Türk Edebiyatı’nın En Muhteşem Metafizik Ürperti İçeren Şiirleri

Said Aldemir
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJan 6, 2021
Metafizik, felsefenin bir dalıdır. İlk felsefeciler tarafından, “fizik bilimlerinin ötesinde kalan” anlamına gelen “metafizik” sözcüğü ile felsefeye kazandırılmıştır.

Tanzimat Dönemi’nin Türk Edebiyatı’na kazandırdıkları saymakla bitmez. Gerek Tanzimat birinci dönem sanatçıları gerek ikinci dönem sanatçıları olsun iki dönem de kendi ekseninde büyük yenilikler ortaya koymuştur. Edebiyat derslerinde her ne kadar Tanzimat ikinci dönem şiirinin birinci döneme kıyasla daha sönük olduğunun altını çizseler de bu, ikinci dönemin yetersizliği değil birinci dönemin ani çıkışlarla dinamik bir şekilde bir hürriyet atılımı gerçekleştirmesinden kaynaklıdır. Çünkü birinci dönemde şairler -özellikle büyük usta Namık Kemal- güçlü kalemleriyle, sert ve coşkulu şiirleriyle çağının ötesinde eserler ortaya koymuştur.

Vatan Şairi

Bu dinamik ve ani atılım her ne kadar güçlü olsa da dönemin yöneticileri tarafından haklı ya da haksız sebeplerle sansürlenmiştir. Bildiğiniz üzere bu sansür ve devlet yöneticilerinin otoritesi sebebiyle Tanzimat Edebiyatı ikinci bir kola ayrılmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai topluluğu olarak da anılan bu topluluk daha çok bireysel şiirler yazmışlardır.

İşte bir dönemin toplumsal şiirlerden bireysel şiire geçişi de edebiyatımıza Abdulhak Hamit Tarhan aracılığı ile yeni bir şiir anlayışı kazandırmıştır. Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirlerinde “metafizik” hâkimdir, hatta Abdülhak Hamit “Türk şiirine metafizik ürpertiyi getiren şair” olarak adlandırılır. Cumhuriyet Dönemi’nde Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Asaf Halet Çelebi mistik duyarlılıkla şiir yazmışlardır.

Bu yazımda sizlere Türk Edebiyatında en beğendiğim Metafizik Ürperti şiirlerini seçtim, herhangi bir sıralama yapmadım ve her şairden bir tane koyup az bilinenleri yazmaya çalıştım. Keyifli okumalar :)

1-) Makber

Abdulhak Hamit Tarhan

Eyvah!. Ne yer, ne yar kaldı,

Gönlüm dolu âh-u zâr kaldı.

Şimdi buradaydı gitti elden,

Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o hâksar kaldı,

Bir gûşede târmâr kaldı;

Bâki o enis-i dilden, eyvâh!.

Beyrut’ta bir mezar kaldı.

-Abdulhak Hamit Tarhan

2-) Ben Ölecek Adam Değilim

Cahit Sıtkı Tarancı

Kalkmalıyım,

Dolaşmalıyım,

Sokaklarda, parklarda.

El sallamalıyım

Giden trenlere,

Kalkan vapurlara.

Bilmeliyim,

Gölgelerin boyundan,

Saatin kaç olduğunu.

Islık çalmalıyım,

Türkü söylemeliyim

Yol boyunca,

Keyfimden ya hüznümden.

Geçmiş günleri hatırlamalıyım,

Dalıp dalıp akarsuya,

Hayaller kurmalıyım,

Güzel geleceğe dair.

Yanımdan geçenler olmalı,

Selâm almalıyım;

Robenson’u düşünmeliyim,

Garipliğini:

Şükretmeliyim İnsanlar arasında olduğuma.

Nedir ki eninde sonunda ölüm?

Ayrı düşmek değil mi aşinalardan?

Kapımı çalıp durma ölüm,

Açmam;

Ben ölecek adam değilim.

-Cahit Sıtkı Tarancı

3-) Ölüme Dair

Nazım Hikmet Ran

Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
Osman oğlu Hâşim.
Ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
İstanbul limanında
kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine…

Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
Kim bilir nasıl yanmıştır canınız…
Ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz…

-Nazım Hikmet Ran

4-) Ölüme Yakın

Orhan Veli Kanık

Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hali.

Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti-
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.

Ölürüz diye üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayrı?

Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.

-Orhan Veli Kanık

5-) Ölüme Eğilmek

Aziz Nesin

Uyumaya değil
Rüyalarıma gidiyorum
Orada yaşayacağım isteğimce
Uyanıkken hiç yaşayamadığım
Hepsi de gençti güzeldi
Sevdim sevildim diye aldanarak
Son gördüğüm onlar olacak
Bunca yıldır sevgiye dayanamadığım
Ölüme değil

Sonsuzluğa gidiyorum
Orda dinleneceğim gönlümce
Yaşarken hiç mi hiç dinlenemediğim
Kalemim yine elimde
Kağıtlarım da önümde
Son uykusunda düşecek başım
Sağlığımda hiç eğmediğim

-Aziz NESİN

Bonus “Eylül Sonu”

Yahya Kemal Beyatlı

Günler kısaldı... Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...

İçtik bu nâdir içki'yi yıllarca kanmadık...
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sâhile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

-Yahya Kemal Beyatlı

….

Okuduğunuz için teşekkürler kendi yazdığım hikayeler ve şiirler için profilime bakabilirsiniz…

///////////////////////////Said Aldemir/////////////////////////

--

--

Said Aldemir
Türkçe Yayın

Benim de mi düşüncelerim olacaktı, ben de mi böyle uykusuz kalacaktım?