Travmatik Olaylar Bizi Nasıl Büyütür? Travma Sonrası Büyüme ve Bileşenleri

Gökçe Akın
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 6, 2020

‘‘Travma Sonrası Büyüme’’ kavramını ilk defa 2017 yılında Prof. Dr. Jeffrey Kottler’in eğitiminde duydum. Travmatik olaylardan sonra Akut Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Depresyon gibi psikopatolojik durumların yaşandığını düşünürken, bir büyüme yaşanabileceğini düşünmek çok heyecan verici gelmişti doğrusu. Çünkü travmatik olay sonrası bir gelişim yaşanabileceği hiç aklıma gelmemişti. Ardından bu alandaki çalışmalara fazlasıyla kafa yordum ve yürüdüğüm yol beni travma sonrası büyüme üzerine tez yazmaya itti. Bu süreçte yakın çevremdeki insanların travmatik olay yaşamaları ve travmatik olayların onları büyüttüğünü görmek çok büyüleyiciydi. Zaman zaman zorluklardan kaçınan bir insan olmayı tercih ederdim, ancak bu süreç bana zorluklardan ne kadar fazla şey öğrenebileceğimi gösterdi. Zorlukların bizi büyüttüğüne karar kıldım. Peki nasıl büyüyoruz?

Travma Sonrası Büyüme kavramını aslında Nietzsche’nin ünlü deyişiyle özetleyebiliriz: ‘‘Beni öldürmeyen acı, beni güçlendirir.’’ Travma Sonrası Büyüme kavramı Tedeschi ve Calhoun tarafından 1996 yılında ortaya atılmış. Ancak kavramın ortaya atılmasından önce de edebiyat ve din gibi birçok alanda acı veren olayların yaşamın anlamını bulmamızı sağlayabileceği vurgulanmaktadır. Tedeschi ve Calhoun bu deneyimi deprem metaforunu üzerinden açıklamışlar. Psikolojik sismik bir olay anlamayı, karar vermeyi ve anlamlılığı tehdit edebilir. Bireyin bilişsel işleme ve yeniden yapılanma süreci, deprem sonrasında binaların yeniden inşasına benzetilebilir. Toplum depremden neyin, neden sarsıldığını öğrendiği için, binalar gelecekteki darbelere hazırlıklı olarak inşa edilir. Gelecekteki travmatik olaylar için parçalanmaya dirençli şemalar üretilir ve böylece büyüme gerçekleşir.

Travma sonrası büyümenin üç farklı alt boyutu var. Bireyin sadece bir alanda büyüme yaşaması, travma sonrası büyüme yaşaması için yeterlidir. Bu boyutlar nedir peki? Boyutlardan biri benlik algısında yaşanan değişimleri içerir. Buna göre, birey kendisini kurban olarak değil, bir ‘survivor’ olarak görür. Birey zorluk içeren bir yaşam olayı ile baş edebildiği için kendisini güçlü hisseder ve öz güveninde artış olur. Diğer boyut ise başkalarıyla ilişkilerde meydana gelen değişimleri içerir. Travmatik olaydan sonra kurulan ilişkilerde samimiyet ve sıcaklık artabilir. Birey kendisini ifade etmek ve duygularını açmak için istek duyabilir. Üçüncü boyut ise yaşam felsefesinde meydana gelen değişimlerdir. Zorlayıcı yaşam olayını atlatan birey, yaşamı kendisine verilmiş ikinci bir şans olarak görebilir. Hayatla ilgili varoluşsal düşünme sürecine girebilir. Bana göre yaşam felsefesinde meydana gelen değişimlerin en çarpıcı örneğini Viktor E. Frankl’ın ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabında toplama kampı deneyimlerini anlatırken görüyoruz. Frankl, yaşamın anlamını bulmanın yollarından birinin kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirmek olduğundan bahseder. Ayrıca kamptaki insanlık dışı şartlarda bile hayatları için amaç ve anlam bulan bireylerin hayatta kaldıklarından bahseder. Amaç ve anlamlarını yitiren bireylerin ölüme daha yakın olduklarını aktarmıştır. Aslında kilit noktalardan biri, bireyin travmatik olaydan sonraki gerçeklikle nasıl mücadele ettiği.

Travma sonrası büyüme; savaşlar, cinsel istismar, hastalıklar, doğal afetler gibi travmatik olaylardan sonra yaşanabilmektedir. Travma sonrası büyüme yaşamak için travmatik bir olay yaşamak gerekli olsa da, travmatik bir olay yaşayan her birey travma sonrası büyüme deneyimlememektedir. Travma sonrası büyümeyi etkileyen çeşitli değişkenler bulunmaktadır. Kişilik özellikleri, bağlanma stilleri, başa çıkma tutumları, cinsiyet gibi faktörlerin büyümeyi etkilediği bulunmuştur. Benim miyokard infarktüsü (MI) hastalarıyla yaptığım çalışmada ise travma sonrası büyüme ile başa çıkma tutumları ve bağlanma stilleri arasında ilişkiler bulduk. MI geçirmiş bireylerde travma sonrası büyüme ile saplantılı bağlanma, dini başa çıkma, geri durma, duygusal sosyal destek ile pozitif, şakaya vurma ile negatif ilişki bulduk. Ayrıca travmatik olaydan sonra geçen süre arttıkça, travma sonrası büyüme de artmaktadır. Türk kültüründe yaşanan olayı kadere yorarak başa çıkma tutumunun işlevsel olarak kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca bireyler travmatik olaylardan sonra birbirlerine destek sağlamaktadırlar. Bundan dolayı travma sonrası büyüme ile pozitif bir ilişki bulunmuş olabilir. Güvenli bağlanma, bireyleri travmatik olayın olumsuz etkilerine karşı koruyor olabilir. Ancak saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerin hayatlarını sarsan bir travmatik olay yaşamaları, büyüme yaşamalarına da neden oluyor olabilir.

Bireylerin travmatik olaydan sonra büyüyor olmaları gerçekten heyecan verici. Travma sonrası büyüme altındaki mekanizma aydınlatıldıkça travmatik olay yaşayan bireyler büyüme konusunda desteklenebilirler. Alana ilgisi olanların Tedeschi ve Calhoun’un bu konudaki çalışmalarını okumalarını öneririm.

Tedeschi, R. G., & Calhoun, L. G. (1996). The Posttraumatic Growth Inventory: Measuring the positive legacy of trauma. Journal of traumatic stress, 9(3), 455–471.
Tedeschi, R. G., Park, C. L., & Calhoun, L. G. (Eds.). (1998). Posttraumatic growth: Positive changes in the aftermath of crisis. Routledge.

--

--