Can't Touch This
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJun 30, 2018

--

Terk edildi. İnsana özgü olarak değil, doğaya has şekilde terk edildi. Öylece kalakaldı; üzerine düşünmeden, kendi nesnesi olmadan olduğu yerde bırakıldı. Öyle baktı yani duruma anlayıver. Demek benim burda durmam onun gitmesi gerekiyormuş diyemedi de, zamanı geçmişe, geleceğe ve şimdiye ayırıp tüm dilimlerine ayrı, kendine ayrı, gidene ayrı sövdü. Bir sürü özne, bir sürü nesne içine bağlamları olduğu haliyle kavrayamadı. Küstü, kızdı, üzüldü, sevindi… Hep kendini kendinde sandı, öznesi oldu ama insan kendisinin nesnesi olup da neden terk edildiğini bilemedi. Kendini aramaktansa kendinden kaçışı şiar edinip terk edilmemeye çalıştı; ama kendini işte tam böyle terk ettiğinin farkına varamadı. Bu yüzden kapıların dilini de çözemedi. Halbuki birkaç açıp kapamada farkedilirdi; kiminin koluna sert basılır, kimi öylece itilince dil giriverir içeri. Kimisiyle uğraşmaya gerek olmaz; arkasına bi’tahta dayanıverse yeter. Ama bilemedi. Kendini tanımadı, tanımadığı kendiliği için dostunu suçladı; yalnız kaldı, tahammül edemediği yalnızlığı için kalabalıkları suçladı; hayallerini kavrayamadı, ulaşamadığı her hayal için dünyanın acımazsızlığını suçladı; kimseye güvenmedi, güvenmediği herkese arkasından verdi veriştirdi. Oluşturamadığı kolektif bilincin kendisine yabancılaştığı bilinçdışı olarak kalakaldı. Şimdi kapıyı da umursayan kalmadı; varsın açılsın varsın açılmasındı.

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--