Terapi Odasında: İnsanı dönüştüren ve büyüten şey nedir?

Teknikler mi yoksa İNSAN mı?

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın
4 min readDec 10, 2019

--

Fotoğraf: Alena Koval

“Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?”

Bir psikolojik danışman olarak bu cümleyi son zamanlarda o kadar sık duymaya başladım ki!

Kendi benliğimize yabancılaşmamız için etrafımızda cirit atan onlarca uyaran ile aynı dünyayı paylaşıyoruz artık malum. Ama ben bunu, “Her şey çok maddesel ve bu dünyada insan kalmak çok zor” gibi bir yerden söylemek istemiyorum. Açıkçası bu uyaran çokluğundan ve kendimizden uzaklaşma meyilimizden yakındığım falan da yok. Evet, şu an böyle bir çağ ve bundan yakınmak yerine bu çağda var olmak istiyorum. Ama mümkün olduğunca insan kalarak…

Bu hızlı dünyada her şeye kolayca ulaşsak ve tüm dünya ile kontak halinde yaşasak da yok olmayan, hatta bence son günlerde daha da artan bir gerçeklik var: İnsanın kendini anlama çabası.

Bu hızlı ve mekanik dünya, insanı kendi kırılgan yapısından uzaklaştırmaya o kadar istekli ki; tüm bunların içinde bizi insan kılan ve öngörülemez kırılganlığımızı ortaya çıkaran deneyimlere kendini açabilmek, gerçekten cesurca bir davranış. Bu deneyimler; kaybetme ihtimalleri ile birlikte birini ya da bir şeyi sevebilmek, içinde bilmediğin kapıların aralanmasını göze alarak yazmak ya da görmezden gelmek istediğimiz ama sonumuzu getiren iklim krizine karşı devletler bir şey yapmazken devrimci bir ruhla mücadele etmek olabilir.

Ya da çok daha bireysel ve Türkiye’de bize -eskisi kadar olmasa da- daha yabancı bir şey de olabilir: Psikolojik danışmanlık almak.

Meslekteki gözlemlerime göre; artık insanlara eskisi kadar korkutucu gelmiyor bu. İnsanlar tüm dünya onları kendilerinden uzaklaşmaya çağırırken dört kolla kendilerine sarılmaya ve psikolojik danışmanlığı temel bir ihtiyaç olarak görmeye başladılar. Bunu görmek beni çok heyecanlandırıyor aslında. “Aman allahım ne kadar güzel bir tablo” demek geçiyor içimden bir an ama sonra, aldığım bir soruyla yeniden bir duraksıyorum: “Merhaba, acaba hangi teknikleri kullanıyorsunuz?”

Bu sorular karşısında bir cevap bulmaktan çok, başka başka sorular beliriyor benim zihnimde açıkçası.

Psikolojik danışmanlıkta insana iyi gelen ve onu dönüştüren asıl şey nedir?

Teknikler mi yoksa İNSAN mı?

Evet, terapi süreci bilinmez ve çoğu zaman korkutucu bir evren. Sanırım bundandır danışanlar somut bazı “teknikler” vermenizi istiyorlar onlara. Tabii ki bu bir varsayım.

Ama size bir sır vereyim mi?

Bizi mekanik dünyadan sıyıracak şeyi yanlış yerde arıyor olabiliriz. “Ben kimim ve bu hayatta ne olmak istiyorum?” sorusunun cevabı size uygulayacağım tekniklerde de vereceğim ödevlerde de yatmıyor.

Tüm bunların cevabı, insanın öngörülemez kırılganlığını apaçık bir şekilde görünür kılacak bir yerde yatıyor: Geliştireceğimiz, her hafta ilmek ilmek dokuyacağımız o terapötik ilişkide…

Hiç bir zaman danışanın acısını “yok etmek” ya da onu “iyileştirmek” için bulunmayı seçmedim o seans odasında. Sadece onu tüm varsayımlarımı paranteze alarak duymak istiyorum. Teknikler tabii ki iyi birer araç oluyorlar zaman zaman bu süreçte. Ama teknikler bizim gerçeğimiz değil. Ya da en doğrusu teknikler benim gerçeğim değil. Benim gerçeğim “ilişki”. Bunu var etmek de her danışan için de farklı farklı yollardan geçiyor.

**Bazısı için; belki iki-üç seans sessiz kalmasına izin vermekten geçiyor. Onu sabırla beklemekten, kendi sessizliğinde ve danışanın sessizliğinde kalabilmekten…

**Bazısı için; “iyileşmediğini” düşünerek danışanın bana karşı geliştirmeye başladığı öfke üzerine uzun uzun konuştuğumuz seanstan geçiyor.

**Bazısı için ise hep kaçtığı gerçeklikler ile onu yüzleştirdiğim sarsıcı seanslardan geçiyor.

Her danışan bambaşka deneyimler ile kendi “iyileşme” öyküsünü yazıyor var ettiğimiz ilişkiyle.

Psikolojik danışmanlıkta sabırla inşa edilen bu ilişkinin en güzel yanı ne asıl biliyor musunuz?

Teknikler sadece sizin semptomlarınızı azaltır, bitirir hatta daha düz söyleyeyim; sizi belki “iyileştirir” de. Ama danışan — danışman arasında filizlenen güven temelli ve yargısız bu ilişki hem danışanı hem de danışmanı büyütür ve dönüştürür. Böylece psikolojik yardım alma süreci sadece sizin yardım aldığınız değil aynı zamanda yardım verdiğiniz de bir süreç haline gelir. Birbirimizden öğrendiğimiz ve birbirimizi büyüttüğümüz bir süreç... İş mekaniklikten çıkar, derinleşir; belki bazen acı da artar ve kırılganlıklarımız su yüzüne çıkar. Sadece sizin değil üstelik, hikayeniz içinde kendine yer bulmuş benim de. Ve tüm bunlar içinde “Ben kimim?” sorusunun cevaplarının tohumları da ikimizin zihnine yerleşmeye başlar.

Ve insanı teknikler değil, yine insan iyileştirir.

İnsanı, kendi acısında kalmayı öğrenebilmesi, başta hiç tanımadığı, onun için yabancı olan birine güvenebilmesi, açılabilmesi, hatta bazen ona öfkelenebilmesi dönüştürür adım adım. Yani aslında; psikolojik danışmanı ile KENDİ GİBİ olduğu bir ilişki var edebilmesi değiştirir ve “iyileştirir” kişiyi.

Ve üzgünüm ki bu size teknikler uygulamamdan daha uzun ve zorlu bir yolculuk.

Ama ikimizi de var edecek bir yolculuk.

“Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?” sorusuna verebileceğim en içime sinen ve gerçek cevap sanırım şu olacak:

Temelde tüm benliğimle hikayenizde olup sizinle bir ilişki var edebilme ‘tekniğini’ kullanıyorum.

Herkes gibi kırgınlıkları, yorgunlukları, hayalleri, istek ve arzuları olan bir İNSAN olarak seans odasında bulunabilme ‘tekniğini’ kullanıyorum.

Psikoloji bilimi ne kadar gelişse de bu tekniğin eskimeyeceğine de deli inanıyorum!

--

--

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın

Bozulan psikolojilere aç-kapa etkisi tadında iki çift lafım var!