Show Must Go On!

(Bir küçük Ahmet Kural- Sıla Meselesi)

Duygu Esen
Türkçe Yayın
4 min readNov 4, 2018

--

by Being John Malkovich film

Yıllar önce Okan Bayülgen’in o zamanki programlarından birinde Doğa Rutkay konuk olmuştu. Sohbet muhabbet.. Herkes eğleniyor, gülüyor filan. Sonra Okan Bayülgen konuklarına “Kendinizle ilgili özel bir şey söylebilir misiniz?” gibi bir soru yöneltti. Diğer konuklar kimdi, ne cevap vermişlerdi hiç hatırlamıyorum o program dair. Sadece Doğa Rutkay’ın verdiği yanıt aklımda kalmış. Samimi bir şekilde “Çok yalnız olduğum için dün gece eve geldiğimde ağladım.” dedi. Hem samimiyeti hem de bu kadar güzel, genç, başarılı, ünlü bir kadının verdiği yanıt beni dumur etti. Programda da kısa bir sessizlik oluştu. Kimse böyle bir yanıt beklemiyordu sanırım. Diğer ünlü kişiler genel olarak bilinmeyen “güçlü” yönlerinden bahsederken Doğa Rutkay açık yüreklilikle tüm o “ünlü” insan imajını yıkarak insani bir yanını söylemişti.

Hepimizin günlük hayatta, iş hayatında, özel hayatında rolleri var. Anne rolü, çalışan rolü, kardeş rolü, arkadaş rolü vs…Bu rollere ilişkin belli davranışlarımıza sosyoloji literatüründe Erving Goffman “performans” adını veriyor. Ve Goffman; insanı diğerlerinin onu nasıl gördüğüne tamamen bağımlı olduğu bir dünyada yaşayan ve mahcubiyetten kaçınan bir varlık olarak tanımlıyor. Bu rolleri yerine getirirken içimizden geldiği gibi spontane davranmadığımızı diğerlerinin onayını ve kabulünü taşıdığımızı söylüyor.

Doğa Rutkay’a ben de dahil konukların şaşırmasının programda anlık bir sessizliğin olmasının sebebi var olan yalnızlık duygusunun “ünlü, genç, güzel ve başarılı” sıfatlarıyla bağdaşmaması idi. Bugünlerde sosyal medya hesaplarıyla ünlüler kendilerini takipçilerine çok daha kolay kendini ifade edebilme fırsatına sahip. Eskisi gibi kaf dağlarının ardında yaşayan “ünlü” rolü pek kalmadı ama o zamanlar(yani instagram hayatımızı ele geçirmeden önce) ünlüler ancak kısıtlı zamanlarda gazete, televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla toplumun popüler değerlerine göre sunulduğu haliyle takip edilebiliyordu. Bu yüzden Doğa Rutkay’ın sorulan soruyu ünlü olan Doğa Rutkay değil de sadece Doğa Rutkay (önünde sıfat yok) cevap verebildiği için o gün bugündür sempatim var kendisine karşı.

Herkesin şartlara ve var olan duruma yönelik performans sergilemesinde ve değişen alanlarda farklı rollere sahip olmasında anormallik yok. Roller arasında bir bütünlük ve tutarlılık olması asıl önemli olan. Rollerin hayat tarzı, düşünce yapısı ile paralel bir şekilde gitmesi gerekiyor. Kimileri bu roller arasında bütünlüğü yakalayabilirken kimisinin bu bütünlüğünde kopmalar meydana gelebiliyor.

Üniversite yıllarında arkadaş ortamında saygılı ve kibar olan bir arkadaşımın kendinden mevki olarak düşük gördüğü kişilere karşı derebeyine döndüğünü fark etmiştim mesela. Aynı kişi, iki farklı rol ama bütünlük yok. Tutarlı değil. Haliyle iletişimin sürdürülebilmesi zorlaşıyor.

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, instagramın hayatmızı ele geçirmesiyle birlikte roller arasında git gide görünmez bir siliklik, kopukluk olmaya başladı. Sosyal medyadaki rolümüzü yönetmek daha kolay olduğu için diğer rollerimizle arasındaki makas giderek açıldı. Var olan, paylaşılan, imaj kaygısı güdülerek sunulan her şeyin gerçek ve doğru olduğunu düşünmeye başladık. Kazın ayağı ise öyle değil.

Son günlerde gündemde olan epeyce tartışılan Ahmet Kural’ın Sıla’ya uyguladığı şiddet haberi var. Öncelikle baştan söyleyeyim ben ne Ahmet Kural izleyicisiyim ne de Sıla dinleyicisiyim. İkisi de şiddet vakasına kadar ilgimi çeken kişiler değildi. Dolayısıyla kişilerden bağımsız olarak gözlediğim sosyal medya ve sosyal roller ilişkine dair bir ayrıntıdan bahsedeceğim.

Şiddet vakası hakkında herkes kendi ön kabullerine göre yorum yapıyor. Ahmet Kural’ı çok sevdiği ve komik biri olduğu ve güzel işler yaptığı gerekçesiyle Sıla’ya şiddet uyguladığına asla inanmayan, “ Sıla kesin delirtmiştir adamı” gibi şiddeti haklı gösterecek savunacak kadar fanatikleşen bir kesim var.

Sadece sosyal medya aracılığıyla tanıdığı, takip ettiği birinin (ortada şiddetin gerçekleştiğine dair epey delil olmasına karşın) şiddet uygulamış olabileceğine inanmıyor. Takip ettiğim siteden biri şöyle bir şey demiş mesela?

“Sıla’ya öyle güzel bakan biri şiddet uygulamış olabilir mi?”

Tek bir fotografa bakarak şiddet gibi komplike bir konuyu çözebilen insanlar var. İnsan gerçekten hayret ediyor. Bir kişi hakkında böyle iddialı konuşabilmek için o kişinin birçok rolüne şahit olmak gerek. İş hayatında “güzel” işler çıkardı sosyal medyada Sıla’ya güzel baktığı bir fotoğrafı var diye şiddet uygulayamaz diye bir şey mi var? Şiddet yolda sokakta herhangi birinden değil çoğunlukla kadınların en yakınları tarafından gerçekleşiyor zaten.

Bu olaydan önce Ahmet Kural eminim sosyal medyada ya da arkadaş ortamında kadına yönelik şiddeti kınayan açıklamalarda bulunmuştur. Sanal ortam tamamıyla illüzyondan ibaret. Gerçek hayatta olduğu gibi durmuyor gördüğünüz üzere. Sosyal medyada gösterilenler göstermekten çok bir şeyleri gizlemek için kullanılıyor artık. Kabul görme ihtiyacıyla herkes “en güzel yanını” sergiliyor, karanlık tarafını görmek içinse biraz daha zaman gerekiyor. O yüzden sosyal medyada üzerinden tanıdığınız ya da kişisel iletişiminiz olmayan kişilere fanatiklik boyutunda sevgi beslemenin veya hayranlık duymanın kişiyi bütüncül yaklaşımdan uzaklaştırdığını unutmamak gerek.

Sevgiler.

“Çağımızın tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur. Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir. “ Guy Debord- Gösteri Toplumu

İletişim için instagram hesabım.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--