Sonu Gelmeyen Yolculuk: İklim Mülteciliği

Yeşil Posta
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 11, 2021

--

www.tenva.org

Çok değil 30 yıl gibi bir süre içerisinde Küresel Isınmanın yol açtığı iklim krizinin etkilerinden olan buzulların erimesi ve buna bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesi Bangladeş, Haiti, Maldivler, Marsal Adaları, Kribati, Tuvalı gibi ada ve yarımada özelliği taşıyan ülkeleri sular altında bırakacak. İklim krizinin kaçınılmaz sonuçlarından olan kuraklık ve çölleşme Fas, Tunus, Libya gibi ülkeleri yaşanmaz hale getirecek, temiz su kaynaklarının azalması dünya nüfusunun en yoğun olduğu kıtalardan biri olan Asya Kıtasına zor günler yaşatacak.

Bu satırları okurken bahsettiğim yerlerin dünya haritası üzerindeki konumlarını gözünüzün önüne getirdiğinizi ve bir anlığına bahsedilen yerlerin ülkemizden uzakta olduğunu, “bizi ne kadar etkileyebilir ki?” diye düşündüğünüzü ve yazının sizi ilgilendiren kısımlarını hızlıca taramaya başladığınızı itiraf edin. İtirafınızın ardından ben de sizlere yazar olmanın öngörüsüyle yanıldığınızı ve buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak tarım arazilerinin yok olması, kuraklık, su kaynaklarının azalması ve doğal afetlerin yalnızca meydana geldikleri bölgelerdeki insanları değil hepimizi etkileyeceğini söylüyorum.

Eski zamanlardan bu yana insanlar sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin etkisiyle gönüllü ya da zorunlu olarak göç etmişlerdir. Bu yazıda bizler çevresel faktörler ve iklim krizi yüzünden yaşadıkları toprakları geride bırakmak zorunda kalan insanlardan bahsedeceğiz.

İklim Mülteciliği

yesilofke.com

İlk olarak 1976 senesinde Lester Brown tarafından ortaya atılan 1985 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı Raporu’nda yer alan çevresel mülteci ya da günümüzde yaygın kullanılan adıyla iklim mülteciliği kavramı iklim krizinin yol açtığı çevresel felaketlerden dolayı yer değiştirmek zorunda kalan insanları ifade eder. Bu insanlar yersiz yurtsuz kalmanın, alışık oldukları yaşamları, ailelerini, akrabalarını, tanıdıklarını geride bırakmanın yanı sıra Cenevre Sözleşmesi’nde (1951) yer alan mülteci tanımının içine dahil olmadıkları gerekçesiyle sığınmak istedikleri ülke sınırlarından geri çevrilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Kiribatlı Loane Teitiota’nın Öyküsü

BBC NEWS- Laone Teitiota Temiz su elde etmeye çalışıyor.

Karayipler’deki bir ada ülkesi olan Kiribat’ı da yaşayan Loane Teitiota’nın hikayesi iklim mültecilerinin yüzleşmek zorunda kaldıkları sorunlara güzel bir emsal olmuştur. Ülkesi iklim krizinin olumsuz etkisi altında kalan Laone Teitiota, 2015 yılında Yeni Zelanda’ ya sığınma talebinde bulunmuştur. Teitiota’nın gerekçeleri ise iklim krizi dolayısıyla deniz seviyesinin yükselmesi ve buna bağlı olarak da tarım alanlarının sınırlanması, temiz su kaynaklarının azalması ve temiz suya olan ihtiyacın artmasıdır. Yeni Zelanda ise Laone Teitiota’nın gerekçelerini yeterli bulmayıp sığınma talebini reddetmiştir.

