Sonraki Seviyeye Geçtiniz — Yazmak
Evde geçen günler ile alakalı bir blog yazısı yazmayı düşünüyorum ancak kelimeleri bir araya getirmek kolay olmuyor. Bu sebeple farklı bir platformda fikirlerimi toparlayıp, burada sıraya dizmem gerek.
İnsanın kafasından geçenleri tek seferde, direk olarak sayfaya dökebilmesi gerçekten de çok zor olabiliyor. Bu zorluğu tanımlamaya çalışırken güzel bir yazı çıktığı kanısındayım. Umarım faydalı olabilir.
Beyin Dediğimiz
Düşününce insan beyni dediğimiz organ düz ve net bir şekilde sıralanmış bir organ değil. İç içe geçmiş, karmaşanın oluşturduğu genişlik içinde var olan bir organ. Beynimizden geçen bütün o fikirler de aynı beynin kendi yapısı gibi karmaşa içinde oluyor.
İlkokulda bize öğretilen, sürekli sayıları göstermek için çizdiğimiz düz çizgi aslında sadece sayıları gösteriyor. Fakat biz düşüncelerimizi ifade etmek için sadece o yöntemi öğrendiğimiz için bir plan, proje oluştururken içgüdüsel olarak o yönteme yöneliyoruz.
Doğrusal olmayan bir düşünceyi, bir doğru üzerine koymak elbet ki imkanlıdır ancak bu çoğunluğun çalışma yapısı değildir. Öncelikle kafanızdaki karmaşayı ortaya dökmeniz gereklidir.
Kırmızı İp
Özellikle Amerikan filmlerinde gördüğümüz o suçluyu bulmak için kullanılan kırmızı ip gibi bir şekil çıkartmalıyız. Bildiklerimizi ortaya bir yere dökmeli ve kafamızdaki her kelimeyi, her düşünceyi önümüzde görünür kılmalıyız.
Görünür kıldıktan sonra yapmamız gereken kırmızı ipi almak. O noktalar arasında manalı gelenleri birbirine bağlamalıyız. Eğer gerekliyse mavi ipe, sarı ipe geçmeliyiz. Her ipin bir anlamı, bir farkı olmalı. Böylece aslında bir anda beynimizde yaşadığımız o karmaşayı daha iyi resmedebiliriz.
Henüz hiç öyle kırmızı iplerle döşeli bir panom olmadı ancak benzeri şeyleri çok fazla kez bilgisayar ortamında yaptım. Kafamdaki bütün düşünceleri kustum ve hepsini birer kutu yaptım. Bu şuna bağlı, bu bağlantıdan sonra bu gelmedi. Şu olduğu için bu da olacaktır…
Bir kere bu sistemin kolaylığına vardınız mı, bırakmak gerçekten de zor olabiliyor. Literatürde Mind Mapping olarak geçen bu sistem uzun yıllardır insanların kendilerini daha rahat anlamalarına yardımcı oluyor.
Karmaşanın Ahengi
Kitleler veriler üzerine çalışmaya devam ettikçe bu gibi sistemlerin ve görselleştirme araçlarının devamı gelecektir. Çünkü öylesine karmaşık noktaları birbirine bağlayacak verilerimiz var ki artık, düz şemalar işimize yaramıyor. Bir sütun grafiği ile ifade edemeyeceğimiz derece de karmaşık verilerin aslında ezelden beridir bir ahenk ile çalıştığını görüyoruz.
Bay Hiç Kimse adlı filmde bir sahne vardı; yağan yağmurun sebebini öylesine bir karmaşayla anlatıyordu ki, sonunda çıkan sebebe şaşıp kalıyordunuz. Satın aldığınız bir pantolon aslında tepenize yağan yağmurun sebebi oluyor. Fakat eskiden yağmurun sebebi sadece güneşin suları buharlaştırmasıydı. Ya da bizim için öyleydi.
