımdan değişen ve bana iyi hissettiren deneyimlerin birkaçını paylaşmaya çalıştım. Kendimi mutlu olmak için zorlamıyorum ve mutluluğun bir sonuç olduğunu biliyorum. İhtiyaç duyduğum şeyleri yapmaya çalışıyorum. Sadece hiç bir şey yapmadan oturmayı istiyorsam, öyle yapıyorum. Bizleri fiziksel ve ruhsal olarak tehdit eden bu süreci zorlukları ile birlikte kabul edip baş etmek için çabalıyorum. Bu süreçten büyüyerek çıkacağımızı da umut ediyorum.

--

--