The Office ve Dunder Mifflin Üzerine
9 sezon süren bir ofis belgeseli ve 9 sezon boyunca her bir karakterin onca absürtlüğe rağmen yakın arkadaşlarınız gibi olması. Evet The Office’den söz ediyorum. İnanılmazdı ve bitti. Belgeselin sonunda kendimi bu yazıyı yazarken buldum. Scranton’da sıradan bir kağıt satış firması olan Dunder Mifflin Company çalışanlarının hayatlarını konu alan bir belgesel çekildiğinde önce kim izler ki diyor insan ama sonrasında o absürt karakterlere o kadar iyi hayat veriliyor senaryo öyle güzel işleniyor ki kendinizi izlemekten alamıyorsunuz.
Bitmesin diye yavaş yavaş izlemeye çalıştığım kimi zaman kendimi tutamayıp bir günde 5–6 bölüm izlediğim harika bir diziydi Office. Aslında hikâyenin orijinali Rick Gervais’in İngiltere’de yaptığı diziydi ama sonra NBC bir uyarlama çekmeye karar verdi ve iyiki Office’ın ABD versiyonu ortaya çıktı. İki kez iptalden dönen, yayınladığı dönemde pek büyük başarı elde edemeyen dizi Netflix’e satılıp globale açılınca zirveyi gördü. Scranton’da Dunder Mifflin Paper Company çalışanlarının ofis yaşamını konu alan dizi ofis yaşamı, kapitalist düzen eleştiri, kara mizah, romantizmle bezeli bir sanat eseri bana göre. 22 dakikalık bölümlerden oluşan dizinin sezondaki bölüm sayıları yıllara göre değişiklik gösterdi. Bu yazıyı yazarken bir günde 5–6 bölüm birden izlediğim için gelen büyük pişmanlık hissini anlatamam.
The Office Michael Scott ve Dwight Schrute gibi iki efsane karakter ve oyunculuğa sahip. Dwight’ın pek çok fanı vardır ama benim için Michael Scott çok özel bir karakter. Özünde duygu dolu ama bu yönünü hiç belli etmemek için hayatını dar alanda trajedi geniş açıda ise komedi olarak yaşamaya çalışan biri. Bazen diziyi izlerken bu adama nasıl katlanıyorlar diyorsunuz ama bir şekilde herkes onu seviyor.
Elbette dizi Michael ve Dwight özelinde ilerlemiyor. Jim&Pam Fan Club’a hoşgeldiniz. Pek çok kişiye göre dünyanın en uyumlu çifti. Pam’in güzelliğine ve huyuna âşık birisi olarak Jim’i kıskandığımı söyleyebilirim ama benim favori çiftim Michael ve Holly üzgünüm çocuklar. Diğer pek çok karakter Creed, Andy, Meredith, Angela, Oscar, Kevin, Phyllis, Stanley, Kelly ve uslanmaz ergen Ryan, iğrenç Tobby, Darrly, Erin ve ilk başta sevmediğim ama sonrasında acayip matrak gelen “There is only sex , everything is sex” diyen Robert California.
The Office’i izlememiş olan kara mizah ve absürtlük bağımlılarını izlemeye davet ediyorum. Yazının bundan sonrasında The Office hakkında maddeler halinde ilginç bilgiler vermeye çalışacağım. Diziyi izlerken farketmediğim sonrasında Googlelayınca öğrendiğim bu ayrıntılar cidden şaşırtıcı geldi.
The Office ile ilgili bilmediklerimiz:
- The Office’ın giriş jeneriğini Jim karakterine hayat veren John Krasinski ve arkadaşları el kamerası ile kaydetmiş.
- Dizi yayınlanmaya başladığı dönemde NBC tarafından iki kez iptal edilecek olmuş diziyi kurtaran Steve Carrell’in o dönem rol aldığı The 40-Year-Old Virgin adlı filmin popüler olması olmuş.
- Jenna Fishcher dizide Jim’in kendisine evlenme teklif ettiği yüzüğü halen saklıyor ve ara ara takıyormuş.
- Dizideki çoğu karakter gerçek hayattaki isimleriyle dizide yer almış. Creed, Phyllis, Angela, Oscar, Clark gibi
- Steve Carrel’in diziden ayrılmasına biraz NBC’nin umursamazlığı sebep olmuş. Adam biraz naz yapayım demiş NBC oralı olmayınca haliyle önemsenmediğini düşünüp diziden ayrılmış. Sonrasında zaten adamdan eski bir patron diye söz ettiler ve finalde hak ettiği değeri göremedi (Buraya küfürler gelecek)
- Dunder Mifflin hayali bir şirket olmasına karşın diziden sonra önemli bir turizm getirisi olması sebebiyle Scranton Ticaret Odası tarafından resmi bir şekilde tanınmış.
- Dizi çekilirken ofiste yer alan bilgisayarlar gerçekten internete bağlıymış ve oyuncular set aralarında bilgisayarlarda takılıyormuş.
- Dizidekinin aksine Angela ve Pam gerçek hayatta epey kankalar.
- Oscar karakteri eşcinsel bir karakter değilmiş fakat Oscar’ı canlandıran Oscar (Oscarception oldu) okumalara sürekli pembe gömlekle gelince senaristler karakteri gay yapmaya karar vermiş.
- Homofobik olmakla suçlanan Michael’in Oscar’a bunu ispat edeceği sahnede sadece Oscar’a sarılacağı yazıyormuş ama Steve Carrell onu öpmeyi de ekleyerek Michael’in absürtlüğünü zirveye taşımış.
Yazının sonuna gelmişken bu efsaneyi mutlaka izlemenizi bir kere daha tavsiye ediyor ve bu yazının tümünü Michael’in yapmaktan bir türlü vazgeçmediği şu meşhur şakasıyla bitirmek istiyorum:
That’s what she said
Unutmadan bu yazımı beğendiysen, bunları da beğenebilirsin.
Kişisel ağ günlümü ziyaret etmeyi de unutma.
