Terapi Odasında Gizlilik İlkesi

Gizlilik ve terapi odası

Tuğçe Gula
Türkçe Yayın
Published in
3 min readMar 5, 2018

--

Terapi odası mahremdir. Gizlilik anlaşması vardır. Etik kurallara uyan her psikolog, bu mahremiyete son derece özen gösterir. Danışanlar da hem mahremiyetin, hem de önyargısız bir dinleyicinin varlığına çoğu zaman kolay adapte olur. Fakat bazen ilk seanslarda, bazen de belli bir yol kat edildikten sonra şöyle bir soru işareti belirebilir: Bu konuyu psikoloğuma götürebilir miyim?

Belli bir süre terapiye giden ve hali hazırda terapist-danışan ilişkisi kuranlar aslında bunun çok da kafa yorulması gereken bir şey olmadığını, sürecin kendiliğinden geliştiğini biliyor. Ama yine de mahremiyetle ilgili şüpheleri olanlar, özellikle terapistine ilk kez gidecek olanlar bazı konuları götürüp götürmeme konusunda arada kalabiliyor.

Bu noktada hem klinik hem de adli psikoloji ilkelerine dayanarak mahremiyetle ilgili önemli bir noktayı hatırlatayım: Anlatacağınız her şey mahremdir ANCAK, kendinize veya bir başkasına zarar vermediğiniz sürece.

Zarar verme konusu, bizim için de çoğu zaman etik tartışmaları beraberinde getiriyor. Burada temel olarak bahsedilen şey, terapi esnasında intihar (kendine zarar) ya da yaralama — öldürme (başkasına zarar) planları yapılıp yapılmadığı. Böyle bir plan varsa herhangi bir sağlık çalışanı bunu ilgili mercilere (intihar ise yakın çevre, aile; yaralama-öldürme ise polis, savcılık) bildirmekle yükümlü. Bu yükümlülük yasalarla da belirtiliyor. Ayrıca yine danışanımız bir suçun mağduru konumundaysa da ve yaşı 18 yaşından küçük ise bildirme yükümlülüğü devreye giriyor.

Psikoloğumla bunu konuşabilir miyim?

Bu temel bilgiyi verip, danışanların kafasını asıl kurcalayan kısma geliyorum. İlk seans öncesi arada kalmalar, genellikle bundan daha basit konularda oluyor. Kişi kendince sosyal normlara uygun olmayan davranışların dile getirilmesinin, hele ki bunların bir “yabancı”yla konuşulmasının zor olduğunu düşünebiliyor.

Yine de bu durum çoğunlukla birkaç seans içinde kırılıyor.

Eğer bu konuda daha ilk seans öncesi şüpheleriniz varsa, her ilişki gibi terapistinizle oluşturacağınız ilişkinin de zamanla rayına oturacağını unutmayın.

Duruma daha derinden bakacak olursak, belli konularda daha çekingen ve tutuk kalmış olmanız, bu durumun nedenleri ve çözümüyle ilgili de ipuçları verebilecektir. Bu yüzden de psikoloğunuzla konuşacağınız konuları, gerekiyorsa zorlanmaları bile akışına bırakmanız ve destek aldığınız profesyonele güvenmeniz en sağlıklısı.

Yine de bunlara rağmen içinizi kemiren bir şeyler varsa, yeteri güveni alamadığınızı düşünüyorsanız, çekinecek bir şey yok. Yalnız olmadığınızı, pek çok danışan ve terapistin uyum sorunu yaşayabileceğini bilin. Bu konuyu eğer siz fark ettiyseniz, terapistinizle paylaşabilirsiniz. Sizin uyum sorunu olarak gördüğünüz şeyler sandığınızdan çok daha farklı dinamiklerin sonucu olabilir. Ya da psikoloğunuz da sizinle aynı fikirde olup başka birine yönlendirme sağlayabilir.

Konuşmamak ve tek taraflı bitirmektense, paylaşmak çok daha sağlıklı olacaktır.

Bir sonraki yazıyla birlikte, terapi odasından çıkıp, “kendi”lik algısı ile ilgili kavramları açıklamayı, böylelikle, öz-farkındalık, öz-güven gibi açıklamalardan oluşan bir Öz Serisi oluşturmayı planlıyorum. Sorularla da destek olabilirsiniz.

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--