The Century Of The Self (Ben Devri) Belgeseli Üzerine

Kübra Şahin Karataş
Türkçe Yayın
Published in
3 min readMay 3, 2020

Belgeselde Sigmund Freud’un öğretilerinin toplumsal kitleler üzerinde nasıl kullanıldığı anlatılmış diyerek kısa bir özet cümlesi kurabiliriz. Belgesel boyunca çeşitli psikoanalistlerden ve halkla ilişkiler uzmanlarından bahsedilmiş. Belgeselde şirketlerin reklamlarında, siyasetçilerin propagandalarında, savaş sonrasında askerleri tedavi ederken psikoloji biliminden nasıl yararlanıldığı anlatılmış.

Freud’a göre insanın doğuştan sahip olduğu arzuları, istekleri yani irrasyonel yönü bilinçdışı ile kontrol edilmelidir. İnsan arzularını değil, arzuları insanı yönetir. Sigmund Freud’un bilinçdışı kavramının yeğeni Edward Bernays tarafından kamuoyunu yönlendirmek, özellikle ürünlerin satılmasını sağlamak için nasıl kullanıldığı ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Yani, insanların sadece ihtiyacı oldukları şeyleri satın alırken nasıl ihtiyaç olmayan şeyleri almaya başladıkları kısaca tüketici toplumunun temellerinin nasıl atıldığı hakkında örnekler bulunuyor. Bütün bu söylenenlerin psikanalizle yapıldığını görebiliyoruz.

Edward Bernays, birçok lider gibi demokrasinin muhteşem bir kavram olduğunu ama insanların demokrasiye güdümlü olarak kesinlikle mantıklı kararlar veremeyeceğini düşünüyor ve buna dayalı bir politika üretiyor. Bu konuya değinmişken belgeselde bahsedilen sigara örneğine değinmek gerekiyor. Tütün şirketleri, kadınların sigara kullanmamasından kaynaklanan bir zarar etme dönemine giriyorlar ve bu gidişatı değiştirmesi için Bernays’e başvuruyorlar. Dönem toplumunda kadınların sigara içmesini uygun görmeyen bir inanış var. Mesleki hayatını Freud’un tespitleri üzerine kuran Bernays, acilen Freud’cu psikanalistlere başvuruyor. Psikanalistler de sigaranın çok derinlerde cinsel bir sembol olduğunu ve eğer ki kadınlar doğru şekilde manipüle edilirse sigara kullanmaya başlayabileceklerini söylüyorlar. Böylece Bernays, sigara ve özgürlük arasında bir bağ kurarak gazetelere tam sayfa ilanlar veriyor; kadınların sigara içerek özgürleşebileceklerini telkin eden metinler yayımlatıyor. Bu sayede erkeklerin dünyasında önemli bir yeri olan sigara, kadınların dünyasına bir özgürlük simgesi olarak giriveriyor.

Şimdi de belgeselin bölümlerine tek tek göz atalım. Belgesel 4 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Say Yasasından, halkla ilişkiler sektöründen bahsedilmiş. İhtiyaç-lüks çelişkisine, arzu ekonomisine değinilmiş. Kitlelerin yönetilebilirliği üzerinden ilerleyen iş dünyası-devlet çelişkisine de karışan halkla ilişkiler/propaganda savaşı anlatılmış. İrrasyonel eğilimlerin iktidar ve halkla ilişkiler arasındaki bağlantısından bahsedilmiştir.

İkinci bölümünde soğuk savaş döneminin nedenlerini, nasıl oluştuğunu ve sonrasında neler olduğunu anlatıyor diyebiliriz aslında. Devlet ve piyasanın arası bozulduktan sonra soğuk savaş dönemi başlıyor. Soğuk savaş dönemi ile eski tarz propagandanın yerini açık topluma özel, kompleks bir halkla ilişkiler hareketi alıyor. Bu bölümde Edwar Bernays’ın Guatemala’da Arbenz Hükümetinin devrilmesine yaptığı katkıdan da bahsedilmiş. Bu olay devlet ile piyasa güçlerinin beraberce yol almayı öğrenişlerine yönelik bir örnek olmuş. Yani ikinci bölümde anlatılan soğuk savaş çerçevesi itibariyle devlet-piyasa barışı anlatılıyor diyebiliriz.

Üçüncü bölümde psikanalitik yaklaşımın sistemi nasıl kuvvetlendirdiği anlatılıyor. Wilhelm Reich’ın arzuların serbest bırakılması vesilesiyle sağlanacak özgürleşmeye yönelik olan teorisinden bahsedilmiş. Ve bu teorinin yeni sol hareketler aracılığıyla nasıl politikaya bulaştırıldığını daha sonra yeni sol hareketlerin düşüş yaşamasıyla birlikte politik kimlik almaktan çıkıp yaşam tarzı haline getirilişi çok güzel anlatılmış. Bölümün sonuna doğru ise yeni muhafazakarlığın nasıl yükseldiğine ve yükselişin bu anlatılanlarla bağlantısına değinilmiş.

Dördüncü bölüm önceki bölümde kalınan yerden yani yaşanan değişimlerden devam ediyor. Bu bölümde sol partilerin, ürün pazarlamaya benzer yöntemlerle iktidara geliş öyküleri ve politikanın içinin boşaltılması çok güzel anlatılmış. Bu bölümün bana göre en önemli özelliği, yeni popülizm (yeni halkçılık) ve elitizm (yönetim işinin bir elit veya azınlık tarafından yapılması) şekillerinin ortaya çıkışının çok basit ama etkili bir dille anlatılıyor olmasıydı. Aslına bakılırsa dört bölümde de demokrasinin içinin nasıl boşaltıldığı ve bu hale getirildiği anlatılıyor diyebiliriz.

Ancak tüm bunlara rağmen Amerikan yöneticilerinin tonlarca parayı psikolojik araştırmalara döküp insanı anlamak yerine kontrol etme çabasını; insanı özgürleştirmek yerine robotlaştırma girişimini her ne kadar amacına dönük faaliyetler olarak görsek de, başarıya ulaştığını söyleyemeyiz. Çünkü insan sadece korkularından ya da irrasyonel yanlarından ibaret değil, aksine daha karışık ve anlaşılması güç bir yaratık.

--

--