Inside Out

Animasyon İncelemesi : Ters Yüz

Pete Docter İmzalı Duygularımıza Odaklanan Müthiş Bir Animasyon

Mehmet Emirhan Öz
Türkçe Yayın

--

Kaynak

O, 1990 yılında Pixar’ da çalışmaya başladığı zamandan bu yana görev aldığı ve bizzat yönettiği animasyonlardan övgüyle bahsettiren, ayrıca birçok uluslararası ödül alarak da rüştünü ispat eden bir animatör, senarist, yönetmen, yapımcı ve Pixar’ da yaratıcılıktan sorumlu bir numaralı yönetici. Kim mi bu kişi? Elbette Pete Docter.

Pete Docter’ ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu bir başka film olan Ters Yüz’ ü incelemeye ne dersiniz?

Filmin Konusu ve Ortaya Çıkışı

Animasyonun baş karakteri 11 yaşındaki küçük Riley. Sanırım Riley ve değişen duyguları deseydim daha doğru olurdu. Pete Docter kendi kızının büyüme çağındayken değişen duygu, düşünce ve davranışlarından etkilenerek tasarlamış bu animasyonu. Animasyon, insanın zihninde meydana gelen duygusal süreçlere ve devamında oluşan davranışlara epey odaklanmış.

Riley ve ailesi, babasının işi dolayısıyla taşınmak zorunda kalıyorlar. Bu süreçte Riley’ nin yaşadıklarını konu alan animasyon sürükleyici hikayesi ile bizi kolaylıkla hikayenin içine çekiyor.

Duygu Karakterleri

Filmde esasen, animasyon ekibi duygu karakterlerini oluşturma aşamasında 27 farklı duygu üzerinde çalışmış. Fakat, anlatımın akıcılığını etkileyeceğini düşünmüş olacaklar ki 5 duygu karakterinde karar kılınmış.

Neşe-Mutluluk :

Animasyonda karşımıza çıkan ilk karakter Neşe oluyor. Lider duygu olarak tanımlayabileceğimiz Neşe, Riley’ i her zaman mutlu etmek için yoğun çaba gösteriyor ve Üzüntü’ yü bu sürece dahil etmekten yoğun endişe duyuyor.

Üzüntü :

Neşe’ den sonra karşımıza çıkan ilk duygu ise Üzüntü oluyor. Üzüntü, kendini kötü gidişattan dolayı suçlu hissetse de film boyunca onun varlığının da ne kadar gerekli olduğunu, Neşe ile beraber tezatlıkta uyum yakaladıklarını görüyoruz.

Tiksinti :

Riley’ i güvenilir olmayan süreçlerden, bedenen ve zihnen koruyan işlevi ile karşımıza çıkıyor.

Öfke :

Riley’ nin yapmak istemediği veya ondan hesap sorulduğu anlarda Öfke başrolde oluyor. Alanının kısıtlandığı ya da kararları sorgulandığında dayanamıyor.

Korku :

Korku’ nun varlığı çoğu durumda dengeleyici bir işlev üstleniyor. Riley’ nin Daha düşünceli kararlar almasında pay sahibi olsa da bazen gereksiz yere kaygılanmaya da vesile olurken karşımıza çıkıyor.

Karakter Adaları

Filmde hatıraları farklı renkte küreler ile sembolize etmişler ve bunlara çekirdek hatıralar demişler. Hatırada hangi duygu baskınsa küreler yani çekirdek hatıralar da o renkte oluşturulmuş. Çekirdek hatıraların da ait olduğu karakter adaları oluşturmuşlar. Riley’ nin 5 adet karakter adası bulunuyor.

Hokey Adası :

Küçük bir çocuk olduğunuzu hayal edin ve yaptığınız işleri eğer seviyorsanız ne derece sahiplenebileceğinizi bir düşünün. Muhtemelen hepimiz küçükken severek yaptığımız şeylere tutku ile bağlanmışızdır. Hokey de Riley’ nin yapmaktan büyük zevk duyduğu bir spor ve karakterini tanımlamada bile kullanılabilecek güçlü bir yere sahip olan uğraş desek yanılmayız.