Değişen Şartlar

Önceleri Katrina Kasırgası (Amerika Birleşik Devletleri, 2005), Aila Kasırgası (Bangladeş, 2009) ve Haiyan Tayfunu (Filipinler, 2013) gibi iklim olaylarının olumsuz etkileri insanları yaşadıkları yeri terk etmek zorunda bırakırken; günümüzde küresel ısınma, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, tarım arazilerinin verimsizleşmesi, temiz su kaynaklarının azalması, çölleşme gibi iklim süreçleri yüzünden göç etmektedirler. İklim krizinden etkilenen insanların bu küresel göç hareketi;

  • İklim değişikliği ne kadar insanın göç etmesine sebep olacak?
  • Yaşanacak olan bu göç hareketi ne zaman ve nasıl gerçekleştirilecek?
  • Yurtsuz kalan insanlar nereye yerleşecek?
  • Gerçekleşen göç kalıcı mı yoksa geçici mi olacak?
  • İklim mültecilerinin göç ettikleri yerler ve buralarda yaşayan insanlara etkileri ne olacak?
  • İklim krizinin kurbanı olan insanlar yerleştikleri bölgelerde hangi haklara sahip olacak?
  • İklim krizinin etkilerinin yol açtığı sorunlardan etkilenen insanların başka bir ülkeye sığınabilmesi hangi şart ve standartlara tabii olacak?
  • Ülkelerin yaşanacak olan küresel göç ve göç etmek mecburiyetinde kalan insanlar için bir planı var mı? gibi soruları akıllara getirmektedir.

Bu soruların büyük bir kısmını cevaplamakla yükümlü otoriteler iklim mülteciliği ile ilgili uluslararası antlaşmalar yapmış olsalar da sorunun çözülmesi adına somut bir adım atılmamıştır.

Bilim adamları ve çevre araştırmalarına göre 2050 yılına gelindiğinde küresel ısınmanın sebep olduğu iklim krizi dolayısıyla 200 milyon insanın göç etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. Göç edecek insanların ne kadar süreliğine nereye yerleşeceği ve yerleştikleri bölgelere etkileri, bu bölgelerdeki imkanları ve haklarının ne olacağı ise tam bir muamma.

“İklim krizi herkesi etkiliyor ama hepimizi eşit derecede etkilemiyor.”

2007 yılından 2017 yılına kadar Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olan Ban Ki-Moon’a ait bu sözler ülkelerin iklim mülteciliğine yaklaşımlarını gözler önüne sermektedir.

Küresel ısınmaya dünya üzerinde bulunan her ülkenin katkısı bulunmaktadır ancak “gelişmiş ülke” olarak adlandırdığımız ülkelerin küresel ısınmaya ve çevreye etkileri ile iklim krizinden mağdur olan ve olacak ülkelerin katkısının eşit olmadığı ortadadır. Böylesi küresel bir soruna yol açan ülkelerin iklim mültecilerine karşı gözlerini kapatıp kulaklarını tıkayıp sessizce iklim mültecilerinin yaşamlarını kendi inisiyatiflerine bırakmaları durumun vahametini göstermektedir.

Neler Yapılmalı?

Yazımın başında da söylediğim gibi iklim mülteciliği sadece belki de bildikleri tek yaşamlarına veda etmek zorunda kalan insanları değil hepimizi ilgilendiren küresel bir sorun. Bu sorunun giderilmesi adına öncelikli olarak iklim mültecilerinin statülerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra iklim mültecilerinin uluslararası düzeyde güvenliklerinin sağlanması ve hatta özel olarak iklim mülteciliği ile ilgili bir kurum oluşturulmalıdır. Böylelikle iklim krizinden etkilenen insanların mağduriyetleri giderilebilir. Aynı zamanda iklim krizinin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi adına küresel ısınmayı engelleyici tedbirler arttırılmalı ve doğanın “insan” için çizdiği sınırların dışına çıkılmamalıdır. Artarak devam eden iklim mültecilerine yardım için bir fon oluşturulmalıdır. İklim mülteciliği sorununun çözüme kavuşması için başta Birleşmiş Milletler olmak üzere ülkeler, sivil toplum kuruluşları, çok uluslu şirket, vb. gibi farklı kurum ve kuruluşların işbirliği yapması gerekmektedir.

Yazar: Duygu Sevim

Yararlanılan Kaynaklar: I / II / III / IV / V / VI

--

--