Tebessüm Yarat

Sudedundar
Türkçe Yayın
Published in
2 min readMay 12, 2020

Şu anda Haldun Taner’in “Hak Dostum Diye Başlayalım Söze” adlı eserini okumaktayım, kitabın ilk bölümde köprünün açılmasını ele alıyordu.

Ve burada köprünün iki kıtayı birbirine bağladığı, her gün üzerinde binlerce araç, bu araçların içerisinde binlerce insan olduğunu ancak her geçen gün bu insanların bağlarını yitirdiğinden şu sözleriyle bahsediyordu:

“Aya uzaya bile yol açtık, köprü kurduk da aramızda içten, sıcak, insanca bir diyalog kuramaz olduk”

Burada bahsettiği yıllar 1970–80 olmakla birlikte günümüz içinde geçerliliğini yitirmemiş hatta daha büyük bir önem kazanmış sayılır.

Tanımadığımız biriyle karşılaştığımızda “iyi günler”, çalışan biri gördüğümüzde “kolay gelsin”, birine çarptığımızda “affedersin” demeyi fazla görmeye başladık, “özür dilerim” kelimesini unuttuk, hatır sormayı zaman kaybı olarak gördük.

Antoine de Saint-Exupéry’nin eserinde de Küçük prens dünyaya gelmeden önce birçok gezegene uğruyor ve bu gezegenlerin birinde kendini tüm gezegenlerin kralı ilan etmiş kimsesiz bir kralla, hiç kafasını kağıtlarından ve sayılardan kaldırmayan tüm yıldızları sayıp onları satın alan adamla, hiç gezegen gezmemiş kocaman bir kitabın başında oturan coğrafyacı ile tanışıyor. Ve hepsi çok önemli bir iş yaptıklarını kendilerinin çok önemli kişiler olduklarını düşünüyorlar. Tek başlarına…

Eminim ki hepimiz kendimiz için önemli işlerle meşgulüz. Ve kocaman gezegende yalnızlaşıyoruz, aynı küçük prens kitabında olduğu gibi.

Oysaki sabah kalkıp işinize gitmeden kahve almak için uğradığınız dükkanda çalışan birine “günaydın” diyerek yüzündeki tebessüme şahit olmak, işinden yorgun düşmüş birine “kolay gelsin” sözüyle soluk olmak çok basit ve samimi birer bağ değil mi ?

--

--