Tarık

Kadirhan
Türkçe Yayın
Published in
2 min readMar 17, 2024

O an tüm sorunu sağ elindeki titremeye bağladı. Sağ eli Tarık Bey’in. Bir masa ve tam ortasında kendine cehennemi vaat eden bir bardak. O masa ve o sandalyeye oturana kadar yaptığı hiçbir amaçlı eylemlerde tereddüte düşmemişti. Davası uğruna eline kalem alırken de düşmemişti, tabanca alırken de. Ama bu yaptığı diğerlerinden farklıydı. İstediği sorulmadan sahip olduğu şeyi isteyerek yok ediyordu. Kimine göre nankörlüktü bu. Kendisine göre heyecan verici idealist bir son. Sağ eli titriyordu Tarık Bey’in. Kendisine tanrı gibi bakan hayranlarına yazdığı şaşalı romanları, süslü aforizmaları yazarken sağ eli titremiyordu. “İşte bu!” dedi birden titreyen eline bakarak. “İşte bu benim son hayatta kalma çabam. Son varoluş mücadelem. Hayatım hiçbir anında bu titreme kadar samimi olamadım kendime. Başkaları içindi hep. Başkalarının barışı için elime kalemi aldım. Başkalarının aşk hikayeleriydi yazdıklarım. Kendi fantezilerinde kendilerini başrolde oynatmaları için yazdım bunca şeyi. Başkaları için varım. Eğer ben kendim olabilseydim.” Durdu birden Tarık Bey. ”Kendim? Kendim dediğim şey ne? Başkaları olmadan ben neyim? Bir başkası bir başkası olmadan ben varım diyebilir mi? Kuruntu yapmayı bırak! Kendini aşağılayarak bir hiç olduğunu kendine dikte et. Bütün sorumluluklardan kaç. Böylece karşına çıkan engelleri aşamayacak kadar iradesiz biri olduğuna inandır kendini. Bunu kim yapar biliyor musun Tarık? Lümpen bir avam yapar bunu. Etrafındaki koşulları değiştirmek yerine, bir engel karşına çıkar çıkmaz feryat figan düzene küfreden bir işe yaramaz yapar. Eğer ben kendim olabilseydim! Ben neyim ki? Diğerlerinin bana yüklediği sıfatları taşımak zorunda kalan bir hamalım. Eğer ben kendim olabilseydim… Toplum herkese bir etiket yapıştırır Tarık. Sen o etiketleri taşımak için yüzüne bir maske takarsın. Etikete göre şekillendirirsin maskeni. İşin en acımasız tarafını söylemek isterim burada. İşte o maske. O maskeyi indirince kendi benliğini mi keşfedeceğini sanıyorsun. Hayır. O maskeyi çıkardığında geriye kalan hiçtir. Ötekinin sana baktığında gördüğü kadarsın. Ve şimdi kendine dillere destan bir son hazırlıyorsun Tarık.” Elinin titremesi hızlanmıştı. “Gerçek mutluluk, umut edilen bir şeydir. Sahip olunan değil.” Tarık hayatını bir halı dokumacısı edasıyla dokumuştu. Masanın tam ortasındaki bardağı yudumlamak dokumanın son ipliğiydi. Son kez bardağa baktı. Bir hışımla işini halletmek istedi. Ama yapamadı. Hayatında gerçekleştirdiği her çarpıcı eylemini estetik kaygısı güderek yapmıştı. Sandalyede kambur durduğunu fark etti. Dikleştirdi hemen. Sağ eliyle yavaşça bardağı kavradı. Göz ucuyla masanın kenarında duran, son şaheseri olarak düşündüğü 17 sayfalık intihar mektubuna baktı. Bardağı yudumladı. Birkaç saniye sonra gözleri karardı. Bu, hayatını bir plana sadık kaldığına kendine son kez ispatladığı bir sondu. Bilincini kaybetmeden önceki son bakışını sağ kolunu süzerek yaptı. Sağ kolundan aşağıya doğru sürüklendi bakışı. Oraya bakmak için göz kapaklarını zorladı. Sağ eline bakıyordu. Sağ eli. Sağ eli artık titremiyordu.

--

--