Sonradan
Bazenleri gerçek nefreti hissedebiliyorum. Hayır, o ân hissetmem gereken bir duygu zorunluluğuyla değil, gerçek nefretten bahsediyorum. Bunu ilk, kızdığım zaman bir saniye bile kızmaktan şüphe etmediğimde anlamıştım. Normalde hissettiğim duygulardan bile emin olmam. Ama nefret için ilk gereken tutkudur. Hatta bütün duygu durumları için ilk gereken tutkuymuş. Bunu yeni öğrendim. Hatta çok önceden bilmem gereken birçok şeyi yeni öğrendim. Mesela cesaretli olmak için cesaretin bütün bilincini ele geçirmesine izin vermen gerekir. Bunu da ilk dayak yediğimde öğrendim. Kavga sırasında tek yapman gereken; benliğinin aşağılık durumuna düşme ihtimali olduğunu fark eden öfkeli cesarete, bilince giden kapıyı açmak. Sonrasında bir şey yapmana gerek yok. Eklem ve kemiklerin işi götürüyomuş. Bunu sonradan öğrendim. Tabi kavgayı da pek sevmem. İki insanın karşı karşıya gelip kimin egosunun diğerinden daha üstün olduğunu göstermeye çalıştıkları hayvani şov. Hayvani şov? Tabi bunu kimseyi ezmek için söylemedim. Çünkü hala biz düşündüğümüzü düşünüp hayvan olduğumuzu reddeden bir hayvanız. Ve bu şova bazenleri ihtiyaç duyarız. Bu şova ihtiyacımız olduğunu da sonradan öğrendim. Zaten sadece ben değil herkes her şeyi sonradan öğrenirmiş. Bunu da sonradan öğrendim tabi.