Yıllar ilerledikçe doğa karmaşıklaşmadı. İnsanlar karmaşayı daha anlamlı görebilmeye başladı. Gördükçe de gelişmeye başladı.
Sonraki Seviye
Düşüncelerimiz de geçmişten beri karmaşık. Ancak aynen yağmurun yağması gibi o karmaşanın da bir ahengi var. Bu ahengi ortaya çıkartabilmek için kendi yönteminizi bulmanız çok önemli. Çünkü zihin öyle bir şey ki, sürekli zorlanmayı seviyor.
Kendince bir bilmece buluyor. Zihniniz gördükleriniz arasında bir bağlantı oluşturup sizin için belirsiz bir düşünce üretiyor. Üretim süreci sizin gelişiminizi tetikliyor. Ancak zihin oluşturduğu o bilmeceye o kadar güveniyor ki, ötesi için çalışmıyor. Duruyor. O düşüncede takılıp kalıyor. Ne de olsa siz onu çözemiyorsunuz.
Ne zaman siz kendinize bu düşünceler için bir sistem geliştirip, net bir şekilde kendi zihninizi anlıyorsunuz, işte o zaman zihin aslında zor bir bilmece ortaya koymadığını anlıyor. Sonraki seviye başlıyor. Yeni bir bilmece bulmaya çalışıyor. Çevreyi sürekli gözlemlediği için yeni bağlantılar buluyor. Ancak bu sefer daha derin, karmaşık bağlantılar buluyor. Çünkü önceki seviyede olan bağlantıları sizin çözebileceğinizi öğrendi.
Zihniniz bir süre sonra size yeni bir düşünce ile geliyor. Bir bilinmezlik daha geliyor. Siz de belki önceki sistemin aynısını kullanmaya çalışıyorsunuz ancak bir yere kadar çözüm sunuyor. Çünkü zihniniz o yöntemi öğrendiği için bilmeceyi oluştururken zaten o yöntemi kullanmıştı.
Eğer ki, siz, yeni sistemler öğrenip, geliştirip, bu bilmeceyi de çözerseniz bir seviye daha atlıyorsunuz. Bu da böyle devam edip gidiyor.
Yazmak Dediğin
Yazmak dediğin de aynı şey aslında. İlk kaleme aldığı şey basit oluyor. Birinci seviyede bir yazı. Oyuna yeni başlamışsınız ve belki deftere bir iki satır aldığınız notlar size yetmiş.
İkinci yazınıza geçtiğinizde bir iki satır not yetmiyor. Bir iki başka yazı okuyup, beş altı satır not alıyorsunuz. Artık ikinci seviyedesiniz. Bu da böyle gidiyor.
Eğer hayatınızda belli bir seviyeyi geçtiyseniz artık zihninizdeki kelimeleri sıraya dizebilmek için kendinize biraz daha yardım etmeniz gerekli. Belli başlı araçları kullanmaktan çekinmeyin. Tek seferde çıkacak diye bir şey yok kesinlikle. Daktiloda yazmıyorsunuz diye düşünüyorum. Silme tuşu sizin emrinize amade hazır bekliyor.
İnternet tabanlı bazı görselleştirme araçları kullanabilirsiniz. Ya da en güzel sistem olarak bir kağıt ve kalem alıp çizmeye başlayabilirsiniz. Ama unutmayın, satırın başından başlamayacaksınız artık. Sayfanın ortasına konulmuş bir kutu ile başlıyor her şey. O kutuya giden ya da o kutudan çıkan bağlantılar zihninizin size sunduğu yeni bir bilmece. Onun için her şey net; o yazıyı yazdı. Sadece Türkçe değil; Latin harfleriyle değil. Kendi dilinde yazdığı yazıyı keşfetmenizi bekliyor.
Artık ney normal ki, yazmak normal olsun. Ortadaki bir noktadan dışarı doğru büyüyen düşüncelerinizin sıralı halini keşfetmenizi heyecanla bekliyorum.