Sosyal Antrenmanlar

Şimdi size öyle bir antrenman önerisinde bulunacağım ki, vücudunuz dut yemiş bülbüle dönecek! İki değil, üç değil, dört değil… Tam bir günde forma gireceksiniz! Bahsedeceğim bu antrenman ile ilgili en fazla verim alabileceğiniz spor salonunu da çok zaman kaybetmeden önermek istiyorum. “Instaface Snap Salonu”. Bu muazzam spor merkezi, forma giren tüm üyelerine bir kavanoz da bal hediye etmekte… Her ilde binlerce şubeye sahipler, kolaylıkla ulaşabileceğinizi düşünüyorum. Detaylara geçmeden önce, “Ağzına bal çalmak” deyimini bilmeyenleriniz varsa, mutlaka öğrensin. Bir gün işinize yarayabilir.

Herkes gibi benim de birçok spor salonu tecrübem oldu. Beş kiloluk ağırlıklarla cebelleşirken, 50 kilo kaldıran abilerimden çok şey öğrendim. Spor; düzenli yapıldığında iyi hissettirip yapılmadığındaysa seni yattığın yerden pişman edermiş, onu da öğrendim. Tüm bunları tecrübe ederken, spor salonuna üye olmanın o düzene bir katkısı olduğunu düşünenlerden oldum. İşte size o katkının en büyük örneklerinden bir tanesi; Canım acıya acıya üyelik parasını verir, üye olurdum ve en bitik anımda “Ya o kadar para verdim, yazık günah!” deyip çantamı hazırlamaya başlardım. Bu bahsettiğim olaylar pek tabii seneler öncesine dayanıyor. Peki sizce neden bugüne dayanmıyor?

Çünkü artık bu spor salonlarında, spor yapılmıyor. Maaşınızın üçte birini verip üye olduğunuz o salonda, bilgi bile alamıyorsunuz. Şans eseri rastladığınız bir çalışana soru sorduğunuzda “Ben personal coach’um” cevabını alıyorsunuz. Sizde “Vaaov sorun bende, ben yeteri kadar person olamamışım” diyorsunuz. E haliyle hareketi nasıl yapacağınızı, yapacağınız alete sormanız gerekiyor. Çünkü siz paranızı aletlere vermişsiniz. Baktınız alet size cevap vermiyor, tekrar insanlardan medet umuyorsunuz. Yeni üyelere dik dik bakanları, çalışırken kükreyenleri, şu gelse de bana bir hareket sorsa diyenleri, kulaklıkları ve telefonları aşıp insanlara ulaşabilirseniz de, ne mutlu size!

Biz insan kalanlar, en azından kalmaya çalışanlar olarak, yapacağımız hareketlerin temelinde, ruhumuza dokunacak nüanslar ararız. En basiti yaptığımız şeyi hissetmek isteriz. Karşılığını alamadığımızda ise yapılan şey anlamını yitirir. İşte tam olarak bunun üstünde durup biraz düşünmemiz gerekiyor. Hatta mümkünse sorgulamamız…

Neden anlamsız olduğunu bildiğimiz şeylere, anlam yüklemeye çalışıyoruz?

Neden yaptıklarımızı hissetmiyoruz?

Neden ruhumuz yok hükmünde?

Aslında her sorunun cevabı ortak;

Unuttuk.

Unutuyoruz…

Bizi insan yapan duyguları unutuyoruz.

Mesela spor yaparken vücudunu hissetmiyorsun, tıpkı konsere gittiğinde çalan müziği duymadığın gibi…

Hadi kabul et! Sürekli tepende duran gökyüzünü bile uzun zamandır görmüyorsun.

Kaslı vücudunun fotoğrafını instagram’da sergileyebilmek için takviyeler kullanıyorsun. Gittiğin spor merkezinin pahalı olduğunu facebook’ta belirtebilmek için oradasın, kilolu insanlara twitter’da hakaret edebilmek için kaldırıyorsun o ağırlıkları…

Beğenilmek, izlenmek, geri dönüş almak… Bunlar hayatın içinde hep vardı. Şimdi bu duygular somut bir ikona evrildi diye, hayatını buna göre idame ettiremezsin. Ettirmemelisin.

Anlayacağınız üzere ben, bu nedenlerden dolayı spor merkezlerinden uzak durma kararı aldım. Bir gün kararım değişir mi bilemem. Şimdilik sporumu dışarıda yapmayı tercih ediyorum. Koştuğumda varacağım yere kendim karar vermek istiyorum, yorulduğumda çimlere uzanmak istiyorum, mekik çekerken gökyüzünü görmek istiyorum. Bu arada herkesin tercihine de sonsuz saygım var. Kim kendini nasıl iyi hissediyorsa onu yapsın. Bazıları için iyi olmasını da geçiyorum; hissediyorsa yapsın…

“Eee ne oldu bizim antrenmana?” diyenleri unutacak değilim. İşte sizi bir günde forma sokacak mucizevi antrenmanın reçetesi;

- 10 dk. Instagram

- 2x Like Press

- 4x Check-in

- 2x Tweet Fly

Antrenmanın sonuna geldiğinde de bu cümleyi iki set tekrarla;

“ Ben ya insanım, ya da ağzına bal çalınmış bir varlık.’’