Sosyal Medyada Yeni Bir Dönem Mi Başlıyor?

Tolga Uğur
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 13, 2020

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı açıklamada sosyal medya şirketlerine karşı yeni düzenlemelerin yapılacağı, gerekirse, bazı sosyal medya sitelerinin yasaklanabileceğini açıklaması büyük ses getirmişti. Cumhurbaşkanın yaptığı açıklama tepki çekince, Fahrettin Altun durumu kurtarmak için devreye girerek basın bildirisi yayınlama gereği duymuştu. İletişim Başkanının yaptığı açıklamada Erdoğan’ın kullandığı “yasaklarız” ifadesinin yanlış anlaşıldığı ve yeni regülasyonların hukuk devleti çerçevesinde hazırlanacağı belirtilmişti.

Son yıllarda yaşananlar, Covid-19 salgının neredeyse bütün ülkelerde yayılmasıyla beraber bir korku dalgasının başlaması, sosyal medyanın komplo teorileri ve yalan haberlerin merkezi haline gelmesi Almanya başta olmak birçok ülkenin sosyal medya düzenlemeleri konusunda harekete geçmesine neden olmuştu. Bugüne kadar her türlü ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunan Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey bile Trump’ın “tehlikeli” paylaşımlarının yayılmasının önüne geçmek için fact-checking adı verilen bir sistem kurmuştu.

Müdahil olma konusunda Jack Dorsey kadar istekli olmayan Mark Zuckerberg ise bir kez daha eleştiri oklarının hedefindeki isim haline geldi. Kendi çalışanlarının Twitter’da isyan ettiği Zuckerberg’e son şok ise içlerinde Starbucks, Levi’s , Coca-Cola’nın da bulunduğu 500’den fazla dev şirketin Facebook’a belirli bir süre reklam vermeyeceklerini açıklamaları oldu. Bunca şirketin tek bir talebi var: Nefret söylemi ile mücadele… Sosyal medya düzenlemelerinin yeni bir trend haline geldiğini iddia edebiliriz. Birçok ülke bu konuda harekete geçti, ama hiçbirinin düzenlemelere bakışı Türkiye gibi olmadı.

Almanya, 2017 yılındaki tasarıyla beraber sosyal medya şirketlerinin nefret söylemi ile mücadele edilmesi konusunda daha aktif olması gerektiği vurgulanmıştı; 2020 yılında ise bu tasarının devamı niteliğinde daha kapsamlı yeni bir düzenleme getirildi. Kurallara uymayanlara ağır para cezalara verileceğinin hatırlatırken, kuralları çiğneyen içeriklerin 24 saat içerisinde kaldırılması gerektiğine hükmetmişti. Facebook, Twitter ve YouTube gibi birçok internet devi yasaları uyacağını açıklarken, aynı zamanda, altı ayda bir neler yaptıklarını anlatacakları bir bildiri yayınlamayı da kabul etmişlerdi.

Fransa geçtiğimiz aylarda Almanya’nın izinden giderek nefret söylemi ve terörizm ile mücadelesinde sosyal medya şirketlerine ekstra sorumluluk yükledi. Daha önceden belirlenmiş bazı kuralları ihlal eden paylaşımların 24 saat içerisinde silinmesini zorunda kılınırken, bu şirketler verilen sürede gereğini yapmaz ise ekonomik yaptırımların uygulanacağı kanunlaştı. Almanya ve Fransa’nın ardından AB ülkelerin hepsini kapsayan ortak bir düzenlemenin en geç 2021 yılının sonuna kadar yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Avustralya’da yasalaşan sosyal medya düzenlemesi tüketici haklarının korunması, şiddet içerikli paylaşımların yasaklanmasıyla ilgiliydi. Avustralya’nın getirdiği cezai yaptırımlar ise Avrupa ülkelerine göre bir hayli ağırdı. Artık sosyal medya şirketlerinin üst düzey yöneticileri cezaevine girebilecek, ayrıca, şirketlerin küresel karının %10’una kadar çıkabilecek ekonomik yaptırımlar uygulanabilecek. 2019 yılında Yeni Zelanda’da yaşanan Christchurch Katliamının ardından sosyal medyada şiddet içeren videoların hızlı bir şekilde yayılmasında Facebook ve YouTube’u sorumlu tutulduğu için Avustralya’da bu kadar ağır cezai yaptırımları yasalaştı.

İngiltere ise sosyal medyayı düzenleme görevini RTÜK’e çok benzeyen bir kurum olan Ofcom’a bıraktı. Zararlı içerikler olarak adlandırılan, genelde terörizm ve çocuk pornosuyla ilgili olan içerikler en kısa süre içerisinde kaldırılması gerektiğini, aksi takdirde, ekonomik yaptırımların uygulanacağı açıklandı. Ofcom, internet sitelerinden %5’den daha azını denetleyebilecek. Sadece kullanıcıların içerik katkısı yapabildiği siteler incelenebilecek, bir başka deyişle, Netflix ve benzeri oluşumlar yeni yasalardan etkilenmeyecek.

Sosyal huzursuzlukların gölgesinde bir yıl geçiren ABD’de Trump ile Twitter arasında yaşanan gerginlik yılın en dikkat çekici olaylarından birisi oldu. Trump’ın Twitter’ı terk edebileceğini açıklaması bile Jack Dorsey’nin geri adım atmasına neden olmadı. Sosyal medya siteleri uzun süre boyunca Trump’ın ‘’tehlikeli’’ paylaşımlarına müsamaha göstermişti. Covid-19 salgını ile George Floyd’un öldürülmesinin ardından başlayan eylemlerin ardından Trump’ın ülkeyi bir arada tutma görevinden çok kutuplaştırmaya çalışması bardağı taşıran son damla oldu.

Trump ise 1996 yılında hazırlanmış medya düzenlemesiyle kendini savunurken, bu düzenlemede internetteki paylaşımların şirketleri alakadar etmediğini yazan kanunu göstererek Jack Dorsey’i ve onun politikasını eleştirmişti. Fakat, 1996 yılında hazırlanan bir kararname ile günümüz sosyal medyasını anlayamayız. Sosyal medyada yayılan sahte haberlerin ne kadar tehlikeli olduğunu 2016 yılındaki seçimlerde görmüştük. Komplo teorileri ve aslı olmayan iddiaların içinde bulunduğumuz salgın döneminde sosyal medyada en çok konuşulan konuların başında geliyordu. Popülist politikaların ve nefret söyleminin hızla arttığı bu dönemde birçok ülke daha sağlıklı bir demokrasi, daha iyi bir ifade özgürlüğünü sağlamak için sosyal medyaya yeni düzenlemeler getirmek istiyor.

Ülkemizdeki sosyal medya tartışmaları ise yukarıda bahsedilen hiçbir soruna değinmeden, bu şirketleri gerekirse kapatırız şeklinde tehditlerin gölgesinde hazırlanacakmış gibi gözüküyor. Sosyal medyayı yasaklamanın hiçbir şekilde izahı olamaz, ancak bu sitelere düzenlemeler getirerek insanların ifade özgürlüğünün korunmasını sağlanabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da partisi cidden ifade özgürlüğünü korumakla mı ilgileniyorlar, yoksa muhaliflerin sesini duyurabildikleri platformlara sansür mü uygulamak istiyor sorusunun cevabı sosyal medya düzenlemelerinin ne kadar başarılı olacağını gösterecek.

--

--