Şaklabanlık Adası :

Ailesi ile olan tatlı iletişimini temel alan bir diğer karakter adası. Diğer adalardan daha enteresan bir isme sahip olan bu adayı gördüğünüzde şaşırmayın, evet böyle bir ada var :).

Arkadaşlık Adası :

Bir çocuğun ailesi dışında samimi iletişimde bulunduğu ilk ortam takdir edersiniz ki arkadaşlarıyla olan ortamıdır. Özellikle Riley gibi ergenliğe adım atmaya yaklaşan orta-ileri çocukluk döneminin sonundaki bireyler için arkadaşlarıyla kurduğu samimi iletişim çok önemlidir. Yeni evlerine ve okuluna alışma sürecinde bu durumun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Dürüstlük Adası :

Kişilerarası iletişimde aradığımız en temel unsurlardan biri -başında belki de- güven duyma ihtiyacıdır. Bunun da karakterde yansımasını beklediğimiz özelliklerden biri de şüphesiz dürüstlüktür. İşte Riley’ nin bir diğer karakter adası budur.

Aile Adası :

Riley’ nin ailesi ile olan iletişiminde ve onlarla olan bağında önemli bir yere sahip olan karakter adasıdır.

Bazı Sahneler Üzerine Düşüncelerim

Eve vardıklarında beliren ilk duygu tiksinti oluyor. Bunu, yeşil çekirdek hatıra küresinin oluşmasından anlıyoruz. Benzer bir deneyimi ben de ilk defa üniversiteyi kazandıktan sonra kalacak olduğum yurda vardığımda yaşamıştım. Peki ya siz, benzer bir deneyim sonucunda hangi duyguyu hissettiniz?

Eve geldikten kısa bir süre sonra Riley ve ailesi eşyalarını taşıyan nakliye kamyonunun beklenenden daha geç geleceğinin haberini alıyorlar. Duyguların tepkisi doğal olarak pek hoş olmuyor. Neşe burada devreye giriyor ve Riley’ nin önünde bulduğu eşyalarla çok sevdiği buz hokeyi oynarmış gibi yapmasını sağlıyor. Siz de kendinizi rahatlatmak için yapmaktan keyif aldığınız şeylere yönelmeyi tercih eder misiniz?

Üzüntü ilerleyen sahnelerde ağlamaya başlıyor ve Neşe ona neden ağladığını soruyor. Böyle durumlarda ağlamanın onu rahatlattığını söyleyen üzüntü artık daha iyi hissediyordu. Gerçekten de bazı durumlarda kendimizi ağlamamak veya üzülmemek için fazla zorluyor ve o duyguyu görmezden gelmiyor muyuz?

Riley uykudayken rüya görmeye başladığı sırada rüyaları yöneten bir grup sanıyorum beyin hücresi vardı. Ortamda bir sinema çekimini andırırcasına kameralar vardı. Kayıt yapan kameraya “gerçeklik bozma filtresi” takıldıktan sonra rüya başlatıldı. Bu, benim aklıma anılarımızın birebir hatırlanmadığını, kendi bakış açımızdan nasıl yorumluyorsak ona göre yanlı bir hal alabileceğini düşündürdü.

Filmin sonunda bir seri olayın başından geçişini izlediğimiz Riley artık değişmişti. Yaşananlardan sonra yeni kişilik adaları oluşmuş ve Riley yaşadıklarından ders almıştı. Şahsi kanaatim şudur ki, daha huzurlu, anlamlı bir hayat için-veyahut ne dersek diyelim-yaşamımızda her duyguya yeterli ölçüde yer vermemiz gerektiğini ve bunları yok saymamamız gerektiğidir.

--

--