Soldan Sağa

Gözde Sayınsoy
Türkçe Yayın
Published in
3 min readOct 30, 2019

“Şimdilik balkonda bekle anne. Hava çok güzel. Bak, o çok sevdiğin çınar ağacı da burada, kesmemişler karşı binayı yenilerken. Birazdan geleceğim ben.”

Hey gidi çınar ağacım… Müşfik bu halini görüyor mudur? Sanki fazlaca budamışlar. Sunaların balkonuna girerdi dalları, çamaşırları asamıyor diye ne çok söylenirdi. Şimdi başkaları… Rahatsız mı oldular? Şerefe kaldırırdık bir kadeh aslan sütünü, önce denize, sonra çınara, sonra da Saim’le Suna’ya. O vakit deniz buradaydı. Götürmüşler denizi… Sahi, nereye götürecekti beni Seval, dediydi ama unuttum. Seveceksin anne dedi. Bir çiçek adıydı sanki…

“Üç oda bir salon, eski yapı tabii, yatak odasında hususi banyo yok. Bu binaya da kentsel dönüşüm gelir dedik ama…”

“En azından çok merkezi bir konumda, Seval Hanım. Yeni yapılar kutu gibi küçücük, o nedenle böylesi ferah evleri tercih eden çok. Özellikle balkon olması büyük bir avantaj. Siz hiç merak etmeyin.”

Uyuşmuş muydu acaba kolu? Anlamış mıydı? Tam burada, balkonda bulmaca çözüyordu; öğlendi galiba. Hanım, akşama bir arnavut ciğeri yapsana, demişti o çatallı sesiyle. Bin yıl geçti sanki. Sandalyenin devrilmesi, komşunun çığlığı, yere düşerken çıkan o tok ses… Yanına gidesiye bitmişti her şey. Eli göğsünde… Sonrası… Sonrası kopuk, bulanık. Hastane, Seval, her şey iyi olacak anne bize gidelim, o evde hiç olmaz, tekerlekli sandalye, artık konuşamayacak, tuvalete bile sizinle…

“Eve bakmaya gelecek çift birazdan burada olur, bizim emlak ofisinden başka bir arkadaş yönlendirmiş. Sizin de burada olmanız çok iyi oldu. Belki satışı sonuçlandırırsınız, madem aceleniz de var…”

Müşfik’in çözdüğü bulmacada soldan sağa üçüncüydü. Çiçek adı, yedi harfli. Daha başka ne diyordu? Sevecekmişim. Karşıda park vardı, oyun parkı. Çocuklar kaydıraktan kayardı. Seval düşmüştü; çay içiyordum. Çay kırmızı, Seval’in yüzü kıpkırmızı… Dikiş attılardı. Sıkı sıkı tuttum elini, ben de bakamadım. Arabalar park etmiş. Beton yapmışlar her tarafı. Ne kadar zaman oldu gelmeyeli buraya? Seval’in balkonu yeşillik oysaki. Onun evi de kutu gibi, tavanları üstüne üstüne geliyor. Artık çok zor, olmuyor, dedi.

Her yer bembeyaz orada, tavan, duvarlar, dolaplar, mobilyalar… Çok çalışıyor, çok. Vakti yok. Saksı gibi koyuyor beni balkona hava sıcaksa, soğuksa cam kenarına. Ah, bir konuşabilsem, başını okşayabilsem kızımın… Çok araba geçmiyor orada, çocuklar da oynamıyor. Yeşillik var. Burası hareketliydi. Çocuklar koşuşur, arabalar yol kavgası yapardı. Geceleri uzaktan taverna sesi… Gülen insanlar, tokuşan kadehler… Hiç bitmeden, durmadan, tekrar tekrar…

Tık tık tık…Kadın topuklu giyiyor, sivri. Adamda spor ayakkabı olmalı, ses çıkmıyor hiç. Çocukları var mı? Yoksa girişteki odayı çocuk odası yaparlar. Seval’in odası… Duvarlara poster yapıştırıyor diye kızdı Müşfik, elleme dedim. Altı üstü boya, çağırırsın boyacıyı, bir günlük iş. Vurma dedim; ne dediğini bilmiyor. Koskoca kız değil, çocuk o daha…

“Tanıştığımıza memnun oldum. Hayırlısı olsun, ben haber bekliyorum öyleyse sizden. Fiyat konusunda daha fazla inmem mümkün değil; ancak gördüğünüz gibi ev geniş ve ve fazla masrafı da yok. Belki mutfak ve banyonun elden geçmesi gerekiyor, o kadar.”

Akardı tıp tıp banyodaki boru. Ne yapsak olmadı. Eve ilk taşındığımızda da, evden beni götürdüklerinde de. Sahi nasıl götürdüler beni? Bulmacası duruyordu Müşfik’in bu masada. Soldan sağa üç: beyaz yapraklı çiçek. Neydi? Eşyaları Seval mi toparladı? Herhalde… Resimler, Müşfik’in piposu, tütün tabakası, onları da aldı mı acaba?

“Elbette, eşyaları çıkartacağız. Ben bir eskici çağırdım onun için, bu hafta içinde toparlayıp götürecek. En kötü ihtimalle bütün işlemleri bitirirsek ay sonuna taşınmaya hazır olur ev. Tekrar haberleşiriz o zaman, iyi günler diliyorum.”

Saksıda bir açelyam vardı; tam şu köşede. Kurumuş… Başka bir çiçek mutlu edecekmiş beni, bulmacadaki çiçek. Dayanamıyorum dedi Seval, ağladı. Üzüntüden değil ama, ben anladım. Bıktım dedi, duyacak şimdi dedi kocası. Çabucak satmalı evi, nasıl olsa dönemeyecek bir daha. Soldan sağa üç, yedi harfli, ortası sarı, yaprakları beyaz. Bir çiçek adı…

“Alo, taksi durağı mı? Tahir Çıkmazı, yirmi numaraya bir taksi lütfen. Papatya Huzurevi’ne gideceğiz.”

--

--